Küçücük dondurulmuş bir pistte buz pateni gösterisi
yapan 15 kişilik grup oldukça etkiliydi. En büyük başarı da, o kadar insanın, o
küçücük alanı çok etkili bir şekilde kullanmasıydı. Hava sıcaklığı 35 derece
iken, dondurulmuş bir pistin üzerinde, açık havada gösteri yapmak enteresan bir
his olmalı diye düşünüyorum. Tahmin edin bakalım bu grup nereden gelmiş? Evet,
doğru bildiniz, Rusya’dan gelmişler. Bu şovu yapanlar son 130 yıldır hep
Rusya’dan gelirler ve hiçbir zaman bu işi yapabilecek 15 tane Anadolu çocuğu
çıkmaz.
Bir takım yuvarlak demirlerin içinde akrobatik
hareket yapan 3 çocuk da çok iyiydi. Daha önce benzer bir şov görmemiştim bile
diyebilirim. Üzerinde yıllarca çalışıldığı her hallerinden belliydi. Zaten
bizim ülkeden bu işleri yapabilecek birilerinin çıkmamasının en büyük nedeni
de, bu yıllarca çalışma konusu. 5-6 sene sonraki mükâfat için yıllarca
aralıksız çalışmak, hiç bize uyacak bir şey değil. Biz anında sonuç isteriz, o
yüzden de hiçbir şeyde başarılı olamayız. Bu çocuklar mı? Tabi ki bunlarda
Rusya’dan gelmiş.
Bir akşam, bir sihirbaz çıkınca onun için Türk
dediler ama duyduğuma göre onunda kökeni İranlıymış. Bu ara İran’dan ne kadar
çok sihirbaz çıkıyor değil mi? Bu gruplar yıllarca çalışıyorlar, sonrada
yollara düşüp, ülke, ülke tesis, tesis dolaşıyorlar. Sonuçta herkesin derdi
ekmek parası. Bende merak ediyorum, acaba bir tane bizden çıkmış böyle bir grup
var mıdır? Örnek olarak, dünyayı dolaşan ve çeşitli etkinliklerde gösteri yapan
bir kılıç kalkan ekibi var mıdır?Bakalım Kübalı müzik grubunun nereden geldiğini ilk kim bilecek? Evet, onlarda Küba’dandı. Ben dinleyemedim ama duyduğuma göre insanları çok eğlendiriyorlarmış. Ertesi gece çok güzel yabancı pop müzik şarkıları çalan grubunda en azından yarısı bizdendi. Onu bile tam olarak yapamamışız.
Nereye baksanız, bir yabancı sanatçı, bir yabancı
grup veya animatör. 76 milyonluk ülkeden hiç mi birileri çıkmaz kardeşim.
Sonunda bir tane bizlerden birini bulabildim. Plak çalan çocuk tam anlamıyla
Anadolu’nun bağrından çıkmıştı. Tabi bu arada dansöz Özlem’i de unutamayız. O
da aynen bizim yan apartmandaki komşuya benziyordu.
Yıllardır çıkarabildiğimiz tek atraksiyon dansözler.
Bu kadar yıl içinde be başka bir şey gördüğümü hatırlamıyorum. Tamam, kabul
ediyorum kıvırtmaya yatkın bir millet olduğumuz için, dansöz bizde kolay
yetişiyor ama yine de başka bir şeylerde çıkartıyor olabilmemiz lazım diye
düşünüyorum. Bir de benim hissettiğim, bu işleri yapabilmek için çok sevmek
lazım. Sadece ekmek parası için bu işleri yapmak çok zor. Aynı sirklerde olduğu
gibi, bu göçebe ekiplerde çalışmakta, iş değil, bir yaşam şekli.Bizim gibi sabırsız milletler, hayatta bu işleri başaramıyorlar. Ortalıkta dolaşanlarda (bir iki istisna dışında) hep soğuk yarımküreden yola çıkanlar. Turistler geliyorlar ve biz onları ancak yedirip, içirebiliyoruz. Eğlendirmek için bile kendi ülkelerinden adam getirmek gerekiyor.
Sabah dikkatimi çekti, müşteri ilişkilerinde çalışan 3 kızdan biri Rus, biri İngiliz, biri de Antalyalıydı. Demek ki bu koltuklara oturtacak bir tane iyi Rusça konuşabilecek eleman bulamıyoruz ve yurt dışından getirmek zorunda kalıyoruz.
İşsizliğin çok yüksek olduğu bir ülkede, bir yandan
turist gelsin diye yırtınırken, diğer yandan da kazandığımız paraları buralara
gelip çalışanlara verip, geri yurt dışına gönderiyoruz. Her tesiste dünya kadar
yabancı çalışan var. Gelip buralarda çalışmaları yasal mıdır, değil midir, o da
ayrı bir konu. Bilmiyorum ama bizim çocuklardan daha yüksek paralara
çalıştıklarını da tahmin edebiliyorum.
Zaman, “ben de yapabilirim,” deyip, elimizdeki işleri
başkalarına kaptırmama zamanıdır. Buz pateni konusu çok acil değil ama en azından
ofis işlerinde yabancılar çalışıyorsa, bu bizim kabahatimizdir. İşveren, bizim
çocukların işi aynı şekilde yapacağına inansa, hayatta yurt dışından insan
getirmekle uğraşmaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder