1 Temmuz 2014 Salı

Çatı Adayı Balkondan Düştü...

Günaydın dostlar. Biliyorsunuz politik konularda yazı yazmayı pek de sevmiyorum. Sağ olsunlar o konularda, bütün memlekete yetecek kadar yazan insanlar var. Benim bugün kısaca değinmek istediğim konu, işin özünden veya politik tarafından ziyade, bu konunun üzerine oturtulmaya çalışıldığı temeller.


Birkaç ay evvel, bu çatı adayı konusu ilk gündeme geldiğinde, “CHP hem kendi içinde uzlaşıp bir aday belirleyecek, hem de gidip MHP ve diğer partilerle anlaşacak, onlara bol şans diliyorum” diye yazmıştım.

Bu gerçekten de kolay bir iş değildi ve yaşananlarda bir kere daha (ne yazık ki) bu şekilde düşünenleri haklı çıkardı. 100 senelik geçmişi olan bir partide, “ben yaptım oldu” zihniyetini işletmeye çalışmanın, çok da uygulanabilir bir çözüm olmadığını bir kere daha gördük. “Bina yok ki, sen üstüne çatı yapmaya kalkıyorsun” şeklinde yapılan yorumlar, aslında gerçekten çok da uzak değil.

Halkın karşısına çıkıp bu bizim adayımızdır diyorsun ama kendi partinde kimseyle konuşmamışsın, kimseyi ikna etmemişsin. Milletvekilleri adayın ismini bile basından öğrendiklerini söylüyorlar. “Biz kurul kararı aldık” demekle bu iş olmuyor. Oy istediğin seçmen, “ulan benden oy istiyorlar ama kendi milletvekilleri bile ben oy vermeyeceğim diyor” demez mi? Der tabi ki, hem de çok haklı olarak der.
Kemal amca dünyanın en iyi, en dürüst insanı olabilir, aynı şekilde gösterilen adayda bu değerlere sahip olabilir ama bunlar yetmiyor. CHP’nin görüşleri ile uyuşamadığı için uzaklara gittiği söylenen bir kişinin çocuğu, gösterebilecekleri en iyi aday mıdır? Seçim kazanmak çok önemli bir konu ama bir partinin bir duruşu da olması gerekmez mi?
Bu tip kararlar hassas kararlardır. Çok iyi çalışılıp, çok iyi izah edilmezlerse, yıllardır sizlere oy veren seçmeninizi de kaybedebilirsiniz. Dindar aday gösterip muhafazakarların oyunu alacağım derken, kendi tabanından oy kaybedersin. CHP seçmeni ikilemde kaldı. Herkes oy versem bir türlü, vermesem bir türlü durumuna düştü. Kimse “yetmez ama evetçilerin durumuna da düşmek istemiyor”.

Görülüyor ki, bugünün kaçınılmaz gerçeği, cumhurbaşkanı seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, artık CHP’nin bu şekilde yola devam edemeyeceğidir. İçinde bir birlik sağlayamayan, kendi ilkeleri ile pek de uyuşmayan bir aday gösteren CHP, insanlarda bu partinin hiçbir, planı, programı yok, sadece günü kurtarmaya çalışıyorlar hissi uyandırmıştır. İyi bir insan olmak, tek başına, kocaman bir partiyi yönetebilmek için yeterli bir parametre değil.

“CHP fedakarlık yapmıştır” deniliyor. Yapmış mıdır, yapmamış mıdır, konusundan ziyade, fedakarlık yapmışsa bile, bu davranışları için bir destek sağlayamamışlardır. Sen bir şeyler yapıyorsun ama ne yaptığından kimsenin haberi yok. Kendi partinin bile.
CHP’nin yaptığı bir çok iş gibi, bu iş de çok iyi bir şekilde yürümedi. Günü kurtarma politikalarının bir yere varmadığını gördüğümüze göre, artık köklü, radikal değişim zamanı geldi diye düşünüyorum.

Ben atasözlerinin hep bir yaşanmışlıktan sonra ortaya çıktıklarına, çoğu zamanda doğru olduklarına inanırım. Bu sabahta nedense aklıma sık, sık, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”, sözü geliyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder