17 Aralık 2018 Pazartesi

Burhan İçin

Günaydın Dostlar,

Gerçekten de Burhan’ı çok üzdünüz. Sizi bu kadar çok seven ve destekleyen bir insanı bu kadar üzmeye ne hakkınız var? Gönül verdiği renkleri 17. sırada görmek, hepimiz gibi sevgili Burhan’ı da kahrediyor.
 
Hastalığı iyice ilerlemişken, yan odaya gidecek hâli yokken son enerjisiyle gelip size destek vermedi mi? Hiç kimseyi incitmek istemeyen, melek gibi bir insanı çok üzüyorsunuz. Burhan çubuklu formayı çok seviyordu, halen de bir şey değişmedi.
Görmüyor, duymuyor zannetmeyin. Her şeyden haberi var. Ne ben ne de Burhan hayatımız boyunca 17. sırada bir takım görmemiştik. Fenerbahçe maçı olduğu zaman, minicik masasını kurup maçı izlemek en büyük keyiflerinden biriydi. Burhan, gerçek bir Fenerliydi; maç sonuçlarına göre sevgisi değişmeyenlerdendi.

Bizler Digütürk çocuğu değiliz; radyodan Ogün Altıparmakları, Ziya Şengülleri, Alpaslan Eratlıları dinleyerek büyümüş insanlarız.

Bu akşam Ersun Hoca ile birlikte Fener ilk maçına çıkacak. Her ne kadar ben Burhan kadar iyimser olmasam da ben de ufak tefek bir şeylerin değişmesini bekliyorum.
Ne bekliyorum? Tabii mucize beklemiyorum. Bir anda haftaların isteksiz, ruhsuz, motivasyonu düşük takımının (takım da olamadılar ama şimdilik “neyse” diyelim) gidip yerine bambaşka bir takımın sahaya çıkmasını beklemiyorum. Takımın çok yaşlı olduğunun da farkındayım. Tek beklediğim bir gram artmış mücadele ruhu, sadece bunu bekliyorum.

Burhan, her zamanki gibi çok iyi düşünüyor. Bambaşka bir Fenerbahçe izleyeceğimize ve çok farklı bir netice olacağına gönülden inanmış. Ersun Hoca’nın Erzurum maçı ile evinde başlıyor olmasının da ayrı bir şans olduğunu düşünüyor. Umarım haklı çıkarsın kardeşim.
Bu akşam ben de maçı izleyeceğim, Burhan da izleyecek. Kadehimi kaldırıp “Şerefe sevgili Burhan!” diyeceğim. Oralardan bir yerlerden bizi gördüğünü biliyorum. Fener de umarım bu akşam bizi mahcup etmez.

Bugün Ersun Hoca’nın doğum günü, aynı zamanda Burhan’ın da ebediyetteki doğum günü. Güzel bir oyun, hepimiz için çok güzel bir hediye olmaz mıydı? Futbol bu; maçlar kazanılır, maçlar kaybedilir. Yarım santim içeri giden bir top, oyunun bütün kaderini değiştirebilir ama mücadele etmek tamamen senin elinde. Bu akşam maç bittiğinde netice ne olursa olsun sevgili Burhan, “Çocuklar ellerinden gelen her şeyi yaptılar.” demek istiyor.

Beceriksiz yöneticilerin ve yılların yanlış yönetim şeklinin takımı bu hale getirdiğinin farkındayız ama artık önümüze bakmamız gerekiyor. Liyakat ortadan kalkarsa tecrübe sıfırlanırsa bilgiye önem verilmezse başarı da onunla beraber kol kola uçar gider.

Sevgili kardeşim Burhan, seni hiç unutmadık. Yıllar geçse de her zaman kalbimizin en müstesna köşelerinden birinde duruyorsun. Fener’in bu durumu hepimizi üzüyor ama korkma, biz çok büyük bir camiayız ve eninde sonunda toparlanacağız. Ne Ali Koç ne de Ersun Yanal sihirbaz değiller ki bir anda her şeyi değiştirebilsinler.
Bir gün yine Cadde’de şampiyonluk kutlamaları için gecenin geç saatlerinde Fener’i karşılayacağız. Bundan hiç şüphen olmasın güzel kardeşim.

Sen rahat uyu mekânın cennet olsun.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

8 Aralık 2018 Cumartesi

Yün Don Sponsoru...

Günaydın dostlar…

“Her şeyi ben bilirim, her zaman her konuda hep benim dediğim olacak” düşünce şeklinin; “Yeter ki masalara benim adamlarım otursun” felsefesi ile birleşmesinden doğan neticeleri, bugün Fenerbahçe’nin içine düştüğü durumdan çok net bir şekilde takip edebiliyoruz.
Zavallı Ali Koç, bir gram ruhu kalmamış, maddi ve manevi olarak tükenmiş, gelecek yılları bile ipotek altına alınmış bir takım buldu elinde. Daha kazanılmayan paralar bile harcanmış.


Birçok şirkette ve ülkede de durum çok farklı değil. Eğer gerçekten de çok kurumsallaşmış bir şirket veya sistemleri çok güzel oturmuş bir ülke değilseniz; çoğu zaman iç halkaya dâhil olanlar, işi gerçekten de yapacak olanlara tercih edilirler. “İşler bir şekilde yürür, yeter ki dediğimi yapacak bir insan o masaya otursun” düşüncesi, günümüzde çok kullanılmaktadır.

O masaya oturmak için yeterli bilgisi, tecrübesi, yetkinlikleri, tahsili olmayan insanları, sadece “Bizim adamımız” diyerek bir yere oturtturmak, şirketlerin veya ülkelerin ileri gidebilmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.

Bu durum ileri gitmiş ülkelerde de vardır ama geri kalmış ülkeler de çok daha yaygındır. İşler ilişkilerle halledilir.

Bombayı kucağında bulan, durumun beklediğinden de kötü olduğunu gören Ali Koç ne yaptı? “Ben bu işten anlamam” deyip, kendi kadar bile bu işi bilmeyen insanı futbol takımının başına getirdi. Zaten para yokken bir de bu amcaya milyonlarca Avro ödemeye başladılar.

Para yok. Stat gelirleri, yayın gelirleri bile daha kazanılmadan harcanmış, borçlar dağ gibi olmuş, sokağın ekonomisi ortada, böyle bir durumda parayı nereden bulacağız?
Para, aile şirketlerinden gelecek. Forma sponsorundan tutun da, şort sponsoruna kadar aile şirketlerinin sponsor etmediği şey kalmadı. Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük sosyal toplum kuruluşlarından biridir ama şu anda küme düşmek üzere olduğunu da unutmayalım. Arada Ali amca olmasa, zaten araç kiralama işinin de durgun olduğu bir piyasada, neden gitsinler de Fener’e forma sponsoru olsunlar.

Günümüzde herkes gidip Serenay Sarıkaya’ları, Elçin Sangu’ları, Özge Özpirinçci’leri tercih ediyor. Kimse gidip de dizilerde 15. sırada oynayan veya en son başarısını 15 sene önce yakalamış birinin peşine düşmüyor. Sponsorluk işi moda işidir ve ömrü kısadır. Herkes bugünkü güzelliğin, bugünkü popülerliğin peşinde, 5-10 yıl önceki güzellik veya başarılar kimseyi alakadar etmiyor.

Ali Koç’un karşı karşıya kaldığı durum hiç mi görülmemiş bir durum? Hiç değil. Siz yıllarca çalışır didinir bir şeyleri yoluna sokarsınız, sonra da gelir meyveleri başkaları toplar. Bilhassa iş dünyasında dünyanın her yerinde karşımıza çok sık çıkan bir durumdur.

Tabi, bu durumun tersi de mevcuttur. Birileri yıllarca her şeyin içine eder, göreve geldiğinizde de her şeyi temizlemek, düzeltmek size kalır. Bizim Ali amca da işte tam böyle bir durumun içinde buldu kendini.
Bir spor kulübünü bizim gibi ülkelerde borsadaki her hangi bir şirket gibi yönetebilmek neredeyse imkânsızdır. Sadece finansal verilere bağlı kalamazsınız. Açlıktan ölseniz de taraftar sizden sportif başarı ister. Finansal gerçekleri bir noktaya kadar anlar, ondan sonrasını anlamaz.

Ne diyelim? Allah Fenerbahçe’mizin yanında olsun, şans getirsin; Ali amcayı yün don sponsoru aramak zorunda bırakmasın…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…