Mutlu ama
minicik bir hayatın var. Bolluk içinde yüzmüyorsun ama aç da değilsin. Bazıları
orta sınıf diyor sana, bazıları da orta sınıfın biraz altı…
İşine gidip
geliyorsun, çocuklarını okula yollayabiliyorsun, baba yadigârı evin de var; “Allaha
şükür her şeyim var” diye her akşam yatarken şükredip, dualarını okuyup
uyuyorsun. Her akşam ailece masanın etrafına oturup çorbanızı kaşıkladığınız
anlar, ailenin en mutlu anları. Masa örtüsünün üzerindeki çiçekler bile ayrı
bir canlanıyor sanki.Minicik evinde mutlusun ama sokakta da garip bir huzursuzluk var. Etrafınızdaki ülkeler de “Arap Sonbaharı” denilen bir şeyler yaşanıyor. Korkuyorsun, tedirginsin. Mevsim değişir buraya da soğuklar, karanlıklar gelir mi acaba diye endişelisin. Yönetimden, baskılardan, yaşananlardan çok da mutlu değilsin ama en azından bir düzenin var, alışılmış bir hayatın var. Mükemmel bir hayatın olmasa da, ailenle, yavrularınla mutlusun.
İşler yavaş, yavaş karışmaya başlıyor. Ülke nereden geldiği belli olmayan Suriye âşıkları ile dolmaya başladı. Meğerse Suriye’nin menfaatlerini düşünen ve bu uğurda canını bile vermek isteyen ne çok insan varmış.
Yer, yer çatışmalar başlıyor. Suriyeliler değişiklik istiyor deniliyor ama etrafına bakınca bu kargaşanın içinde Suriyelilerden başka herkesin olduğunu görüyorsun. “Ne oldu bize böyle birden?” diye kendi kendine soruyorsun Nasıl böyle nefret kutuplarına ayrıldık?
Her yer karıştı. Kimin kiminle savaştığı belli değil. Bu coğrafyada yaşayan ne kadar çok örgüt varmış. Hepsinin ayrı hedefleri olan bir sürü örgüt ortalığı cehenneme çevirmeye başladı. Yan komşunun evinin üzerine düşen bomba için ne diyeyim bilemiyorum. Hepsinin mekânı cennet olsun. Yaşıyor musun öldün mü belli değil. Yaşadığına mı sevineceksin, 40 yıllık dostlarını kaybettiğine mi üzüleceksin? Kafan karmakarışık.
Yolun
karşısındaki kuzenler, tehlikeyi görüp ülkeyi terk ederken sen uyanamadın.
İşlerin bu boyuta geleceğini tahmin bile edemezdin. Millet evini, arsasını,
bağını, bahçesini para ederken sattı gitti ama sen ülkenden kopamadın. Artık
evin sağlam kalsa ne olacak? Bugün değilse yarın piyango sana da vuracak.
Herkes
Türkiye sınırına yürüyor. Allah kahretsin. Siz ne yapacaksınız? Evinizi,
barkınızı bırakıp siz de mi gideceksiniz? Gitmezseniz öleceksiniz. Giderseniz
de oralarda ne yapacaksınız? Yollarda sıcaktan, açlıktan telef olursanız ne
olacak?
Bilmiyorum
doğru mu yaptınız ama aldınız bir bavul giyeceğinizi elinize, taktınız
bileziklerinizi kolunuza geldiniz sınıra. Türkiye’nin sizi almaya niyeti var mı
o da belli değil.
Çocuklar sakın
yanımdan ayrılmayın. Ceketimi sıkı sıkı tutun sakın bırakmayın. Söyleyemedin
çocuklara neden yollara düştüğünüzü. “Türkiye’ye akraba ziyaretine gidiyoruz.” demek
zorunda kaldın. “Artık bizim ne evimiz var, ne de bir hayatımız; her şeyimiz bu
bavulun içinde.” diye nasıl söyleyebilirdin ki?
Günlerdir
aç, susuz sıcağın altında bekliyorsunuz ama üzülmeyin, Türkiye sizi mutlaka
alacaktır. Bugüne kadar kimler geçmedi ki o tellerden. Türk insanı sizi orada
bırakamaz. Yüreği elvermez. Belki yarın, belki yarından da yakın muhakkak o
telleri geçeceksiniz.Çıktınız tellerin arasından ama kız yok. Kucaklayıp telin öbür tarafına verdikten sonra yok oldu. Allah’ım kızım yok. Allah’ım kızım nerede? Oğlum ablan nerede? Dostlar, arkadaşlar, kardeşler yardım edin, kızım yok. Asker ağabey ne olur kızımı bul. Kızım nerede? Polis amca, kızımı gördün mü? Kalabalıkta bir yerdedir, şimdi çıkacak karşıma. Yüce rabbim kızımı sen koru.
Kızım
nerede? Kargaşa esnasında muhtemelen yolun öbür tarafında ki kampa girdi. Çıkıp
kızımı aramam lazım ama dışarı bırakmıyorlar. Allah’ım delireceğim kızım
nerede? “Ne olur bırakın, öbür tarafa geçip kızımı aramam lazım.”
Akşam oldu, “Artık
hiç çıkamazsın” diyorlar.
Gözlerim
sonuna kadar açık. Bitmez bu gece. Allah’ım, bu akşam kızım sana emanet, ben
koruyamadım ne olur sen kızımı koru. Hadi hava aydınlansın artık, yarın sabah
ilk iş kızımı aramam lazım…
Allah
kimseyi evini, yurdunu terk edip, tel örgülere, açlıklara, sefaletlere, cam
silmelere, saldırılara, kaçırılmalara, tecavüzlere, cinayetlere, itilip,
kakılmaya mecbur bırakmasın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder