Kardeşlerimizi
kaybettik ama olayın bir de adli boyutu var. Sis biraz dağılınca gözaltılar ve
tutuklamalar başladı. Kimler tutuklandı? Madende her gün işçilerle aynı risk
altında çalışan üretim mühendisleri, üretim müdürü ve genel müdür. Firmanın
sahibine veya işletmenin sahibine bir şey diyen oldu mu? Olmadı.
Tutuklanan
en üst düzey insanlar genel müdür ve işletmenin CEO’su. CEO’da, genel müdürün, imzamı taklit etmiş filan gibi beyanlarından dolayı
tutuklandı yoksa ilk aşamada serbest bırakılmıştı. Genel müdürün ve eşinin bir
takım çevrelerle yakın olduğundan filan bahsediliyor ama o başka bir sabahın
konusu.
Görevim
gereği, yıllarca birçok firma ile görüşmeler, toplantılar, pazarlıklar yaptım
ve de çok iyi biliyorum ki, bizim ülkemizde patron şirketlerinde, genel
müdürlerin bile bir gram yetkisi yok. Konuşursunuz, anlaşırsınız sıra el
sıkışmaya gelir ve muhakkak ve muhakkak, “biz patrona bir soralım da size bir
geri dönelim” derler. %99 en büyük patron şirketlerinde bile bu durum böyledir.Hiçbir şeye yetkisi olmayan bu yöneticiler, işler kötü gittiğinde, bir bakarsınız şirketteki en yetkili insan oluvermişler. Her şeyden onlar sorumlular. Soma kazasından sonra yapılan ilk basın toplantısında firma sahibi ne dedi? “İşte Genel Müdürüm, işte İşletme Müdürüm her türlü yetkide, sorumlulukta bunlarda, ben 3 senedir madene bile inmedim” dedi. Yılların ihmalleri, hataları, eksiklikleri, sömürüleri bir anda bu insanların omuzlarına yüklendi.
Her zaman söylediğim bir söz vardır, “sabahtan akşama bir anda şirketteki en yetkili kişi olabilirsiniz” derim ve bu sözümde her zaman doğru çıkar. Bir bakarsınız, gündemdeki konu ile ilgili olarak, meğerse kimsenin haberi olmadan bütün kararları siz vermişsiniz. Herkes bir anda müthiş bir hafıza kaybı yaşar.
Neden şirketin veya işletmenin sahibi görüşmeye bile çağrılmazken bu yöneticiler tutuklanıyor? Çünkü, her ne kadar gerçek hayatta hiçbir yetkileri olmasa da, kanun önünde ve kağıt üzerinde bu arkadaşlar yetkili görünüyorlar. Savcılar da bakıyorlar, kim bu işin yetkilisi diye ve bu kişileri gözaltına alıyorlar.
Genel müdür
şirketteki en yetkili işveren temsilcisidir ve genelde yönetim kurulunda da
oturur, o yüzden onu ayrı bir yere koyalım ama yılların ihmallerini bir gram
yetkisi olmayan üretim mühendislerinin üzerine yıkıp, bu çocukları tutuklamak
bana hiç adil gelmiyor. Nitekim bu mühendislerden de, o vardiyada olanların
hepsi öldü.
Buradan
bütün arkadaşlarıma ve bilhassa da yöneticilik yapan arkadaşlarıma
sesleniyorum. Bu yazımı bir sabah yazısı değil, bir uyarı yazısı olarak okuyun.
Attığınız her imza, verdiğiniz her karar, yarın size gözaltı kararı olarak geri
dönebilir. Günlük iş koşuşturması içinde, iyi niyetle, işler yürüsün diye
hepimiz yüzlerce imza atıyoruz ama işler kötü gidip te tavan üzerinize çöktüğü
gün bir anda şirketin en yetkili insanı oluverirsiniz.
Ben hiçbir
şeye imza atmam diye işleri durdurmak da olmaz ama imza atarken neye imza
attığınızdan ve de günün birinde sorgulanırsa ne cevap vereceğinizden emin
olun. Yapılan işlerin şeffaf ve izlenebilir olması her zaman herkes açısından
bir güvencedir.
Kimse
çekinmesin, korkmasın, kritik konularda işlerin yazılı olarak yapılması
herkesin menfaatinedir. Patron söyledi diye bir işi yaparsınız ama iki gün
sonra patron hiçbir şey hatırlamaz. Bu yazılı onayları da muhakkak bir yerlerde
saklayın…
Unutmayın
söz unutulur (hem de ne biçim unutulur) yazı kalır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder