Ömer ağabey aileden biriydi. Sonuçta kağıt üzerinde bakıldığında şirkete hizmet veren firmalardan biriymiş gibi gözükse de, işin gerçeği hiçbir zaman öyle değildi. Çalışılan firmalar arasında, çok az sayıda “ağabey” diye hitap edebileceğimiz insanlar vardı ve Ömer ağabey de bu listenin en üst sıralarındaydı.
Şirketi her zaman kendi şirketi gibi görür, sürekli düşünür, sürekli çalışırdı. Şikayet edici bir yapısı hiç olmayan, her zaman hayata bağlı bir insandı. Birbiri ardına geçirdiği çok ciddi ameliyatlar bile onun çalışma şevkini ve enerjisini kıramadı. Her seferinde dimdik ayağa kalkıp yola devam etti.
Her zaman şık, her zaman çakı gibiydi. Hiçbir zaman özensiz bir giyim halinde yakalayamazdınız Ömer ağabeyi. Başındaki şapkasından, elindeki şemsiyesine, kravatından, bastonuna kadar, giyiminin kuşamının her detayına çok önem verirdi.
Yeni bir konu duyduğunda hemen şirketin bundan nasıl etkilenebileceğini düşünür, sonrada konuyu bizlere anlatmak için atlar arabasına gelirdi. Zaman, zaman bizler onun kadar konuyu iyi anlayamazsak, bizlere kızdığı da olurdu. Diyorum ya, her yanıyla bizim ağabeyimizdi.
Görmüş, geçirmişliğin kitabını yazmış, yemeyi,
içmeyi, eğlenmeyi, kaliteyi, arkadaşlığı, dostluğu seven bir insandı.
Çengelköy’de ki öğlen yemeği buluşmalarını çok severdi. Bizleri de sık, sık
davet ederdi ama biz dünyayı kurtardığımız için, yoğunluktan kıçımızı kaldırıp
gidemezdik. Yine de bir, iki kere o çok sevdiği ortamda beraber olabildiğimiz
için bugün çok mutluyum.
Aceleciydi Ömer ağabey. Her işin acele veya çok
acele olduğu bir sektörde de zaten başka türlü olması da mümkün değildi. Her
zaman etrafındakiler de onun gibi aceleci olsun isterdi ve olmayınca da çok kızardı.
Uzun yıllar süren beraberliğimizde bir kere bile bizleri malzemesiz bırakmadı.İthalat, ihracat konularında pek de bir şey bilmeyerek başladığımız çalışma hayatımızda, Ömer ağabeyden çok şey öğrendik. Emeklerini, öğrettiklerini hiçbir zaman inkar edemeyiz. Zaman, zaman öğrettiklerini hatırlamadığımızda, “daha geçen ay anlattım diye” kızsa da, hiç ama hiç üşenmeden konuyu bütün detaylarıyla tekrar anlatırdı.
Çok tecrübeli, çok bilgili, öğrenmeyi, araştırmayı seven, doğru iş yapmaya önem veren, çok kıymetli ve kaliteli bir insanı kaybettik. Ben ona her zaman, “Ömer ağabey” derdim, o da bana her zaman, “Emin’ciğim” derdi. Hiçbir zaman Ömer Bey, Emin Bey muhabbeti olmadı aramızda.
Bir gün, bir arkadaş ortamında çeşitli gümrük
müşavirleri ile sohbet ederken, söz bir şekilde Ömer ağabeyden açıldığında “Ömer
ağabey bir numaradır, Ömer ağabey hepimizin ağabeyidir” demişlerdi. Gerçekten de
“bir numara” bir insanı kaybettik. Seni hiç unutmayacağız Ömer ağabey, mekanın
cennet olsun…
Mekanı cennet olsun; yeri doldurulamayacaklar eksiliyor maalesef...:(
YanıtlaSilGerçekten de öyle :( Birer, birer azalıyorlar ve arkadan gelen ürünün çoğu aynı özelliklerde gelmiyor...
YanıtlaSil