31 Temmuz 2021 Cumartesi

Boşa Giden İlaçlar

Günaydın Dostlar,

Amerika’ya gittiğimiz ilk yıllarda, Türkiye’ye her gelip gittiğimizde dönerken yanımızda ilaç götürürdük. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi çok paramızın olmaması, ikincisi de Amerika’da reçetesiz ilaç almanın imkânsız olması. Allah razı olsun, daha sonraki yıllarda sevgili Ekrem ağabey ile tanışınca bu derdimiz bitmişti. Ekrem ağabey her derdimizle ilgilenirdi. Desteğini hiç unutamayız.

İşin komik tarafı, bu ilaçları hiç kullanamadan kullanım süreleri dolarsa da üzülürdük. Sanki hasta olsak ve ilaçlar boşa gitmese daha iyi olacaktı. Çocukluk işte. Bu da gösteriyor ki her aldığımız şeyi “parasını çıkartması” parametresi üzerinden değerlendiremeyiz. Bazı şeyler gereklidir ve kâr zarar tablosuna bakamazsınız. Hiç hasta olmasak da Türkiye’den getirdiğimiz ilaçlar (üç beş kutu da olsa) bizim için bir güvencedir.



Aynen ilaçlarda olduğu gibi bazı şeylerin değerini ne kadar çok kullanıldıkları ile ölçemezsin. Milyarlarca dolar harcayarak savaş uçaklarını ve diğer savaş araçlarını satın alıyoruz. “İlle de savaş olsun da kullanalım” diye bir arzumuz yok. Hiçbir savaşın içine girmezsek de mutlu oluruz. Savaşa giremedik, paramız boşa gitti diye dertlenmeyiz.

Allah muhtaç etmesin. Savaşta filan olmayalım ama mecbur kalırsak da hazır olalım. Uçaklarımızı her türlü tehdide karşı hazır tutalım. Bakımlarını yapalım, deneme uçuşları yapalım ve dosta düşmana mesaj verelim.

Sürekli olarak, “Futbol takımlarını herhangi bir şirket gibi yönetemezsiniz,” diyorlar ve çok haklılar. Bambaşka bir dinamiği var. Öyle olmasaydı bir yıl içinde sadece 17-18 maç yapmak için milyonlarca lira harcayarak statlar yapmazdık. Bu tip yatırımlara yılda kaç kere kullanılıyor diye bakamayız. Gereklidir nokta.

Bu gibi konuları süratle çoğaltabiliriz. Bunun en canlı ve en vahim örneği de şu anda acı içinde izlediğimiz orman yangınları konusudur. Ormanlar bir ülkenin can damarlarıdır, milli servettir. Karşınızdaki düşman her zaman tankla tüfekle gelmez. Bazen de aleve dönüşür gelir.

“Sadece üç ay kullanmak için yangın uçağı sahibi olmak çok maliyetli bir iş.” diyemeyiz. İnsanları, hayvanları, bitkileri, şehirleri, kasabaları, köyleri, geleceği, umutları kaybetmek de çok maliyetli bir iş. Üstelik burada kaybettiklerimizi bir daha yerine koyamıyoruz.

“Hadi hemen ağaç dikelim” kampanyaları çok iyi niyetli çabalar olsa da ben bugüne kadar ormanların geri geldiğini hiç görmedim. Muhakkak bir yerlerde başarılı olmuş örnekleri vardır ama ben genelde yanan ormanların yerine ağaç değil beton dikildiğini görüyorum.

Dünyanın düzeni bozuldu. Havalar ısındı ve ısınmaya da devam edecek. Böyle bir ortamda nasıl olur da envanterimizde sıfır yangın söndürme uçağıyla sezonu açarız. Üç adet kiralık uçakla bu koşullarla başa çıkabilir miyiz?

Zararın neresinden dönersek kardır. İşletme maliyetine bakmadan acilen 8-10 tane yangın söndürme uçağı siparişi vermeliyiz. Her şeye para bulabilen ülkemiz, buna mı para bulamıyor? Her konu ile ilgili uçağımız var ama bir tane bile yangın söndürme uçağımız yok. Helikopterlerle ve itfaiye araçlarıyla bu boyuttaki yangınlarla başa çıkamayız.

Bu gibi durumlarda en ideal alım şekli birkaç tanesini alıp gerisini kiralamaktır. Bu tip yangınların çok artacağını düşünürsek, kiraladığımız ülkelerin gerektiğinde bize o uçakları gönderip gönderemeyeceği de bir diğer konu. Muhtemelen onların da ihtiyaçları olacak. Şartlar zorlaştığında (doğal olarak) herkes önce kendini düşünür. Uçaklarımız olursa biz onlara kiralarız.

Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere baktığınızda, hemen hemen hepsinin en az 20 tane yangın söndürme uçağı olduğunu görebilirsiniz. Bütün bu ülkeler de finans özürlü değil. Gerekli olduğunu ve olacağını bildikleri için almışlar. Keşke hiç yangın olmasa da bütün sene bu uçaklara boşu boşuna masraf ettik diye dertlensek.

Dünya her geçen gün ısınıyor. Bir de bizim her türlü kazaya ve ihmale açık yapımızı düşünürseniz, bu tip faciaların (maalesef) önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini öngörebiliriz. Mangal merakımızdan anız yakmamıza kadar her türlü (ormanlar açısından) riskli işin içindeyiz.

Naçizane görüşüm, yaz aylarında ormanlara girişin yasaklanması yönünde. Bunu yazarken benim de kulağıma hoş gelmiyor ama başka türlü de koruyamıyoruz. İster hainler yaksın, ister beton dökme derdinde olanlar, ister tiryakilikten kurtulamayanlar, ister sıcak havalar hepsi aynı noktaya varıyor ve ormanlar yok oluyor.

Çok az kalmış olan ormanlarımızı gözümüz gibi korumak hepimizi en önemli görevlerinden biridir. Ülkemize sahip çıkalım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

21 Temmuz 2021 Çarşamba

Bitpazarı

Günaydın Dostlar,

“Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı.” demiş büyüklerimiz. Eskiye kimse ilgi göstermez, herkes yeni şeylerin derdindedir, yeniler ilgi çekicidir demek istemişler. Gerçekten de yaşadığımız dünyada eskinin veya yıllardır seninle birlikte olanın çok da bir kıymeti kalmadı.

GSM operatörünün satış biriminden arayan kızcağız, “İlk günlerden beri bizimle beraber olduğunuz için size özel çok avantajlı paketlerimiz var.” dediğinde, “Yeni gelenlere daha güzel teklifler yapıyorsunuz, hangi özel tarifeden bahsediyorsunuz?” diye cevap verdim. “Ama siz şimdi numara taşıyanlarla kendi durumunuzu mukayese etmeyin.” gibi bir cevap verdi.


Aslında kızımız doğru söylüyordu. Özet olarak “sen eskisin, eskinin bir değeri olmaz” demeye getiriyor. 25 sene aynı firmada kalmanız size dezavantaj olarak geri dönüyor. İki yılda bir operatör değiştirseniz sizden iyisi olmaz. Yeni müşterileri kazanmak tabii ki her şirketin en büyük arzusu ama bu işi eskileri de küstürmeden yapmak gerekiyor. Eskilere “siz nasıl olsa çantada kekliksiniz” muamelesi yapılmamalı.

Daha arkamı dönemeden, virüs koruma programının yıllık ücretine %75 zam yaptığı mesajını görüyorum. Zammı yapıyorlar ve ellerinde bulunan kredi kartınızla hemen işleme koyuyorlar. Derdinizi anlatacak bir insan bile bulamıyorsunuz. “Bir derdiniz varsa bizi aramayın, e-mail yazın.” deseler de zaten ona da cevap alamıyorsun. Bu ülkede iş yapan her şirketin bir şekilde ulaşılabilir olması gerektiğini düşünüyorum. Yüzlerce menü ile uğraştırarak tüketiciyi bezdirme taktiği çok iyi bir davranış değil.

Virüsçüde de durum hiç farklı değil. Eskiye yıllık bedel 350 TL, yeniye 149 TL. Sanki çok da adil olmadı gibi bir durum var. Sen eskisin, çantada kekliksin sesini çıkarma otur. Derdimiz yeniyi ayartmak. Allah büyük, kredi kartımın süresinin dolmuş olması beni bu insafsız zamdan korudu. Defalarca yeni kredi kartı numarasını isteyen e-mailler atsalar da hiçbirini kabul etmedim ve iptal ettim. Eski olabiliriz ama tecrübeli ve akılıyız da aynı zamanda.

Bu olaydan ne ders çıkardık? Zaten çok vermezdim ama bundan sonra bu tip emrivaki yenilemelere sebep olacak hiçbir yere kredi kartı numaramı vermiyorum. Çok arzu ettiğim bir durumsa aydan aya havale yaparım. Kabul etmiyorlarsa kendileri bilirler.

Firmalar böyle yapıyor. Peki, çalıştığımız işyerleri ne yapıyor? “Bizim 60 yaş politikamız var.” diyorlar. Hatta bunu insan kaynakları politikalarına da yazıyorlar. Eski girişli olduğumuz için bizler emekli olduk. Bizden sonrakiler ne yapacak? Şirketler 60 yaşında kapıyı gösterecek, amcalar “65 yaşına kadar emekli maaşı alamazsın.” diyecekler. Bu insanlar beş yıl boyunca ne yiyip içecekler?

Firmalara eleman bulma hizmeti veren bir arkadaşım var. Beni her gördüğünde “Muhteşem bilgi birikimi ve tecrübesi olan binlerce insan evde oturuyor.” diyor. Neden? Firmaların 60 yaş politikasına uymadıkları için. İnanıyorum ki, bu arkadaşların çeşitli platformlarda genç kuşağa aktaracakları çok fazla şey vardır.  

İşten çıkarken adalet yok da işe girerken var mı? Kendi adına iyi bir teklif aldığını düşünerek işe başlıyorsun ve yıllarca ufak tefek zamlarını alıyorsun. Buraya kadar bir sorun yok. Bir anda tecrübesi, tahsili, yabancı dili, şunu, bunu senin kadar iyi olmayan biri, senden daha iyi koşullarla işe başlıyor. Sen eskisin, sesini kes ve otur. O senden daha iyi pazarlık etti veya senden daha önemli birilerini tanıyor. En çok sevdiğim durum da, “önemli birini tanıyanı tanıma” durumu. Buna bayılıyorum.

“Patronu mu tanıyormuş?” diye sorulduğunda, “Yok, patronu tanıyan birini tanıyormuş” diyorlar. Muhteşem. Ondan sonra da “Çalışanlar neden mutsuz?” toplantıları yapılıyor. Bir şeylerin adil olmadığı hissine kapıldıkları için olabilir mi?

En kötüsü de, kırk yılda bir açılan pozisyonları dışarıdan veya başka birimlerden doldurma arzusudur. “Yüksek seviyede bir masa boşalsa da bir milim ilerlesem” diye yıllarca beklersin, daha ne olduğunu bile anlayamadan masanın dolduğunu görürsün. O masayı çok iyi yönetebileceğine inanan ve kriterleri uygun olan bir insanı, aday olarak dahi görmemek mutsuzluğun sebebi olabilir mi?

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

5 Temmuz 2021 Pazartesi

Gülgün Erbilek

Günaydın Dostlar,

Sessiz sakin bir günde evde tek başıma oturuyordum. Bir anda telefon çaldı. Arayan Gülgün’dü. Telefona cevap verdiğimde çok ağlıyordu. Ağlamaktan konuşamadı ve zar zor “Ben seni biraz sonra arasam olur mu?” dedi.

Tekrar aramasını beklerken dakikalar geçmek bilmedi. “Gülgün’ü bu kadar ağlatacak ne oldu acaba?” diye düşünüp durdum. Yirmi dakika kadar sonra kendini biraz toparlayıp tekrar aradığında, ilk cümlesi “Herkesin arkasından yazdın, benim arkamdan da yazmanı istiyorum.” oldu.



“Allah aşkına ne diyorsun Gülgün?” diye sordum. Sürekli ağlayarak aldığı hastalık haberini anlattı. Onun kadar bana da şok olmuştu. Ne diyeceğimi bilemesem de duruşumu hiç bozmadım. “Bunun için mi ağlıyorsun, sen Gülgün’sün, sen savaşçısın; şimdi küçücük bir hastalık mı yenecek seni?” dediğimde, “İkimiz de salak değiliz, bu hastalığın “küçücük” olmadığını sen de biliyorsun, ben de biliyorum” dedi.

Doğru, Gülgün cin gibiydi. Moral verici laflarla onu oyalamak hiç de kolay bir iş değildi. “Sana vasiyetimdir, haberi aldığın anda yazımı yazacak mısın?” diye sorduğunda, “Hayır, söz filan vermiyorum; ayrıca ben senin yazını zaten yazdım.” dedim.

Sevgili Burhan vefat ettikten birkaç gün sonra Gülgün’ün doğum günü vardı ve ben o günlerde “Gülgün” diye bir yazı yazmıştım. Hatta daha sonraki günlerde zor tedavi süreçlerinde “Savaşçı” diye bir yazı daha yazdım.

Sevgili Gülgün, sıkıntılarını, dertlerini çok fazla paylaşmayı sevmezdi. Her zaman güçlü ve bakımlı olmayı sevdiği için birçok arkadaşımız, dostumuz hasta olduğunu bile bilmiyordu. Yıllardır verdiği mücadeleyi, sabahlara kadar çektiği şiddetli ağrıları bir tek kendine saklıyordu. Her gün birkaç kere yazışsak da bana da çok azını anlatıyordu. Sık sık nefes sorunu yaşadığı için genelde hep yazışıyorduk.

Yay burcunun bütün özelliklerini taşıyan Sevgili Gülgün gittiği yere hareket getirirdi. Çok iyi bir Yay burcuydu. Uyuşukluğa, tembelliğe, işleri savsaklamaya hiç tahammülü yoktu. Bir şey yapılacaksa hemen yapılsın bitsin isterdi. Ne trafik onu korkuturdu ne de yapılacak işlerin zorluğu. Hiç üşenmeden her yere giderdi.

İki Yay burcu olarak çok didişirdik ama çok da gülerdik. Güzel zamanlarımız o kadar çok ki anlatmakla bilmez. Atlanta toplantıları sonrası yediğimiz yemekler, içtiğimiz şaraplar, yaptığımız dedikodular hepsi teker teker gözümün önünden geçiyor. İyi ki de hepsini yapmışız. Kolay değil, 25 yıllık bir dostluktan söz ediyoruz.

Hayatımda hiç Paris’e gitmemiştim. İş için gittiğimizde toplantı sonralarında iki yarım günde bana bütün şehri gezdirmişti. Gülgün şehri çok iyi bildiği için beni görülmesi gereken her yere götürmüştü. Eyfel Kulesi’nin ikinci kısmına çıkmak için çok kuyruk olduğunu görünce ben vazgeçmiştim. “Başka bir zaman da o kısmını görürüm.” dememe kalmadan Gülgün kuyruğa girmişti bile. İyi ki de girmiş. Kısıtlı zamanda onun sayesinde en tepeye kadar çıkabilmiştik.

Geçen sene; gittiğimiz, gördüğümüz yerlerden konuşurken benim hiç Amsterdam’a gitmediğimi öğrenmişti. Birçok yere gittim ama hiç Amsterdam’a yolum düşmemişti. “Ben Amsterdam’ı çok iyi bilirim, benim iyileşmemi bekle, ben oradayken gel, seni orada ben gezdireceğim." demişti. Sözünü tutmak için çok uğraştı, çok savaştı, çok acılar çekti ama maalesef başaramadı. Çok erkenden bizi derin üzüntüler içinde bırakarak gitti. Bilmiyorum ne olur ama ben artık hiç Amsterdam’a gitmesem de olur. Bu satırları gözyaşı akıtmadan yazabilmek o kadar zor ki…

Allah’ın takdiri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gün hepimiz gideceğiz ama yine de içimizdeki “çok erken oldu” duygusunu bastıramıyoruz. Dün akşam sevgili Maya, “Ne diyeyim, kader utansın.” dediğinde “Gülgün savaşçıdır, buradan da çıkacağına çok inanıyorum.” demiştim. Maya’ya mı moral veriyordum yoksa kendime mi hiç bilmiyorum.

Sevgili Maya, Gülgün’ün bütün özelliklerini taşıyan çok becerikli ve akıllı bir kız. Kendi ayakları üzerinde durabilen ve her şeyini halledebilen özellikleri olduğunu çok iyi biliyorum. Maya’cım bu sözüm de sana: Her an yanında olabilecek akrabaların olduğunu biliyorum. Her istediğinde veya ihtiyacın olduğu anda benim de bir milim arkanda olduğumu hiç unutma. Göz ucunla arkaya doğru baktığında ben her zaman orada olacağım.

Çok üzgünüm dostlar. 25 yıllık arkadaşımın, dostumun son arzusunu yerine getirmeye çalıştım. Bir yazı yazmadım; kafamdaki, kalbimdeki dostumu paylaştım sizlerle. Seni hiçbir zaman unutamayız, mekânın cennet olsun Sevgili Gülgün.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

4 Temmuz 2021 Pazar

Eyüboğlu Eğitim Kurumları...

Günaydın dostlar…

Aylin anaokulunda doktora yapıp mezun olduğunda İstanbul’da bir ilkokul bulmamız gerekiyordu. Her hafta sonu yaşanan Ankara gidiş gelişleri artık ikimizi de fazlasıyla yormaya başlamıştı. Kilometreleri aşıyorduk da ayrılığın burukluğu günlerce geçmiyordu.

İlkokul arayışı kolay olmadı. İlk aşamada Avrupa Yakası’ndaki okulları hemen eledim. Suadiye’den her gün Karşı’ya gidip gelmek kolay bir iş değildi. “Çocuğun ömrü yollarda geçer” dedim ve onları hemen eledim.



Asya Yakası’nda olabilecek bütün okullarla görüştüm. Bir kısmının mülakat talebi oldu ve birkaç günlüğüne İstanbul’a gelmesi gerekti. Rahmeti Neşe abla “Bizde kalabilir, ben bakarım” demişti. Birçok okulla görüştük. Çoğu da çok iyi okullar ama ben Eyüboğlu’nda karar kıldım. İlk görüşte aşka inanırım. Çalışanların yaklaşımı, etrafın düzeni, disiplini, görünümü beni çok etkiledi. Diğer okullarda (çok iyi okullar olsalar da) tam da aynı tadı alamadım.

Eyüboğlu’nun en beğendiğim özelliklerinden biri de son derece Atatürk ilkelerine bağlı bir okul olmalarıydı. Bu özellikleri de lafta kalmıyordu. Yaptıkları her işte bunu sürekli vurguluyor ve uyguluyorlardı. Sonraki yıllarda da bu yolda gittiklerine yüzlerce defa şahit olduk. Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden giden çocuklar yetiştirmek istediğimize göre bu çok önemli bir parametreydi.

Bu düşüncelerle, 2001 yılının güzel bir sonbahar sabahında annem, ben ve rahmetli Neşe abla Aylin’in elinden tutup Eyüboğlu’nun yolunu tuttuk. Uzun bir ilişkimiz olacağı belli olsa da ömrümün üçte birini Bulgurlu sokaklarında geçireceğimi hiç düşünmemiştim.

Yıllar yılları kovaladı ve henüz Aylin mezun olmadan Perin de aynı okula başladı. Aylin ilkokul seviyesinden başlamıştı, Perin yuva seviyesinden başladı. Artık iyice akraba olmuştuk. Biz herkesi tanıyorduk, herkes de bizi tanıyordu. Bütün eğitimimiz tam bir aile havası içinde geçti. Benim için en önemli değerlerden biri de okulun bu yönüydü.

Bu hafta Eyüboğlu ile yirmi yıldır süren birlikteliğimiz bitti. Ben çocuklardan daha buruğum. Doğal olarak gidip gelmeler oluyor ama resmi ilişkimiz bitti. Aylin’in 12 senelik, Perin’in de 15 yıllık bir ilişkisi oldu ama benimki 20 yıllıktı. Bu okul benim hayatımın en uzun ilişkisi olmuş da haberim yokmuş. Bir anda kendimi boşlukta hissettim ve yün donumu giymemiş gibi bir hisse kapıldım.

İlişkimiz uzun süreli ve külfetli bir beraberlik olduğu için başka türlü nasıl yaşanır onu bile bilmiyorum. Okulun birkaç bahçe duvarını (haberim olmasa da) ben yaptırmış olabilirim. 20 yıldır kazandığım bütün parayı Eyüboğlu’na vermeye o kadar alışmışım ki, başka bir yatırım şekli bilmiyorum. Allah’tan Eyüboğlu ile ilişkimizin bitmesi parasız emekli günlerime denk geldi yoksa kesin başım derde girerdi. Bu yaştan sonra gece hayatına, kumara, at yarışlarına filan başlardım.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Evrankaya pişman mısın?”, hiç değilim. Verdiğimiz her bir kuruşun karşılığını aldık. Hayatın bütün parametrelerini kapsayan güzel bir programları var. Sadece akademik başarıyla konuları ezberleyerek bugünün iş dünyasında bir yerlere varılamayacağını artık hepimiz öğrendik. Araştırmacı ve her şeyi sorgulamadan kabul etmeyen gençler yetiştiriyorlar. Ellerinden geldiği kadar yarınlara ve iş dünyasına hazırlamaya çalışıyorlar. Aylin Eyüboğlu’ndan mezun olmuş olmanın faydasını üniversite hayatında da, yüksek lisans hayatında da fazlasıyla gördü. Bütün hayatı sınavda 100 almaktan ibaret sanan gençler, iki gün sonra sokakta çok bocalıyorlar.

Tabii sınavların da hayatımızın bir gerçeği olduğunu unutamayız. İki saatlik sınavların çocukların bütün hayatlarını şekillendirdiği bir sistemin içinde yaşıyoruz. Bu gerçeği de bilerek Eyüboğlu da son sınıf öğrencilerini elinden geldiği kadar bu sınavlara hazırladı. Bir okul çok daha fazlasını yapamaz.

Başta de belirttiğim gibi, biz Eyüboğlu’nu seçmekten dolayı hiç ama hiç pişman değiliz. Akademik faaliyetlerin yanı sıra her türlü sosyal aktiviteyi de yapma imkânımız oldu. Çok başarılı tiyatro oyunlarından müzik gecelerine kadar hepsine defalarca katıldık. Büyük bir kararlılıkla inandıkları yolda yürümeye devam ediyorlar.

Yirmi yıllık uzun yolculuğumuzda o kadar özel insanlarla tanıştık ki, hepsinin çocuklarımızda büyük emeği var. Herkesi tek tek yazmayı çok isterdim. Onlar gerektiğinde öğretmen, gerektiğinde de bir abla veya ağabey olmayı çok iyi başarıyorlar. Bir şeyleri bilmek ayrı bir konudur, öğretebilmek bambaşka bir konudur. Sevmek gerekiyor, sadece maaş için yapılamayacak kadar çok değerli bir işten söz ediyoruz.

Yirmi yıl önce sevgili Ayla öğretmen ile başlayan yolculuğumuz, bugün Sinem öğretmen, Sibel öğretmen ve diğer çok sevgili öğretmenlerimizle bitti. Başta sevgili Doktor Rüstem Eyüboğlu olmak üzere hepsine ayrı ayrı çok teşekkür ediyoruz. Emeklerinizi unutamayız. Okul bitmiş olsa da Eyüboğlu’nun her zaman kalbimizde çok ayrı bir yeri olacak.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 Temmuz 2021 Cuma

Ekonomi Postası Haziran 2021

Günaydın Dostlar,

Yılın ilk altı ayını geride bıraktık. Gelin beraberce haziran ayındaki gelişmelere bir göz atalım.

Türkiye’de, Merkez Bankası 17 Haziran’da politika faizini beklentiler doğrultusunda %19’da sabit bıraktı.

Amerika’da, FED’in (Amerika Merkez Bankası) “Aşılama çok iyi gidiyor, piyasa hareketleniyor, bu yüzden de enflasyon artışının geçişi olacağını düşünüyoruz” sözü bir gecede doların ciddi ölçüde değer kazanmasına emtia fiyatlarının düşmesine neden oldu. 2023 yılında faizleri yükseltebilecekleri konusunun konuşulmaya başlamasının konuşulduğunu da söylemeyi ihmal etmediler. Faizi yükseltemeyeceklerine göre bir şeyler söyleyerek durumu idare etmeye çalışacaklarını zaten bekliyorduk.

Her ne kadar FED basılan trilyonlarca dolardan çok bahsetmese de gerçekler değişmiyor. Haziran ayında Amerika’da TÜFE bir kere daha beklentilerin üzerinde çıktı ve yıllık %5.00 oldu.

Haziran ayında ÜFE de yıllık %6,6 olarak açıklandı.



Süpermarket Alışverişi:

Benim aldığım ürünlerin fiyatları, benim aldığım süpermarkette haziran ayında geçen aya göre %2,44 oranında arttı. Geçen ay, deterjan ve kâğıt ürünlerinde yapılan uzun süreli indirimlerden kaynaklanan balayı kısa sürdü, bu ay yine evliliğin gerçeklerine döndük. Bu artışla beraber yılbaşından beri toplam artış oranı da %6,88 oldu. Elimizdeki altı aylık veriyi bütün yıl bazında düşünürsek, şu anda %13,76 civarında bir yıllık süpermarket enflasyon oranına doğru gidiyoruz. Muhtemelen bu oran önümüzdeki aylarda artacaktır.

Geçen aya göre fiyatı en fazla artan ürünler: Yumuşatıcı: %33,58, Tuvalet Kâğıdı: %19,98, Yüzey Temizleyici: %13,98, Limon: %11,74, Elma Starking: %11,37.

Geçen ay, yapılan indirimlerden ötürü, yumuşatıcı fiyatı en çok azalan ürünlerden biriydi. Bu ay normal fiyatına dönünce, fiyatı en çok artan ürünlerden biri oldu.

Geçen aya göre fiyatı en fazla düşen ürünler: Domates: %22,60, Kâğıt Havlu: %22,09, Kuru Soğan: %12,29, Atom Salata: %12,06, Dolmalık Biber: %11,36.

Bundan önceki aylarda rekor kıran dolmalık biberin fiyatı, havaların ısınmasıyla beraber Nisan 2021’den beri %55,00 oranında ucuzladı.

Yılbaşına göre fiyatı en fazla artan ürünler: Limon: %42,59, Tereyağı: %37,74, Demlik Poşet Çay: %36,22, Meyve Nektarı: %30,00, Taze Kaşar: %25,04.

Yılbaşına göre fiyatı en fazla düşen ürünler: Hıyar Badem: %41,05, Atom Salata: %40,24, Domates: %27,11, Kulak Çubuğu: %27,00, Kâğıt Havlu: %25,10.

Kâğıt havluda geçen ay başlayan indirim halen devam ediyor.

Hatırlayacağınız gibi, ocak ayında, takip ettiğim 50 süpermarket ürününden 28 tanesinin fiyatı hiç değişmemişti. Şubat ayı sonunda yılın ilk gününden beri fiyatı hiç değişmeyen ürün sayısı 17’ye inmişti. Haziran ayı sonunda, fiyatı hiç değişmeyen sadece 5 ürün kaldı. Bu rakam geçen ay 7’di. Altı aydır fiyatı hiç değişmeyen beş ürün: Lavaş, tam buğday ekmeği, sandviç ekmeği, diş macunu ve nohut.

İndirimler süpermarketlerde bütün hızıyla devam ediyor. Her gün bir şeyler ciddi boyutta indirimde oluyor. Biraz takip ederseniz çok uygun fiyatlarla alışveriş yapabilirsiniz.

Damacana:

Nisan ayında damacana fiyatları %6,06 oranında arttıktan sonra, haziran ayında bir değişiklik olmadı. Damacana siparişlerinizi akıllı telefonlar üzerindeki aplikasyonlar üzerinden vermenizi şiddetle tavsiye ederim. Hemen hemen her markanın kendi aplikasyonu var. Uygulamayı telefonunuza indirip siparişlerinizi buradan vermezseniz, bayilerin belirlediği fiyatlardan ödeme yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Şeker:

Haziran ayında, şeker fiyatı Mayıs 2021 fiyatlarına göre dünya borsalarında  %2,94 (USD) oranında azaldı. Böylece yılbaşından beri toplam artış da %10,20 olarak hesap edildi.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 488,40 USD (22 Şubat 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 418,70 USD (22 Haziran 2021)

Haziran 2020’den beri şeker fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %18,32 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Türk Şeker fiyatı 3,93 TL/Kg olarak devam ediyor. Bu da gösteriyor ki, şeker fiyatı üretimden rafa gelinceye kadar (nakliyat, ambalaj, işçilik gibi kalemler eklenince) yaklaşık olarak %43,42 oranında artıyor.

Süpermarket raflarındaki şeker fiyatlarında hiçbir değişiklik olmadı.

Yumurta:

Yumurta fiyatları Mayıs 2021’e göre Başmakçı Borsası’nda %4,53 oranında arttı. Peki, (yaz ortasında) neden arttı? Yumurta fiyatlarının artmasının nedeni talep patlaması değil. Başta yem olmak üzere yumurtacıların girdilerinin çoğu döviz ile fiyatlandırıldığı için, artan döviz kurları haziran ayında fiyatların artmasına neden oldu. Başmakçı, Türkiye’de yumurta fiyatlarını belirleyen önemli borsalardan biridir. Toplamda da Aralık 2020’ye göre yumurta fiyatları  %18,73 oranında azalmış oldu.

Bu düşüşler marketlere nasıl yansıdı? Maalesef bu oranlarda bir düşüş olmadı ama Aralık 2020 fiyatlarına göre %12,23 oranında bir azalma oldu. Yumurta fiyatı parametrelerden sadece bir tanesi, ambalaj ve nakliye fiyatlarındaki artışlar raflardaki düşüşün sınırlı kalmasına neden oldu.

Yumurta fiyatı üreticiden rafa gelene kadar yaklaşık %32,04 oranında artmış oluyor.

Süt:

Hatırlayacağınız gibi, yılın ilk gününde çiğ süt fiyatları %21,74 oranında artmıştı ve bu da yılın ilk gününden itibaren fiyatlara yansımıştı. Haziran ayı içinde başka kayda değer bir gelişme olmadı. Toplamda da Aralık 2020’ye göre marketlerdeki süt fiyatları %22,34 oranında arttı.

Süt üreticileri, yılbaşındaki zammın çoktan eriyip gittiğini ve zarar ettiklerini söylemeye başladılar bile. Büyük bir ihtimalle temmuz ayında çiğ süt fiyatları artacak gibi görünüyor.

İçki, Sigara:

Benim takip ettiğim içki (yerli) ve sigara fiyatlarında haziran ayında hiçbir değişiklik olmadı.

Doğalgaz, Elektrik, Su:

1 Haziran 2021 itibarıyla doğal gaz fiyatlarına bir kere daha %1 oranında zam yapıldığı açıklandı. Yılın ilk beş ayında da %1’lik zamlar yapılmıştı. Yılbaşından beri toplam artış %6,21 oldu. Her ne kadar açıklanan toplam artış %6,21 olsa da, benim faturam bu dönemde %8,15 oranında arttı.

Haziran ayında elektrik fiyatlarında bir değişiklik olmadı. Aralık 2020 ile mukayese ettiğimizde fiyatların bugüne kadar %5,64 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

İSKİ 1 Ocak 2021 tarihinde su fiyatlarına %6,84 oranında zam yapmıştı. Haziran ayı içinde başka bir gelişme olmadı. Zam bu oranda açıklanmış olsa da diğer parametrelerin etkisiyle ilk beş aylık dönemde benim faturamdaki birim fiyat %5,16 oranında arttı. Geçen ay bu oran %9,86 olarak hesap edilmişti. Neden ve nasıl düştü ben de bilmiyorum. Su fiyatı kullandığınız miktara çok bağlı. 15m3’e kadar olan kullanımlarda birim fiyat 4,81TL/m3, 15m3’ün üstündeki kullanımlar için birim fiyat 7,22TL/m3. Gördüğünüz gibi arada çok fark var. Her ne kadar fiyat 4,81TL/m3 olsa da bu fiyatı faturanızda hiçbir zaman göremiyorsunuz. İSKİ’nin kullandığınız her m3 başına 0,200m3 suyu insani kullanım hakkı olarak ücretsiz olarak verdiğini de belirtmek isterim.

Ham Petrol:

Brent Petrol fiyatı (USD), haziran ayında bir önceki aya göre %7,68 oranında arttı. Bu artışla beraber Aralık 2020’den beri toplam artış %45,82 oldu. ABD, Çin ve Avrupa ekonomilerinin Covid-19 kısıtlamalarından kurtulmaya devam etmesiyle bu yıl Brent petrol çok ciddi bir yükseliş gösterdi. Seyahat sektöründeki toparlamanın petrol fiyatlarını daha da yükselteceği yönünde görüşler olmakla beraber, birçok ülkede devam eden ve artış gösteren yeni vaka sayıları da petrol talebindeki toparlanmanın düzensiz olmaya devam edeceğinin en büyük göstergesi.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 76,18 USD (25 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 51,09 USD (04 Ocak 2021)

Haziran 2020’den beri Brent petrol fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %79,82 oranında artmış olduğunu görüyoruz. Burada salgından kaynaklanan baz etkisini de unutmamak gerekiyor.

Dolar, Euro:

Haziran ayında dolar endeksi bir önceki aya göre %0,85 oranında değer kazandı. ABD 10 yıllık tahvil faizleri de geçen aya göre %6,41 oranında değer kaybetti. FED’in günü kurtarmaya yönelik açıklamalarıyla dolar endeksi yükseldi. Tahvil faizlerinde de ciddi bir düşüş oldu.

Dolar haziran ayında geçen aya göre %3,11 oranında değer kazandı. Bu artışla beraber Aralık 2020’ye göre toplamda %11,27 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 8,7655 TL (22 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 6,9275 TL (17 Şubat 2021)

Haziran 2020’de dolara yatırım yapmış olsaydınız Haziran 2021’de ne kadar kazanmış olurdunuz? %26,22.

Euro/USD oranı haziran ayında geçen aya göre %0,92 oranında azaldı.

Euro da geçen aya göre %2,33 oranında değer kazandı. Bu artışla beraber Aralık 2020’ye göre toplamda (dolara benzer bir şekilde) %10,30 oranında değer kazandı.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 10,5350 TL (05 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 8,4019 TL (19 Şubat 2021)

Haziran 2020’de euroya yatırım yapmış olsaydınız Haziran 2021’de ne kadar kazanmış olurdunuz? %35,16.

Altın, Gümüş:

Gram altın (ayın sonuna doğru günlük düşüşler yaşanmış olsa da) haziran ayında geçen aya göre %1,84 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %10,45 oranında değer kazanmış oldu. FED yetkililerinin faiz konusunda ikiye ayrılması nedeniyle şahin ve güvercin açıklamalar piyasalarda oynaklığa neden oluyor. Altın ile gümüş bu dönmede günlük düşüşler yaşasa da, yakın vadede FED’in mevcut para politikasına devam etmesi ve küresel emtia fiyatlarının desteği ile yükseliş trendini koruması bekleniyor.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 527,196 TL (02 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 397,250 TL (18 Şubat 2021)

Haziran 2020’de altına yatırım yapmış olsaydınız Haziran 2021’de ne kadar kazanmış olurdunuz? %33,82. Hiç fena değil. Piyasada böyle bir faiz yok.

Ons altın haziran ayında geçen aya göre %1,00 oranında değer kaybetti. Şu anda Aralık 2020’ye göre sadece %1,66 oranında geride. Muhtemelen önümüzdeki aylarda bu açığı kapatacaktır.

Gram gümüş fiyatları, haziran ayında geçen aya göre %0,90 oranında değer kazandı. Toplamda Aralık 2020’den beri %21,09 oranında değer kazanmış oldu. Altın için sıralamış olduğumuz parametrelerin birçoğu gümüş için de geçerli.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 7,7552 TL (02 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 5,9212 TL (15 Ocak 2021)

Haziran 2020’de gümüşe yatırım yapmış olsaydınız Haziran 2021’de ne kadar kazanmış olurdunuz? %92,71. Evet, yanlış okumadınız. Yatırımınız hemen hemen ikiye katlanmış olurdu. Altının son 12 aydaki getirisinin neredeyse üç katı olduğuna da dikkatinizi çekmek isterim.

Ons gümüş haziran ayında geçen aya göre %1,62 oranında değer kaybetti. Bu düşüşle beraber toplamda Aralık 2020’den beri %7,54 oranında değer kazanmış oldu.

Metaller:

Metal fiyatları Londra Metal Borsası tarafından açıklanıyor ve dünyanın her yerinde Amerikan Doları üzerinden işlem görüyor.

Alüminyum: Alüminyum haziran ayında geçen aya göre %0,06 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %20,57 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 2.565,00 USD (10 Mayıs 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 1.951,50 USD (19 Ocak 2021)

Haziran 2020’den beri alüminyum fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %55,71 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Alüminyum Alaşım: Alüminyum alaşım haziran ayında geçen aya göre %1,91 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %12,89 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 2.257,00 USD (24 Şubat 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 1.875,50 USD (21 Nisan 2021)

Haziran 2020’den beri alüminyum alaşım fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %75,22 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Kurşun: Kurşun haziran ayında geçen aya göre %0,06 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %8,42 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 2.319,50 USD (30 Haziran 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 1.896,00 USD (18 Mart 2021)

Haziran 2020’den beri kurşun fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %25,17 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Çinko: Çinko haziran ayında geçen aya göre %0,75 oranında değer kaybetti. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %5,61 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 3.063,50 USD (18 Mayıs 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 2.539,00 USD (2 Şubat 2021)

Haziran 2020’den beri çinko fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %45,43 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Bakır: Bakır haziran ayında geçen aya göre %5,42 oranında değer kaybetti. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %23,74 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 10.724,50 USD (10 Mayıs 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 7.741,50 USD (1 Ocak 2021)

Haziran 2020’den beri bakır fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %67,04 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Nikel: Nikel haziran ayında geçen aya göre %2,15 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %6,65 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 19.689,00 USD (22 Şubat 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 15.907,00 USD (1 Ocak 2021)

Haziran 2020’den beri nikel fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %41,35 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Hasır Çelik: Hasır çelik (inşaat demiri) haziran ayında geçen aya göre %0,83 oranında değer kaybetti. Böylece toplamda Aralık 2020’den beri %25,57 oranında değer kazanmış oldu.

2021 yılı içerisindeki en yüksek değeri: 794,00 USD (12 Mayıs 2021)

2021 yılı içerisindeki en düşük değeri: 563,00 USD (1 Şubat 2021)

Haziran 2020’den beri hasır çelik fiyatının ne kadar değiştiğine bakarsak, %73,69 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

Benzin, Motorin:

Tavan fiyat uygulaması bittikten sonra haziran ayında da benzin fiyatları artmaya devam etti. Benzin fiyatları Mayıs 2021’e göre %5,43 oranında arttı. Böylece toplamda Aralık 2020’e göre toplam artış %8,15 oldu.

Haziran ayında mazot fiyatları da bir önceki aya göre %7,02 oranında arttı. Aralık 2020’ye göre toplam artış %10,70 oldu.

Bu Ay Açıklanan Diğer Fiyat Güncellemeleri:

Bu bölümde ayrıca belirtmemizi gerektirecek bir fiyat güncellemesi gözümüze çarpmadı.

Tüketici Güven Endeksi:

Bu sayfada Tüketici Güven Endeksi ve Satınalma Müdürleri Endeksini de paylaşmamı isteyen dostlarım oldu. Bu kadar veri paylaştıktan sonra bir de tüketicilerin ne düşündüğüne bakalım.

Tüketici Güven Endeksi, tüketicilerin kişisel mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ve gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerini ölçmeyi amaçlayan bir göstergedir. Tüketici Eğilim Anketi yapılarak belirlenir. Genelde her ayın son haftasında açıklanır.

Endeks en düşük 0 en yüksek 200 değerleri alabilir. Endeksin 100’den yüksek olması tüketici güveninde iyimser durum, 100’den küçük olması da tüketici güveninde kötümser durum olduğunu gösterir.

Takip etmeyen dostlarımız için böyle kısacık bir açıklama yaptıktan sonra bakalım Türkiye’de haziran ayında durum nasıl. Haziran ayında endeks değeri 81,7 oldu. Geçen ay 77,3 değeri ile bu senenin ve son dokuz ayın en düşük değerini yaşamıştık. Endeks haziran ayında %5,69 oranında artmakla beraber halen çok düşük bir değerde. Endeksin 100’den küçük olması kötümser bir duruma işaret ediyor. Kısacası, kötünün iyisi durumundayız.

Satınalma Müdürleri Endeksleri (PMI):

Satınlma Müdürleri Endeksleri (Purchasing Managers’ Indexes – PMI), ekonomik faaliyet koşullarının ölçümü konusunda gerek küresel piyasalar gerekse ekonomi basını tarafından yakından takip edilen göstergeler arasında yer almaktadır. Ekonomik faaliyet koşullarına ilişkin olarak ilgili ay içerisinde açıklanan ilk verilerden biri olması, resmi verilerden önce yayınlanması ve gerçekleşen verilerle gösterdiği korelasyon, PMI endekslerine önemli bir öncü gösterge niteliği kazandırmaktadır.

IHS Markit tarafından oluşturulan PMI endeksleri birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede imalat, hizmet, inşaat gibi sektörler için aylık raporlar biçiminde kamuoyuna açıklanmaktadır. Doğal olarak bu çalışmayı yapan başka firmalar da var. Endekslerin hesaplanması için yapılan ankette, katılımcı firmalara üretim, yeni siparişler, stok düzeyleri, istihdam, tedarikçi performansı ve fiyat trendleri gibi parametrelerin hangi yönde geliştiği sorulmaktadır.

PMI’ların 50’den büyük olması önceki aya kıyasla bir iyileşmeye ya da artışa işaret ederken 50’den küçük olması önceki aya göre kötüleşme ya da düşüş olarak değerlendirilmektedir. Endeksler, sektörlerin faaliyet konularındaki değişimin nicel büyüklüğünü değil de, yönünü göstermesi açısından bir eğilim göstergesi özelliği taşımaktadır.

Türkiye’de bu endeksler İstanbul Sanayi Odası tarafından IHS Markit ile işbirliği kapsamında hazırlanıp her ay sanayicilerimiz ve kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

PMI endeksleri hakkında bilgi sahip olduğumuza göre, gelin beraberce başta Türkiye olmak üzere bazı önemli coğrafyalarda son aylardaki duruma bakalım.

PMI İmalat Sanayi Raporu

Türkiye: Ocak: 54,4, Şubat: 51,7, Mart: 52,6, Nisan: 50,4, Mayıs: 49,3, Haziran: 51,3

ABD: Ocak: 59,2, Şubat: 58,6, Mart: 59,1, Nisan: 60,5, Mayıs: 62,1, Haziran: 62,1.

AB: Ocak: 54,8, Şubat: 57,9, Mart: 62,5, Nisan: 62,9, Mayıs: 63,1, Haziran: 63,4.

Almanya: Ocak: 57,1, Şubat: 60,7, Mart: 66,6, Nisan: 66,2, Mayıs: 64,4, Haziran: 65,1.

Çin: Ocak: 51,5, Şubat: 50,9, Mart: 50,6, Nisan: 51,9, Mayıs: 52,0, Haziran: 51,3.

Japonya: Ocak: 49,8, Şubat: 51,4, Mart: 52,7, Nisan: 53,6, Mayıs: 53,0, Haziran: 52,4.

Global: Ocak: 53,5, Şubat: 53,9, Mart: 55,0, Nisan: 55,8, Mayıs: 56,0, Haziran: 55,5.

Gördüğünüz gibi, Avrupa Birliği ve ABD biraz toparlanıyor, onun dışında da genelde bütün bölgeler “ne iyi ne kötü” durumunda devam diyor.

Türkiye’de PMI 51,3 olarak gerçekleşti. Kısıtlamaların gevşetilmesine bağlı olarak Türk imalat sektörü haziran ayında tekrar artışa geçti. İmalat ve yeni siparişler toparlanırken istihdam artışı da olumlu bir görüntü verdi. Hem girdi maliyetleri hem de nihai ürün fiyatları enflasyonu hızlandı ve satış fiyatları Eylül 2018’den beri en yüksek oranda arttı.

Dostlar, daha önce de belirttiğim gibi bunlar Emin’in enflasyonu ve Emin’in takip ettiği ürünlerin ve piyasaların durumu. Ne piyasa analizi, ne de sizlere nasıl hareket etmeniz gerektiği yönünde bir tavsiye. Herkesin öncelikleri, gözlemleri ve risk tercihleri farklıdır. Alım alışkanlıklarınıza ve alım yaptığınız yerlere göre sizin enflasyonunuz daha farklı olabilir. Bakalım önümüzdeki aylarda ne gibi gelişmeler yaşayacağız.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…