Günaydın Dostlar,
Yenilmiş içilmiş ve gecenin son saatleri gelmiştir. Artık eve gitme zamanıdır. Muazzam bir öpüşme maratonunun ardından (bazı ülkelerde el bile sıkmıyorlar, bizim vedalaşırken
yapmadığımız kalmıyor) arabalara binip eve gitme zamanı gelmiş de geçmiştir bile. Ertesi
sabah, Emin yine sabahın köründe kalkacaktır ve yastığı Emin’i beklemektedir. Köşeden döndükten sonra on dakikada yastığıma kavuşurum, diye düşünmeye başlar.
Bir anda o
soru gelir.
“Ağabey sen
ne tarafa gidiyorsun, beni de eve atar mısın?”
O şaşkınlık ve uyku haliyle sanki hiç sorun olmazmış gibi bir his gelir içine. "Ayıp ettin Muhittin, götürürüm tabii." şeklinde sonunun nereye varacağını bilmediğin bir karşılık verirsin. "Ben Erenköy'e gidiyorum." diye de eklersin. Muhittin ne der? “Tesadüfe bak, ben de Erenköy’e gidiyorum”. Yalancı. Kendini rahatlatmak için de "Yastığıma on dakikada değil de on üç dakikada kavuşsam sanki ne olacak ki?" gibi salak sorular sorarsın kendi kendine.
Yolda
giderken Muhittin “Buradan döneceğiz.” ağabey der. Şaşkın şaşkın Muhittin’e bakarsın ve “Sen Erenköy’de oturmuyor musun?” diye sorarsın. Bu aşamada artık çok geçtir ve (ayıptır söylemesi) sana girmiştir. “Tamam işte ağabey ben Maltepe ile Erenköy’ün arasında oturuyorum.” dediğinde içinden sürekli olarak yumruk atmak arzusu gelir.
Yumruk atmak istesen de mecburen sokağa dönersin. Bu aşamadan sonra Muhittin seni doksan tane sokaktan döndürür ve herifin evine varılır. Giderken de "Bir de bunun dönüşü var, nasıl döneceğim ulan?" diye düşünmeye başlarsın. Çaktırmadan etrafına bakmaya çalışırsın. Planı yaptın. Tüpçüden sola döneceğim, yorgancıdan sağa doğru gideceğim, bakkalın köşesinden de dümdüz gittim mi çevre yoluna çıkarım.
Muhittin iner. İnerken de "Ağabey buradan nasıl döneceğini biliyor musun?" diye sorar. "Biliyorum tabii, sen hiç merak etme." dersin. Dilin böyle söylese de yüreğin "Muhittin s….. git, zaten senin yüzünden gece yarısı buralarda dolaşıyorum, şu anda yastığıma sarılmış olmalıydım." diye haykırır.
Muhittin gider. Yorgancıdan döndüm, tüpçüyü geçtim, bakkaldan da düz gideceğim. Bir dakika durun, bu yol sola doğru gidiyor, ben düz gitmeyecek miydim? Şimdi yeniden bakalım. Bizim bakkal bu taraftaysa ve yorgancı sağımda kalıyorsa ne yana gidecektim ulan şimdi buradan?
Tamam tamam
sakin olalım ve yeniden düşünelim. Bakkal sağımda, derken bir anda bunun başka bir bakkal olduğunu anlarsın. Ulan Muhittin ben seni...
Umutsuzca
herkesin gittiği yöne doğru gidersin. Millet vızır vızır gidiyor, o anda
sokaktaki tek keriz sensin. Ürkek, korkak ve huzursuzsun. Yoldaki arabaların o kararlı ve ne yaptığını biliyor halleri seni sinir eder.
Hepsi saatte 200 km hızla gidiyorlardır ama sen gidemezsin, sen ne
yaptığını bilmeyen zavallı bir insansın artık. Onlar nereye gideceklerini biliyorlar,
sen bilmiyorsun. Neden? Çünkü sen Muhittin’e inandın. Erenköy, diye kandırdı
seni.
Garip bir
duygu kaplar her yanını. Aptal aptal cümleler kurarsın kafanda. “Bizim poğaçacı amca da Maltepe’de
oturuyor.” gibi düşünceler geçer kafandan.
Sanki gece yarısı rastlayacaksın da oda seni tanıdığı için sana “Emin Bey yanlış gelmişiniz, siz bizim bakkaldan dönecektiniz." diyecek. Aslında döneceğin yer belki de burnunun
dibinde. Bir dönsen belki de düzlüğe çıkacaksın ama sen cesaret edemezsin, sen
aptalsın, sen Muhittin’e uydun.
Bu arada da Muhittin yatmış uyuyor ve rüyasında da kendini kumsalın birinde kokteyl içerken görüyordur. Emin nerede? Nerede olacak, Muhittin’in mahallesinden
çıkmaya çalışıyor. Ulan Muhittin ben seni...
“Herkes bu
tarafa gittiğine göre ben de bu tarafa gideyim.” dersin kendi kendine. Trafiğin çok olduğu yere doğru gitmek gibi bir düşünce çok mantıklı görünür o
anda. Mantık da şudur, tenha yerlere doğru gidersem bana iyice girebilir.
Gidersin
milletle beraber ve bir anda o tabela çölde su gibi çıkar karşına.
“Çevreyolu” yazıyor. Evet doğru gördüm. Hay Allah en sol şeritte kaldım
şimdi nasıl geçeceğim oraya? Muhittin ben seni...
Sağa dönemeyince
mecburen sola dönersin.
Neyse, bir
şekilde bir yerlerden döner çevreyoluna çıkarsın. Gördün o güzel tabelayı artık
bir daha kaçırmazsın. İstanbul’da bir şekilde çevreyoluna çıkabilirsen
artık kurtuldun demektir.
Ertesi sabah
Muhittin suratında bütün gece manda gibi uyumuş olmanın rahatlığıyla “Nasıl
rahat gittin mi ağabey?” diye sorar.
Hiç sorun olmadı. Tüpçüden döndüm, yorgancıdan sağa, bizim bakkalın
önünden de çevreyoluna çıktım. Kayboldum, diyecek halin yok ya.
Allah
yolunuzu şaşırtmasın ve Muhittinlerin tuzağına düşürmesin.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın.
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
😂
YanıtlaSil