Seyahatleri
iptal edenler, sonra ne yaparlar? Hepsi kalkar afet bölgesine ziyarete gider.
Bu bir taziye ve bilgi alma ziyaretidir ama yine “gitmezsek insanlar ne
düşünür” korkusunun da, ziyaret planlamasında hatırı sayılır bir ağırlığı
vardır.
Tamam,
ilgili bakanlar, genel müdürler, müsteşarlar, sendika başkanları vs. gitsin ama
neden bütün Ankara kalkar da afet bölgesine gider ben bunu hiçbir zaman
anlamamışımdır. Hatta başbakanda gitsin ama her türlü siyasi parti delegesinin
ve milletvekilinin orada ne işi var? Üstelik oraya her giden, oradaki
varlığıyla işlerin yapılmasına da engel oluyor. Güvenlik önlemleri ve
gelenlere açıklama yapmak ile uğraşırken, asıl yapmaları gereken işleri ile
uğraşamıyorlar.
İnsanları
rahat bırakın. “Öbür partinin başkanı gitti, ben gitmezsem olmaz şimdi” gibi
alaturka uygulamalardan artık vazgeçelim. Panik anında, insanlar bir de sizle
uğraşmasın. Kurtarma çalışmaları bitince istediğiniz her türlü ziyareti
yaparsınız. Felaketlerden, politik açıdan nemalanma dönemi de, artık sona
ermeli. İnanın, bu tip çabalar halkın gözünde prim yapmıyor.
Ben şu
dakikada Türkiye’deki bütün madenlerde güvenlik açısından çok ciddi eksiklikler
olduğuna eminim. Her türlü eksiğini gidermeden, hiçbir maden çalışmayacak,
diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsanız, yaşanan ölümlerden sonra da, gereksiz
ziyaretlere gitmeyin. Hep madenlerden konuşuyoruz ama diğer işletmelerde de
durum çok farklı değil. Birçoğunun sağlık ve güvenlik alanında çok ciddi
eksiklikleri var.
Madenlerde,
bu işleri devlet adına denetlemesi gereken, daimi deneticilerin, maaşlarını bu
madenlerden alması da nasıl bir uygulamadır, benim aklım yatmadı açıkçası.
Denetleme işinin maliyeti bu firmalardan bir şekilde tahsil edilmek
isteniyorsa, bunun için başka bir formül bulunmalıdır. Maaş ödeme formülü, her
türlü suiistimale açık bir konudur.
Ben, bu gibi
konularda denetleme işinin tamamen bağımsız ve uluslararası kabul görmüş
şirketler tarafından yapılmasından yanayım. Almanya’da, Amerika’da, Japonya’da
bu işi kimler yapıyorsa, gelsin burada da onlar yapsın. Ben, böyle deyince de,
karşı görüşlüler hemen “Türkiye’de bir tane açık maden kalmaz o zaman”
diyorlar. Hatta ve hatta, bu tip bir kuruluşun yapacağı bir denetlemenin
sonucunda ortaya çıkacak “düzeltilecek faaliyetler” listesinin içerisinde
bulunacak bazı işlerin, bizim şu andaki mevut madenlerimiz de yapılmasının
mümkün olmadığını söyleyenlerde var.
Bu ne demek?
Demek istiyorlar ki, madenler yıllardır almış başını gitmiş, boyları olmuş
kilometrelerce, şimdi biri gelip de, “bütün bu 13 kilometrelik kısımda
sağlamlaştırma çalışması yapmanız lazım” derse, hiçbir maden işletmesi bu maddi
külfetin altından kalkamaz. Bu tip çalışmaların bir harcama gerektireceği kesin
ama öbür alternatif de, insanların ölmesi. Madenci kardeşime, “bu tip bir para harcayamayız, ölmek zaten bu işin doğasında var” mı diyeceğiz?
Son sözüm de
sendikalara. Her 1 Mayıs’ta, Taksim’e çıkmak için kendilerini yırtan
sendikalardan, iş güvenliği konusunda, Taksim çabalarının onda birini bile göremiyoruz.
Madenlerde ki tehlikeli çalışma şartları konusunda ben sendikalardan en ufak
bir eylem gördüğümü hatırlamıyorum. Madendeki kardeşlerimizin canının, Taksim’e
çıkmak kadar değeri yok mu?
Sağlık ve
güvenlik, bir anlayış, bir kalkınmışlık, bir çalışanına değer verme meselesidir.
Bizim gibi kaderci toplumların, üzerinde para harcamayı gereksiz gördüğü
konuların başında gelir. İnanın Amerikalıda, Almanda, bizimkiler gibi parayı
çok seviyor ama yaşamayı da seviyorlar.Sen her türlü tedbirini al, bildiğin, bilmediğin her türlü güvenlik sistemini kur, bu konuda bir gram taviz verme ondan sonra işini Allaha bırak. Sana bunları düşün ve uygula diye akıl verilmiş, yoksa sende sincaplar gibi içgüdüsel bir şekilde yaşamını sürdürebilirdin.
Ekmek parası için, ülkenin her yerinden Soma’ya gelen madenci kardeşim, Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun…
Kimse
unutmasın ki, Soma’da ölen de öldü, ölmeyen de öldü…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder