Tribünleri
ikna ederek her türlü ayıbın kapanabileceği günlerden geçiyoruz. Pazar ve
Pazartesi gecelerinde de, bu taktiğin, bu topraklarda ne kadar güzel
işlediğinin canlı bir örneğini bir kere daha gördük.
Bu hafta
sonu (utanarak mı söylesem, sevinerek mi söylesem bilmiyorum ama) epeyce bir
Survivor seyrettim. Verimsiz tartışma programlarından sıkılınca (futbol ligleri
de bittiği için) sık, sık Survivor’a döndüm.
Pazar akşamı
sonunda, ünlüler ekibi yarışmayı kaybetti ve oyun kuralları gereği, bir
arkadaşlarını adadan göndermek için aralarında oylama yaptılar. Ekip 5 kişi
kalmış ve Tolga Karel dışında, kalan 4 kişinin, 4’ü de gitmesi için Tolga’nın
ismini yazdı. Bu sonuç zaten bekleniyordu. Ada yaşamına yardımcı olmayan, zorla
mırın kırın ederek iş yapan, her daim ben sakatım deyip yarışmalara katılmayan,
elim uf oldu, kolum uf oldu diye sürekli mızmızlanan vs. Tolga’nın isminin
çıkmasından daha doğal bir şey olamazdı.Ertesi gün birde halk oylaması olacağını ve de Pazartesi gecesi karşısına çıkarılacak olan rakiple beraber, halk oylamasında en düşük oy alan ikisinden birinin gideceğini iyi bilen Tolga başladı tribünlere oynamaya.
Acun’un “ne
düşünüyorsun” sorusu üzerine de, yüzünde mağdur ve ağlamaklı bir ifadeyle,
“Acun ağabey, halkım bana dön artık Türkiye’ye derse ben hemen onların
arzularına uyar ülkeme dönerim. Tolga,
kal orada, terinin son damlasına kadar, kemiklerin acıyıncaya kadar savaş
derlerse de, o zamanda elimden gelen, gelmeyen her şeyi yaparım” gibi halkın
hoşuna gidecek birçok cümleyi arka, arkaya sıraladı. Bütün bu cümleleri
söyleyen insanda, 50 çeşit bahane bulup yarışmalara katılmayan insan. Emin’de televizyon başında, “ne biçim
tribünlere oynuyor, yarın halk oylamasında birinci olur” dedi.
İnsan, bir
an için oy verecekler bu sözleri yemesin istiyor ama her seferinde de yiyorlar.
Bu yöntem yüzlerce defa denenmiş çok başarılı bir yöntem. Şarkı yarışmasında da,
yarışmacının birinin adam öldürmekten dolayı hapiste yattığı ortaya çıkmış ve o
hafta yarışmacı halk oylamasında birinci olmuştu.Nitekim beklenen oldu ve Tolga halk oylamasında birinci olunca, karşısına çıkarılan Serenay adadan gitmek zorunda kaldı. Serenay her alanda çok daha başarılıyken, hiçbir iş yapmayan, hiçbir yarış kazanamayan, oradan oraya laf taşıyıp insanları birbirine düşüren Tolga (artist olmanın verdiği beceriyi de kullanarak) tribünleri kendi tarafına çekmeyi başarabildiği için adada kaldı. Kendi takımı da, rakip takımda gerçekleri görüyorlar ama ne işe yarar ki, tribünleri kandırdı bir kere.
İlginç bir dönemde yaşıyoruz. Gece, gündüz çalışmanın, uğraşmanın çok da bir anlamının olmadığı, bir şeyler yapanlardan ziyade, tribünleri bir şeyler yaptıklarına inandırmayı başarabilenlerin her zaman daha başarılı olduğu bir süreçten geçiyoruz.
İçimizdeki,
“birileri bir gün hakikatleri görecektir” mumu da, yavaş, yavaş yanıp erimeye
devam ediyor…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...