Kazadan
sonra, ancak cesetleri ne kadar çabuk çıkarıp ailelerine teslim ettiğimizle
övünebiliyoruz. Özenle seçilmiş kelimelerden ibaret yorumlar, insanların
derdine derman olmuyor, acılarını hafifletmiyor. Bütün bu şamata bittiğinde,
sessiz Soma, Kınık, Savaştepe sokaklarında, maddi, manevi her türlü dertleri ve oğullarının, kocalarının, kardeşlerinin,
babalarının resimleri ile baş başa
kalacaklarını çok iyi biliyorlar.
O zaman ne
yapmamız gerekiyor? Kazaların olmasını önlememiz gerekiyor. Her türlü önlemi
almamız gerekiyor. Bu işleri iyi yapan ülkelere gidip, görüp onları örnek almamız
gerekiyor. Bütün bunlar maliyet arttırıcı unsurlar mıdır? Kesinlikle…
Kimse bilmez
ama gelin size Coca-Cola, Pepsi, Unilever, Nestle, Procter & Gamble vs. gibi hızlı tüketim malları sektöründe çalışan firmalar, bu konuda neler
yapıyorlar onu anlatayım.Bu firmalar diyorlar ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği bizim için her şeyin önünde gelir ve bizler, bu konuyu önemseyen ve minimumda bulundukları ülkenin bu konudaki her türlü kanun ve yönetmeliklerine uyan firmalarla çalışmak istiyoruz. İş burada bitmiyor. Bunları yapıp, yapmadığını da, uluslararası kabul görmüş, bu işlerde uzman firmaları, senin işletmelerine göndererek de denetleyeceğiz diye de ayrıca bildiriyorlar. Bu denetimlerde, yangın kapılarından tutunda, tuvaletlere, mutfaklara, asansörlere, soyunma odalarına kadar, ortamdaki gürültü ve havada dahil olmak üzere her şey denetleniyor.
Hedef 0
puan. Puanlama tersten yapılıyor. 0 puan demek, sıfır hata demek. Firmaların bu
denetimlerden 0 puan alması bekleniyor. Alamazlarsa 2-3 ay kadar bir sürede bu
eksikliklerini giderip, tekrardan denetime girmeleri gerekiyor. Bu işler için
çok büyük bir zaman harcamış bir insan olarak, mutlulukla belirtmeliyim ki,
yıllar önce bu denetimler ilk başladığında, %20’lerde olan, 0 puan almış firma
sayısı, bugün %90’ların üzerine çıkmıştır.
Türkiye’de
bu konudaki en büyük sorunlardan bir tanesi fazla mesai sorunudur. Parasını
ödüyorsunuz diye kimseye belli bir saatin üzerinde fazla mesai yaptıramazsınız.
Bu konuda, günlük, haftalık, aylık kanunlarla belirlenmiş limitler var. Biz, bu
denetimleri yapmaya başladığımız da, denetlenen firmaların %90’ında bunun bir
sorun olarak karşımıza çıktığını gördük. Günde 15 saat çalışanlar da vardı,
haftada 7 gün çalışanlarda. Bu tip bir çalışma ortamı, bir iş kazası için
yaldızlı davetiye göndermek gibi bir şey. Çok çalışan ve yorulan işçilerin
dikkati dağlıyor ve kaza yapma riski artıyor.
Çaresi ne? Yeni
vardiyalar yaratıp, bu işçileri, belirlenmiş fazla mesai saatlerinden daha uzun
bir süre çalıştırmamak. İşverenler doğal olarak buna karşı çıktılar ve bu
ekstra maliyet getirecek diye tartışıp durdular. Getirecek tabi ki, hayatta
hiçbir şey bedava değil. Bu konuda işin daha ilginç yanı, işverenlerden daha
çok, bu duruma işçiler karşı çıktılar. Alışmışlar haftada 100 saat çalışıp eve
güzel bir miktar para götürmeye, sen şimdi tutarda onu yasal limit diyerek
haftada 60 saate indirirsen adamın geliri %40 azalıyor. Bazı işletmelerde, bu
nedenden dolayı işçilerle uzun süreli didişmeler yaşandığını da çok net
hatırlıyorum.
Şimdi
Soma’da ki durumu hepimiz bir düşünelim. Son iki gündür duyduklarıma göre,
40,000 civarında bir işçi, bu kömür madenlerinde çalışıyor. Birçok insan
Soma’nın tek ekmek kapısı dedi. Bu kömür madenlerini işleten firma, iyi bir
denetim firması tutup, maden ocaklarının iş güvenliği konusunda her türlü
eksiğini, gediğini liste yaptırıp, sonrada çalışanlara dönüp, sizin can
güvenliğiniz için, kömür ocaklarını 3-5 ay kapatıp, bütün önlemlerimizi alıp,
tekrardan açacağız, deselerdi, sizce çalışanlar ve yaşayanlar ne derdi?
Ben mi ne
düşünüyorum? Ben, cevaptan emin değilim…
Madenlerin,
en tehlikeli iş ortamlarının başında geldiği kesin. İki gündür duyduklarımdan
anladığım, kömür madenleri daha da tehlikeli. Bu da gösteriyor ki, buralarda
ki, iş sağlığı ve iş güvenliği standartları en üst noktada olmalı ve bir gram
taviz verilmemeli. Birçok işletmede, işçilerin de, bu kurallara uymamak için
ellerinden geleni yaparak bu işlere davetiye çıkardıklarını da çok iyi
biliyorum ama sen o fabrikayı, o madeni, o işyerini yönetiyorsan, uydurtacaksın
kardeşim. Çalışan, kendi canını düşünmüyorsa, onun yerine sen düşüneceksin.
Yukarıda adı
geçen firmalar bu işi titizlikle yapıyorlar ve takip ediyorlar. En tepe
yöneticilerin, günlük öncelik listelerinde de bu konular, her zaman bir
numarada. Bu arada şunu da belirteyim, bu firmalar ilk önce bu denetimleri
kendi fabrikalarına, kendi işyerlerine yaptırıp, 0 puanlara ulaşıp, ondan sonra
çalıştıkları firmalara döndüler. Birilerine bir şeyler söylemeden önce, kendi
evini hale yola sokacaksın.Hızlı tüketim malları sektöründe çalışan ana firmaların çoğu, yün don üreten firmalara kadar, her firmaya, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda her adımı atacaksınız kardeşim, paraları harcayacaksınız diyorlarsa, birilerinin de, madencilere gidip 10 katını söylemesi gerekiyor.
Maliyetler
artarmış, doğru. Bu ülkede dünyanın en pahalı benzinini, en pahalı etini, en
pahalı şekerini vs. almaya alışmış olan insanlar, bir şekilde kömür
fiyatlarının altından da kalkmayı başarabilirler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder