24 Şubat 2016 Çarşamba

Benimle Saklambaç Oynama

Günaydın Dostlar,

Saklambaç, her türlü parametresinin ayrı ayrı yaşanması ve planlanması gereken çok derin ve stratejik bir oyundur. Bazen bağırarak koşmayı gerektirir, bazen de sessizce saklanmayı. Büyük kavgalara da vesile olmuştur, İstanbul’un en büyük aşklarının doğmasına da.
Bir yandan kaleni korurken bir yandan da saklı düşmanları bulmanı gerektirir. Burada en önemli konu dengeyi iyi ayarlayabilmektir. “Ben düşmanlarımın hepsini bulacağım, oraları da ben kontrol edeceğim.” diyerek kalenden çok uzaklara gidersen döndüğünde kaleni de bulamayabilirsin.


Bu oyunun garip de bir kader yolculuğu vardır. Beş dakika önce dünyanın en pahalı arabasının arkasına saklanmışken bir sonraki oyunda kendini çöp kutusunun içinde bulabilirsin.

Sağa sola saldırmadan önce kaleni garanti altına almak bu oyunun olmazsa olmazlarından biridir. Aniden çöp tenekesinin arkasından kalene doğru bir saldırı başlarsa koşup yakalayabilecek misin yoksa diğer bahçeleri de ele geçirmek sevdasıyla çıktığın yolda kalen de mi elden gidecek?

Gündüz de oynanabilir ama saklambaç oynamanın zevki asıl gece çıkar. Bu nedenle de çocukluğumuzda bilmediğimiz mahallelerde saklambaç oynamayı hiç sevmezdik. Sen, yöreyi tanımadığın için armut gibi saklanırsın, mahalleyi iyi tanıyan çocuklar da gelip bir dakika içinde elleriyle koymuş gibi seni bulurlar.
“Acele işe şeytan karışır.” derler ya, bu oyun da acele bir oyundur. Oyun başladığı andan itibaren karışanları da artar. Bir bakarsınız ki mahallenin bütün büyükleri oyunun içine girmişler. Çaktırmadan saklananın yerini işaret edenlerden tutun da nereye saklanılması konusunda fikir yürütenlere kadar her cinsi vardır. Bazılarını da senin arkandaymışlar zannedersin ama gerçekte onlar komşunun çocuğunu destekliyorlardır. Etrafta bir kaos ve koşturmaca durumu hakim olduğu zaman kimin işin içine gireceği hiç belli olmaz.
Gerçekten de saklambaç acele bir oyundur. Ortalıkta sallanmaya gelmez. Birileri saymaya başladığı zaman süratle ortadan yok olmanız gerekmektedir. Daha önceden yapılmış bir planınız yoksa kendinizi olmadık bir ortamın içinde bulabilirsiniz.

Çabucak saklanayım telaşı içinde bilmediğiniz bir duvarın üzerinden atlarsınız ve kendinizi hiç beklemediğiniz bir çamur deryasının içinde bulursunuz. Koşturup sağa sola atlamadan önce etrafla ilgili bilgi sahibi olmak zorundasınız. O bahçenin son altı saattir sulandığını bilseydiniz belki de koşa koşa gidip o bahçeye atlamazdınız.

Havanın kuruluğuna ve çöl sıcaklarına aldanmayın. Yeni sulanmış bir bahçe bataklık gibi yapışır ayaklarınıza. Çıkmaya çalıştıkça paçalarınıza kadar daha beter çamura batarsınız.

Diyelim ki bir şekilde çamur bahçesinden çıkmayı başardınız. Bu sefer de sokak şartlarında üstünüzü başınızı temizlemeniz çok zordur. Pantolonunuzu temizlemeye çalışırken yapışkan çamur bu sefer de kazağınıza bulaşır. Debelenip durursunuz ama çıkmaz, yapışmıştır bir kere. Gidip büyüklerinizden yardım istemek zorunda kalırsınız. Bu duruma düşünce de “Neden bu kadar çamura battın?” diye söylenerek dayak yeme ihtimaliniz de çok kuvvetlidir.

Tek derdimiz çamur olsa yine de sorun yok. Bilmeden atladığın bahçenin içinde seni başka türlü tehlikeler de bekliyor olabilir. Gece karanlığında güm diye üzerine atladığın köpek, seni evine kadar kovalayıp evinin önünde kıçını ısırabilir. Komşunun bahçesindeki huzuru bozarsan köpek korkusu yüzünden kendi evinin önünde sokağa çıkmaya çekinir hale gelirsin.
Sulanmış bahçede huzur içinde birbirlerini yiyen sivrisinekler de sana saldırabilir. Onları da huzursuz ettin. Akşam balkonunda otururken gelip kıçını ısırırlar. Önlem alayım diye balkonunu üç metrelik telle kaplatırsın ama nafile. Sivrisinekleri önleyemediğin gibi artık balkondaki hürriyetini ve manzaranı da kaybedersin.

Emin der ki saklambaç çok güzel bir oyundur ama bilmediğiniz mahallelerde oynamayın. Bilmeden girilen bir bahçede karşınıza neyin çıkıp da kıçınızı ısıracağı hiç belli olmaz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder