“Karşıdan mı yoksa
buradan mı?” derdi ben doğduğumdan beri hiç çözülemedi.
“Sabah sabah ne
diyorsun?” kardeşim dediğinizi duyuyorum. Hemen açıklama yapayım. Sizlerin de
bildiği gibi; İstanbul’dan Anadolu’ya giden yolcu otobüslerinin birçoğu, Avrupa
Yakası’ndan kalkarlar, Anadolu Yakası’na gelirler, buradan da yolcu aldıktan
sonra yollarına devam ederler.
Bu iş her zaman böyle
olmuştur ve buna bağlı problemler de hiçbir zaman çözülememiştir. Problem,
insanların bir türlü otobüslerin hangi yakadan saat kaçta hareket edeceğini
anlayamamasından kaynaklanıyor. “Karşıdan mı 11.00’de yoksa buradan mı 11.00’de?”
soruları hiç bitmiyor. İnsanların rahat ve dikkatsiz yapıları sorunların
artmasında büyük rol oynuyor. İnternetten bilet alma dönemi başladığından beri
de bu sorunlar iyice arttı. Neden mi? Söyledim ya, insanlar çok dikkatsiz de
ondan.
Adam oraya yazmış.
Karşıdan 11.00’de kalkan otobüsün, saat 12.15’de Asya Yakası’nda olacağı çok
net olarak belirtilmiş. Kalkış saati Asya’dan 11.00 olan otobüs, senin otobüsün
değil. Gelip de bu otobüse yerleşirsen, sorun çıkar.Dün kuşumu yolcu ederken aynı senaryo bir kere daha yaşandı. Avrupa’dan kalkış saatini, Asya’dan kalkış saati zanneden yaşları benden bile büyük insanlar, girmişler otobüse kurulmuşlar. Koltukların gerçek sahipleri gelince de doğal olarak sorun çıktı.
Otobüs çalışanları müdahale edip, “Sizin otobüsünüz bir saat sonra gelecek” dediyseler de bir türlü yaşlarının toplamı 200’ü geçen 3 kişiyi otobüsten indiremediler. Ben dâhil, yolcu etmeye gelenler, buz gibi bir havada dışarıda bekliyoruz, otobüsün içinde de yavaş çekim bir tiyatro oynanıyor.
“Otobüsten inmeniz lazım,” diyorlar ama öyle bir tonda söylüyorlar ki, inmeseniz de olur gibi bir anlam çıkıyor. Adamların işi ağırdan alması, dikkatimi çekti ama bir müdahale de etmedim. Tam 40 dakika süren müzakerelerden sonra biletleri bir sonraki otobüs için olan yolcuları otobüsten indirmeyi başardılar.
Yolcuların inmesiyle
iş bitti mi? Tabi ki, bitmedi. Bavullarının da geri çıkarılması gerekiyor. 10
dakika kadar da o işlem sürdü ve artık yola çıkmaya hazır bir hale geldik. Ben
de kuşuma el sallamak için otobüsün öbür tarafına geçtim ama küçük bir sorun
var, otobüs halen gitmiyor.
Otobüsün yanın da
sigara içmekte olan şoförün yanına gidip, gür bir sesle, “Neden halen gitmiyorsunuz?”
diye sordum. “Ağabey muavin halen gelmedi,” diye cevap verdi. Düşünün aradan 50
dakika geçmiş, bizim muavin halen ortada yok.Meğerse adamların ağırdan almasının nedeni, muavini bekledikleri içinmiş. Ben de dışarıda kendi kendime, “bir türlü sorunu çözemediler,” diye dert anlatıyorum.
“Ne yapacağız peki?” diye sorduğumda, “Şimdi geliyor,” diye cevap verdiler ama ortalıkta ne gelen var ne giden var.
10 dakika sonra bizim
muavin köşeden göründü fakat çocuğun hiçbir acelesi yok. Otobüste insanlar
bekliyor, bizler buz gibi hava da otobüsün yanında bekliyoruz; bizim muavin
orada bekçiyle sohbet ediyor.
O aşamada Emin’i
görmeliydiniz. Gök gürültüsü gibi bağırmaya başlayınca, bizim muavin Kip Keino
gibi koşmaya başladı. Sadece muavin mi? Herkes kaçacak bir delik aradı. Bir
anda bütün otobüsler kapılarını kapatıp, yola çıkmaya başladılar.
Otobüsler gitti,
sohbetler bitti; etrafa derin bir sessizlik çöktü. Millet yan gözle Emin’e
bakıyordu ama en azından terminale bir hareketlilik getirdi. Bizim insanımız
rahattır ve hiç acelesi yoktur. Bazen gür bir sesle net mesajlar vermek gerekir…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Bunun bir de okur yazar olan modelleri bar. O zaman hayırlı çıldırmalar:((
YanıtlaSilGünaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...