Çocukluğumuzun
şarkısı, “Ankara Ankara güzel Ankara” diye başlar ama bu günlerde ne
Ankara’nın, ne de İstanbul’un ne de başka bir yerin güzelliği kaldı.
Rant
betonlaştırması yarışına alışmıştık ama dinozorlar ve robotlar bizi hazırlıksız
yakaladı. Bu nasıl bir çirkinliktir? Bu nasıl bir israftır? Bu nasıl bir
uyumsuzluktur? Bu nasıl bir ucubedir?Her şehrin, her kasabanın, her köyün kendine göre bir görünüşü, bir tarihi, bir uyumu vardır. Sana güzel görünüyor diye aklına gelen her şeyi şehir sokaklarına dikmek nasıl bir düşüncenin ürünüdür. “Ben ne istersem yaparım, kimse de bana karışamaz” ruh hali (hele de milletin parasını harcıyorsan) hiçbir şey için doğru bir yaklaşım değildir.
Ankara’nın dinozorlarla, ejderhalarla, robotlarla ilgili bir geçmişi var da, biz mi bilmiyoruz? Ulus sokaklarında eskiden dinozorlar mı dolaşırdı? Belki de biz doğmadan önce Ankaragücü stadının arazisinde robotlar üretiliyordu.
Her zaman
söylerim ama tekrar söyleyeyim. Her şeyin doğal gelişeni güzel ve özeldir. Robotlar
Ankara yaşamı veya tarihi veya kültürü ile uyumlu mu? Ankara dünyanın robot
başkenti mi? Ankara’da bir yerlerde 1300 sene öncesinden kalmış dinozor
yumurtaları vardı da yavrular daha yeni yeni mi içinden çıkmaya başladılar?
Ejderhalar
ve dinozorlar Çin’in kuzey dağlarının eteklerindeki bir şehir için uygun
olabilir ama Ankara ile ne ilgisi vardır? Şehrin dokusunu bozmaktan ve para
israfından başka bir işe yaramaz. Lego merkezli bir şehirde bu tip eserler
yapılabilir ama bu durumun bizle hiçbir alakası yok.
Gelelim
şehre giriş kapıları konusuna. Böyle bir zamanda ben olsaydım böyle lüzumsuz
şeyler için para harcamazdım. Sanki Ankara’nın her derdi bitti de bir tek şehre
giriş kapıları mı kalmıştı? O paralar her yağmurda küçük bir göle dönüşen alt
geçitleri adam etmek için veya metro istasyonlarına dolan suları önlemek için
kullanılabilirdi. Yine de bu kapıları çok eleştirmiyorum zira dünyanın birçok büyük
şehrinde bu tip kapılar var.Dediğim gibi, ben yapmazdım ama bir şekilde kapılar yapıldı. Peki, saatler nereden çıktı? Burası İsviçre’mi? Saatlerle Ankara’nın ne alakası var? Meydanlara oralara buralara konulan şeylerin Ankara’nın yaşamıyla ve tarihiyle uyumlu şeyler olması gerekmiyor mu? Bir turist Ankara’ya gelse ve o saatleri görse, kesinlikle bu şehirle bir ilgisi var zanneder.
Örnek
olarak; balıkçılıkla ilgili meydanlara konacak eserler, Karadeniz’de küçük bir
balıkçı kasabası için uygun olabilir ama Ankara’ya hiç uymaz.
Bütün bu
saatler, robotlar, dinozorlar; Ankara’ya turist getirecekmiş, gelir
sağlayacakmış. Düşündüm de, bu lafı inanmayarak söylüyorlarsa tabi ki kötü bir
durum ama inanarak söylüyorlarsa daha da kötü bir durum.
Bu fakir
ülkede insanlar ayın sonunu getiremezken, borçlar dağ gibi olmuşken, yiyecek
fiyatları açıklanan enflasyonu ikiye katlamışken; bu tip şeyler için harcanan
paralara yazık diyorum, başka da bir şey diyemiyorum. İnsanlar aç uyurken başka
bir köşede paraları ziyan etmek büyük bir günahtır.
Fıskiyeleri
mumla arar olduk…
Sağlıklı
kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder