Tam bir müzayede
ortamıydı. Vaatler havada uçuşuyordu. 1200 TL diyen de vardı, 2000 TL diyen de.
Sonuçta 1300 TL diyen parti seçimi kazandı. “En yüksek rakamı veren neden
kazanamadı?” sorusu, güzel bir soru. Fiyattan daha önemli değerler var da
ondan. Bu açık arttırmada her parametrenin ayrı bir piyasa değeri var…
İşin o kısmını bir
tarafa bırakırsak, asgari ücretin 1300 TL’ye yükselmesi, zar zor geçinen büyük
çoğunluk için güzel bir haberdi. Az da olsa sofraya birazcık daha fazla bir
şeyler koyma olanağı yaratmıştı. Haber güzeldi ama hemen söylenmeler başladı. İlk mızmızlananlar patronlar oldu. “ Sen bu sözü verdin ama para bizim cebimizden çıkacak,” demeye başladılar. “Biz bu parayı veremeyiz,” yaygaraları çığ gibi büyümeye başladı. Hemen belirteyim; yaygaralarında haklı olanlar da var, gereksiz yere şamata yapanlar da.
Ne dedi güzel devletimiz? “Siz merak etmeyin ortaya çıkacak külfetin yarısını ben karşılarım,” dedi. Allah razı olsun, böylece patronların yükü biraz hafiflemiş oldu. Hükümet böyle bir söz verdi ama küçük bir sorun vardı, kenarda köşede duran böyle bir para yok. Vardıysa, bugüne kadar verselerdi keşke.
Böyle bir para yoksa o zaman ne yapmamız lazım? Bu parayı bir yerlerden bulmamız lazım. Para basma işini bu sabah için ayrı bir köşeye koyduğumuzu düşünelim. Söğüt günlerinden beri, bu gibi durumlarda bizim devletimiz ne yapar? Lüks olduğunu düşündüğü, İçki, sigara, meşrubat, telefon, benzin gibi kalemlerin vergilerini arttırır. Bugün de hemen bu yapıldı. Daha yılın ilk güneşi doğmadan bu gibi maddelerin vergileri arttırıldı. Köprü ve otoyol geçişlerini ne kadar çok sevdiğimizi de unutmayalım.
Klasik olan ve beklenen yapıldı ama bir sorunumuz daha var. Bu zamlar sizce yeterli olur mu? Ne yazık ki, yetmiyor. Anlayacağınız, bu tip zamların ikinci en sevdiğimiz grupta da devam etmesi gerekiyor. Nedir bunlar? Elektrik, su, doğalgaz, kömür gibi olmazsa olmazlarımızdır.
Ben olayın boyutunu
tam olarak bilmiyorum. O yüzden de, bu iki gruba yapılacak zamlar yeterli olur
mu, olmaz mı bilmiyorum. Hemen panik olmayın, demokrasilerde çareler tükenmez.
Mecbur kalırsak, şeker, çay, kahve grubundaki fiyatlara da bir bakabiliriz.
Bu iş böyle kademe
kademe sürer gider. Verilen hediyenin geri alınamaması gibi, bizde de yapılan
zamlar asla geri alınmaz. Dünyada petrol fiyatları düşer ama bizim sokakları
hiç etkilemez. Neden? Bizim pompada ödediğimiz fiyatın çok büyük bir kısmı
vergi de ondan.
Şimdi gelelim işin
aritmetik kısmına. Tamam, bana 300 TL fazla para verdin ama karşılığında her
şeyi arttırdın. Herkes birçok kaleme gelen zamlardan etkilendi. Fazladan gelen
300 TL ile ben yine hemen hemen aynı miktarda alışveriş yapabiliyorum. İyi ki
bir zam yaptın, artan fiyatlarla hepsini geri aldın. Kimi artan elektrik
fiyatından etkilendi, kimi benzin fiyatından, kimi de sigaraya yapılan zamdan.Hemen şunu da belirteyim; bu tablonun bugünkü hükümetle hiçbir alakası yok. Konuştuklarımız ekonominin geçekleri. Belirli bir miktarda para harcamak istiyorsan, elinde de böyle bir para yoksa bir şeylerin fiyatlarını ve/veya vergilerini arttırarak bu parayı toplaman gerekiyor.
Tam da sevinmeye
başlamıştık ama ne yazık ki beklediğimiz gibi bir iyileştirme olmadı.
Artan maaşımız çok da
bir işe yaramadığı gibi, bir de tuttu vergi dilimimizi yükseltti. Vergilerimiz
arttı. Oydu buydu derken elimize kalan para her dakika azalıyor. Bu sefer
kimler söylenmeye başladı? Zam aldım diye sevinemeyen çilekeş insanlarımız.
Ne dedi yüce
devletimiz? “Korkmayın onu da ben öderim,” dedi. Nereden ödeyecek? Şimdi lütfen
ilk paragrafa geri dönün ve yeniden okumaya başlayın.
“Ekonominin ve
piyasanın yapısı, belirli sürelerde tamamlanan dairelerden ibarettir,” diye
boşuna dememişler…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...