Galatasaraylı arkadaşlarımla sık, sık konuşuyoruz ve konu son yılın favori davalarına geliyor. Balyoz davası? Kumpas ağabey. Ergenekon? Kumpas. Oda Tv? Kumpas. KCK? Kumpas. Casusluk davası? Kumpas. O dava? Kumpas. Bu dava? Kumpas. Hepsi kumpas. Şike davası? “Aziz Yıldırım yapmıştır ağabey”. Nereden biliyorsun? Sevmediğim, pis adamın teki, kesin yapmıştır o. Bu işte olmuyor. Günlük yaşamlar, yüzeysel cevaplar, duyumlarla verilen kararlar ve en önemlisi fanatik ve sırf bizden değil diye verilen kararlar.
Bir şeyi seviyorsak veya bir takımı tutuyorsak, onlara toz kondurmuyoruz. Bir şey denildiğinde de hemen, “biz duygusal bir milletiz” diyoruz. Duygusallığın arkasına sığınamayız, her yaptığımız fanatikliği, radikalliği duygusallıkla izah edemeyiz. Aziz Yıldırım ve etrafındakilerin iletişim tarzını beğenmiyoruz diye konuyla hiç alakası olmayan bambaşka parametrelerde de sonuçlar çıkaramayız.
İyi bir Fenerbahçeli olarak, Aziz Yıldırım’ın ve etrafındakilerin tarzını bende beğenmiyorum ama bundan dolayı da çıkıp bunlar şunu yapmıştır, bunu yapmıştır diyemem. Tersi bir bakış açısıyla da, sırf Fenerliyim diye, her ortamda, “Emre Belezoğlu dünyanın en efendi futbolcusudur” yaygarası da yapmam.
Duygusallıkla, fanatiklikle günlük yaşamın doğrularını birbirinden ayırmayı başarabilmemiz şart. Kimsenin aynı takımı destekliyor diye, aynı partinin üyesi diye, aynı şehirden geldik diye vs. vs. içlerindeki fanatik, radikal insanları desteklememesi ve onların her yaptığı iş doğruymuş gibi davranmaması lazım. Yanlış bir şeyler düşünüyorlar veya yapıyorlarsa, onlara doğruları anlatmaya çalışmak bizim görevimizdir. Anlar veya anlamaz o ayrı bir konu ama en azından denemeliyiz. Her zaman aynı grubun içerisinden gelen bir eleştiri, karşıt bir gruptan gelen eleştiriden daha etkili olur.
Konu ne olursa olsun, bu içimizde büyütüp,
beslediğimiz, hatta zaman, zaman işimize geldiği için desteklediğimiz
fanatikler, bir gün gelir onlar gibi düşünmediğiniz için bizi de beğenmezler.
Sizin, onlara göre daha ılımlı olan tavırlarınız, aşırı uçları rahatsız etmeye
başlar.
Yıllardır her ortamda söylediğim bir konu var. O da
şudur ki, biz konuları bir birinden ayırmayı beceremiyoruz. Bir insanı
seviyorsun, beğeniyorsun diye, onun her yaptığı doğru demek değil. Hem de hiç
değil. Eminim Hitler’in ailesi de, onu seviyordu ama yaptığı işler doğru
değildi.
Duygusallığın arkasına sığınmayı bir kenara bırakıp,
bir şeyler öğrenmeye çalıştığımız gün, daha iyi bir ülke olacağız. Örnek
olarak, bir araştır bakalım neden Fenerbahçe’ye kumpas kurulmuş, arkasındaki
gerçekler nedir, tarihi gerçekler nedir, neden Fenerbahçe’de, başka bir takım
değil vs. Bütün bunları araştırıp öğrendiğin zaman, kumpas da diyebilirsin,
Aziz Yıldırım şike yapmış da diyebilirsin. Araştırıp öğrenmek, tabi ki zahmetli ve bizim hiç sevmediğimiz bir yöntem. “Oğlum bizim manavın amcaoğlu Fener tesislerinde çalışıyormuş, o söyledi şike yaptıklarını” gibi uzman açıklamalar bizim için daha geçerlidir. Daha sabah olmadan 500 kişiye yayarız bu bilgiyi.
Artıyı, eksiyi bilerek, araştırarak öğrenerek yorum
yapanlara sonsuz saygım var. Araştırmıştır, öğrenmiştir, artık onun kendine
göre bir yorum yapma hakkı vardır (ister doğru olsun, ister yanlış) ama sen
kardeşim, mahalle dedikodularını, sanki olayın içindeymiş gibi yayan kardeşim,
senin yorum yapma hakkın yok. Çünkü sen bilmiyorsun ve bilmediğin bir konuda
dedikodu yapıyorsun.
Konu ne olursa olsun, duyduklarımızla değil,
bildiklerimizle hareket etmemizde yarar var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder