Bu toprakların
üzerindeki havanın içindeki oksijen miktarının, insanların doğru kararlar
verebilmesine yetecek seviyede olmadığını düşünüyorum. Yetersiz oksijen,
insanlara herkesin arandığını düşündürüyor.
Havasından mı yoksa
suyundan mı bilmiyorum ama “aranıyor” muhabbeti, bizim kültürümüzün çok önemli
bir parçasıdır. Kim bilir; belki de bütün tahtalarımızın tam olmadığındandır.
Doğu Akdeniz’in sıcak ve nemli havası bu yörede yaşayan ülkelerde bir tahta
erozyonu yaratıyor olabilir.Sokaklarda dolaşan bir sürü tahtası noksan ve aranan insanlara yardımcı olmayı kendine görev edinmiş canlılar, beyinlerindeki çok az kalmış alanla düşünmeye çalışarak, bir toplumsal hizmet yaptıklarını sanıyorlar. Her kesimden ve her seviyeden gelen laflar da, bu canlıların daha çok yüz bulmasına ve şımarmasına neden oluyor.
Bizim ülkede herkes
aranıyordur. Cinsellik konusunda da hiç bitmeyen bir açlığımız vardır.
Devletimiz de bunu fark etmiş ki, bu konuda insanlar gidip sağa sola
saldırmasın diye bir takım mekânlar açmış. Açlığın boyutunu bilen büyüklerimiz
zamanında böyle adımlar atmışlar.
Barış elçisi olarak
bütün Avrupa’yı geçip Suriye’ye gitmeye çalışan rahibe; bütün Avrupa’yı geçti
ama bizim ülkemize girince İzmit’ten öteye gidemedi. Tecavüze uğradı ve
öldürüldü. Fazla söze gerek yok, biz bu konuda açız.
Bu konudaki açlığımız,
farklı bir açlık. Doymak bilmeyen bir açlıktan söz ediyoruz. Türkiye’ye gelen
her turistin arandığını düşünürüz ve misafirlerimize yardımcı olmaya kalkarız. Bizim
ülkede her aranana yardımcı olacak birileri her zaman vardır.Sokaktaki eksik tahtalı ve beyinlerinin %90’ı cinsellikle dolu olan kafalar, her turistin arandığını ama bir türlü konuya giremediğini düşünüyorlar. Her ortamda gördüğümüz iğrenç, yılışık tavırlar böyle bir düşüncenin ürünüdür.
3-5 yıl önce yine
böyle bir trajediden sonra yakalan sanığa gazeteciler şu soruyu yönelttiler. “Neden
böyle bir şey yaptın?” Yıllar geçmesine rağmen adamın cevabını unutmuyorum. “Mini
etekli bir kadın gördüğüm zaman benim beynim kaynıyor, kontrolden çıkıyorum,”
diye bir cevap verdi.
Sevgili kadınlar,
sokaktaki gerçekleri de düşünerek bu cümleyi tekrar okumakta ve doğru kararlar
vermekte yarar var. İnanın geçen akşamların birin de, geç saatlerde Sahil Yolu’nda
yürürken ben bile tedirgin oldum. Ne yazık ki, bu günlerde, bu gecelerde
emniyetli ortamlarda yaşamıyoruz. İster Bağdat Caddesi, ister Şam Caddesi hiç
fark etmiyor, hiçbir yer emniyetli değil.Kimse kimseye giyiminden kuşamından dolayı veya hangi saatlerde sokaklarda dolaştığından dolayı saldıramaz. Bu konu da tartışacak hiçbir şeyimiz yok. Bu konu, hepimiz için iki kere iki dört eder kadar net bir konu ama günümüzün gerçeklerini de göz ardı edemeyiz.
Beyninin %90’ını cinsellikle dolu olan (beyni kaynayan) canlıların sokaklarda dolaştığı ve de Avrupa’ya uyacağız ayaklarıyla yapılan kanunların bu canlıları koruduğu bir ortamda mecburen daha akıllı olmak zorundayız. Gerçek şu ki, rahibenin, turistin, mini eteklinin, gece sokakta dolaşanın, içki içenin, makyaj yapanın, parfüm sıkanın, dar giyinenin, dekoltesi olanın, sokaklarda gülenin arandığına inanılmış bir coğrafyada yaşıyoruz.
Çok haklı olarak; “Ben
ne yaparsam yapayım o pislik bana saldıramaz,” diyoruz ama işin acı yanı
saldırıyorlar ve de çok az bir ceza ile kurtuluyorlar…
Herkesin arandığını
düşünen canlılara da bir çift sözüm var. Kimse aranmıyor, aranan sensin…
Bitmeyen açlığını umarım bir gün toprak doyurur…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...