20 Aralık 2020 Pazar

Savaşçı

Günaydın Dostlar,

Kimse size savaşçı olmayı öğretemez. Ne okulu var ne de kursu. Bu konuda özel ders de alamazsınız. Doğuştan kumaşınız savaşçı değilse yapabileceğiniz çok fazla bir şey yok. Terslikler karşısında bazı insanların çok çabuk morali bozulurken savaşçılar sürekli konunun üzerine giderler.


Gördüğüm en büyük savaşçılardan bir tanesi sevgili babamdı. Hayat karşısına ne çıkarırsa çıkarsın, hiç söylenmeden konunun üzerine giderdi. Bir şey yapılacaksa hemen yapılmalı diye düşünürdü. “Ben henüz psikolojik olarak hazır değilim.” şeklindeki cümleleri hiç anlamazdı. Alzheimer ile savaştığı yıllar içinde de gereken her şeyi hiç düşünmeden, hiç korkmadan yaptırdı.

Hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmeyen bir başka dostum da Sevgili Gülgün’dür. Her zaman bir yol olduğuna inanıp asla pes etmez. Bugüne kadar dâhil olup da kazanamadığı bir savaş hiç görmedim. Gülgün akıllıdır, pratiktir, çalışkandır ama hepsinden önemlisi savaşçıdır. Hem de iyi bir savaşçıdır.

Sürekli düşünür. Yaşanması muhtemel senaryolara karşı her zaman hazırlıklıdır. “Bu da nereden çıktı?” demez. Bununla ne yapacağının planını yapar. Aylar, yıllar hiç fark etmez. Savaşı son cepheye kadar kovalar.

Bakkala bile bakımsız gittiğini göremezsiniz. Her zaman hazırlıklıdır ve belli bir Gülgün havası vardır. Savaşlara da hazırlıksız gittiğini göremezsiniz. Yolun karşısına bile hazırlıksız geçmeyen bir insan, başka bir yere yataktan kalktığı gibi gider mi? Gitmez vallahi. İnanmak ve hazırlık yapmak kazanmanın en az yarısıdır. Bu iki özellik de sevgili Gülgün’de fazlasıyla vardır. Sonuçta her hangi birinden söz etmiyoruz, o bir savaşçı.

Sevgili Gülgün, “üşenmek” kelimesinin anlamını bile bilmez. Burada hemen size bir de sır vereyim, üşengeç insanları çok da sevmediğini düşünüyorum.

Hepimiz irili ufaklı bin türlü sorunla uğraşıyoruz. Savaşlar hayatımızın bir geçeği. Bazı insanlar savaşlarını başkalarının üzerine yıkar, diğerleri de Gülgün gibi kendine saklar. Kendi savaşını kendi kazanır. O kadar fazla lider ruhlu ki fabrika ayarları hemen çözüme odaklanıyor. Ne savaşlara girip ne cephelerden çıktığını çok yakınındakiler bile bilmez. Mızmızlanacak biri değil, o bir savaşçı. İnanmıyorsanız soyadına bakın.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki hayat her sabah yeni bir senaryo ile karşımıza çıkıyor. Akşam cin gibi sapasağlam yatıyorsun; sabah kıçın, başın her tarafın ağrıyarak uyanıyorsun. Ben kendi kendime “Yağmur yağacak ya ondan herhalde.” diyorum. Belki de yaşın ilerlemesinden olabilir mi?

Her sabah kalkıp aynı şekilde motive olmak hiçbirimiz için çok kolay bir iş değil, savaşçı olmak gerekiyor. Cephede savaşan bir askerin “Ben bugün havamda değilim, hiç savaşacak hâlim yok.” dediğini düşünebiliyor musunuz? Ben de düşünemiyorum. Savaş devam ediyor ve onun bir günlük izin kullanma şansı yok. O bir savaşçı.

Bu insanların düştüğü hiç olmuyor mu? Tabii oluyor, onlar da robot değil sonuçta. Öyle günler oluyor ki “Savaşmaktan bıktım.” diye isyan ediyorlar. Huzurlu günler istiyorlar. Savaşların bittiği, barışın geldiği günler arzuluyorlar. Sonra da güneş ışıklarını tekrar göstermeye başladığında tekrar kalkıp tekrar savaşa gidiyorlar. Neden? Onlar bir savaşçı.

Gülgün bugün bir yaş daha büyüyecek. Tabii bir Yay burcu ne kadar büyüyebilirse. Bayram, seyran, doğum günü hiç fark etmez. Yine kalkacak, yine bana “günaydın” diyecek, yine savaşına devam edecek. Neden? Çünkü o çok iyi bir savaşçı.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 Aralık 2020 Çarşamba

Aşı Aşkı...

Günaydın dostlar…

İlkokul yıllarında aşı olmayı çok severdik. Sağlık ekiplerinin ne zaman okula gelip aşı yapacağı da bilinmediği için, sürekli aşı dedikodusu çıkardı. Aşı aşkımızın nedeni, ertesi günün tatil olmasıydı. Kocaman iğnelerle yapılan aşılar yumruk gibi kolunda sıkışıp kalırdı. Dokununca bile acırdı, hatta bazı öğrencilerin akşam ateşi çıkardı.

Düşünüyorum da, ne aşısı olduğumuzu bile bilmezdik. Geldikleri zaman “Ben aşı olmayacağım” deme şansımız da yoktu. Şimdiki gibi velilerden onay alma durumu da zaten hiç mümkün değildi.



Günümüzde de aşı ve tatil kavramları yan yana gidiyorlar ama bu seferki durum biraz farklı. Okullar aşı olduğumuz için değil, aşı olamadığımız için tatil.

Hepimizin bildiği gibi salgını sonlandırabilmek için çok yoğun aşı çalışmaları yapılıyor. Birçok firma yıllar sürecek çalışmaları birkaç ay içerisinde tamamlamaya çalışıyor. Muazzam bir süratle yol alıyorlar.

Süratle yol almaları çok güzel olsa da süratin felaket getirdiğini trafik kazalarında dünya lideri bir ülke olarak en iyi biz biliriz. Süratle hareket etmek zorunda olduğumuzu kabul etsek de, kazaları da unutmayalım.

Bugünün sürati yarının zincirleme kazalarına neden olursa ne yapacağız? Bugün ortaya çıkmayan bir yan etki bir iki yıl sonra insanları hasta etmeye veya öldürmeye başlarsa ne olacak? Binlerce kişi üzerinde denemeler yapılmış olsa da şu anda bunları söylemek için çok erken.

Aşı çalışmalarındaki gelişmeler hepimizi mutlu ediyor. Eski yıllardaki çalışmalara göre çok hızlı yol alıyoruz ama bu konudaki değerlendirmemizi de doğru yapmamız gerekiyor. En yakınımdaki dostlarımın bazıları da dâhil olmak üzere birçok insan aşı bulundu bu iş bitti havasına girdi.

Aşı hazır havası bir rahatlama getirdi. Dostlarım, size bir haberim var, ortalıkta aşı filan yok. Çok umut verici çalışmalar büyük bir süratle devam etse de şu ana kadar onay almış tek bir aşı yok. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) henüz hiçbir aşıya onay vermiş değil.

Dostlar, dünyanın aşı çalışması yapılan diğer ülkelerinde de durum çok farklı değil. Yerel veya global otoritelerden onay alabilmiş tek bir firma yok. Şu ana kadar duyduğumuz bütün güzel haberler de hep firmaların beyanları. Bu çalışmaların sonuçları henüz resmi makamlar tarafından doğrulanmadı. Daha dün, %92 koruma sağladığı söylen Rus aşısı olanlardan birçok insanın hasta olduğunu okuduk. Başka bir haberde de Çin aşısının çok da antikor oluşturmadığı yazıyordu. Artık neye inanacağımızı biz de şaşırdık.

Bu nedenledir ki; aşı geldi, salgın bitti artık rahatlayabiliriz ruh haline geçemeyiz. Bir gün o günler de gelecek ama o gün bugün değil. Ayrıca hasta olduktan sonra aşının çok da bir anlamı kalmadığını da unutmamalıyız.

Aşılar günün birinde onaylanacak ve yaygın bir şekilde kullanılamaya başlanacak. Muhtemelen eczanelerde de satılacak ama şu anda bilemediğimiz konu, bunun ne zaman olabileceğidir. Bu aşılar aylar sonra mı bize gelir, yıllar sonra mı gelir hiç fikrimiz yok. Benim şahsi görüşüm, aşılar onaylandıktan sonra bize gelmesinin uzun sürebileceği yönünde. Amcalar bağlantılar yapıyor olsa da, dünyada sekiz milyara yakın insan olduğunu ve bu ülkelerin bir kısmının çok zengin olduğunu unutmayalım.

Haberlerde duyduklarımız doğruysa ülkeler daha şimdiden milyarlarca doz aşı için sözleşmeler imzalamışlar. Avrupa Birliği’nin nüfusunun beş misli kadar miktarda alım yaptığı ve şimdiden bedelini ödediği söyleniyor. Ekonomik sıkıntılar da düşünüldüğünde hangi ülkenin ne kadar aşı tedarik edeceği çok belli değil.

Yarın aşı olacağız havasına girmeyelim, rahatlamayalım. Daha önümüzde uzun bir yol var. Aşılardan bir tanesi yarın onaylansa bile büyük miktarlarda kullanıma açılması çok uzun sürecek. “Yarın onaylansa” demişken, ben böyle bir aşıyı bu aşamada olmam. Artısını, eksisini görebilmek için henüz çok erken. Biraz diğer ülkeler olsunlar da biz de görelim ne olup bittiğini.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…