21 Nisan 2021 Çarşamba

Emin Halilbeyoğlu

Günaydın Dostlar,

Yarım asırdan daha uzun bir süredir devam eden dostluklar bunlar. Yollar ayrıldı, şehirler ayrıldı, araya mesafeler girdi ama kalplerdeki dostluklar hiç bitmedi. Çocukluğumuzun beraberlikleri değişen zamana direndi. Sık sık bir arada olamasak da irtibatımız hiç kopmadı.

Çok sevdiğimiz amcalar, teyzeler, dostlar, arkadaşlar hep bizimle. Sevgiler kalpten olunca ayrılıklar mücadele edemiyor, başa çıkamıyor. Kimileri şehir değiştirdi, kimilerini de ebediyete uğurladık. Dostluklar hiç bitmese de amcaların hepsini son yolculuklarına uğurladık. Rahmetli babam da dâhil olmak üzere o günlerdeki amcalardan hiçbiri bizimle değil artık.


Emin amca, bugünlere kalan son amcaydı. Onun hayatta olması bize bütün amcalarla olan son bağlantımız gibi geliyordu. Babamlardan birazcık küçüktü ve de çok iyi görünüyordu ama herkesi perişan eden zalim salgın, onu da aldı götürdü bizden.

Her kaybettiğimizin arkasından “Çok iyi bir insandı.” diye yazıyoruz ama Emin amca geçekten çok iyi bir insandı. Sessiz, sakin, efendi yapısını bozduğunu hiç görmedim. Üstelik birkaç kere bir arada olmaktan söz etmiyorum, elli yıldan fazla bir süre hayatımızda olan çok değerli bir insandan söz ediyorum. Yüzlerce ortak tanıdığımız vardır, hiçbir ortamda onun hakkında en ufak sevimsiz bir şey söylendiğine şahit olmadım.

Çoğumuzda çok da gelişmemiş olan ‘empati kurma’ parametresi, Emin amcanın en gelişmiş özelliklerinden biriydi. Bir şey söyleyeceği zaman iki düşünür bir konuşurdu. Her aklına geleni pat diye söyleyenlerden değildi, her zaman karşısındakinin hislerine önem verirdi.

Babam (keyfi yerimde olduğunda) konuşmayı çok severdi. Emin amca da saatlerce sabırla onu dinlerdi. Çok kültürlü, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir numara olduğu dönemlerde o okuldan makine mühendisi olmuş bir insandan söz ediyoruz. Fabrika ayarlarında en ufak bir kötülük veya nezaketsizlik olmadığı için hiç kimseyi kırdığına şahit olmadım.

Bütün amcaların kalbimizdeki yeri başka olsa da, benim için Emin amca çok farklıydı. Adaşımdı. Küçüklüğümde ne zaman görse “Ne haber adaş?” derdi. Hani bazı insanların yüzüne baktığınızda gözlerindeki iyi niyeti görürsünüz ya, işte Emin amcanın duruşu da tam öyleydi. Gözlerindeki ışık adeta “Benim içimde kimseye karşı en ufak bir kötülük yok” diyordu.

Oğulları sevgili Halil’in düğünü olduğu gün, ben Trakya’da seyahatteydim. Ne yapıp edip Avrupa Yakası’ndaki düğüne katılmıştım. Hatta kıyafetlerimi bile tuvalette değiştiğimi hatırlıyorum. İyi ki de o akşam o düğüne gidebilmişim. En son Emin amcayı da orada gördüm.

Mutluydu. Kolay değil, oğlu evleniyordu. Kısa sohbetimizde bana “Vallahi Emin’cim pek kitap da okuyamıyorum, zira okuduğum aklımda kalmıyor” demişti. Ben de, “Emin amca sen yine iyisin, ben sabah okuduğumu hatırlamıyorum” demiştim. Gülüşmüştük. Diğer misafirlerin arasında bu kadarcık sohbet edebilmiştik. Onu en son çok mutlu bir halde görmüş olmam da güzel bir ayrıcalıktı.

Dün bizim için sıkıntılı bir gündü sevgili Engin Baba’nın eşi Naime teyzeyi de kaybettik. Hastalık onu da aldı götürdü aramızdan. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Başta sevgili kardeşim Tolga olmak üzere herkesin başı sağ olsun.

Yarım asırlık bir dostluk. Yedik, içtik, güldük, eğlendik, zaman zaman da üzüldük ve Emin amca için yolun sonuna geldik. Allah’ın takdiri bu kadarmış. Tren istasyona girerken, bize kalan da yol boyunca biriktirdiğimiz anılarımız.

Sevgili Emin amca, sakin ve iyi niyetli tavırlarını, güzel bakan gözlerini, samimi davranışlarını hiç unutmayacağız. Kalbimizde her zaman çok ayrı bir yerin olacak mekânın cennet olsun. Işıklar içinde uyu. Hepimizin başı sağ olsun..

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

18 Nisan 2021 Pazar

Israr Etmeme Zamanı...

Günaydın dostlar…

Çalıştığım yıllarda, ülkenin dört bir tarafındaki dostlarıma ziyaret sözleri verdim. Emekli olduktan sonra da bütün bu sözlerimi yerine getirmek üzere yollara düşüyordum ki, salgın başladı. Hatta 2020 hedeflerime bile yazmıştım. Yurtdışında ve yurtiçinde birçok ‘gezip görme, dostlarla zaman geçirme’ hedefim vardı. Urfa’dan Kırklareli’ne kadar her yere gidecektim.

Kul kurdu, kader güldü; Emin’in hedeflerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Bandırma’da deniz kıyısında yiyeceğimiz yemek de yalan oldu. Bu dönem böyle olsa da, bunun bir sonu olacağını da unutmayalım. Sevgili babam “Başlamak bitirmenin yarısıdır” derdi, biz de başladığımıza göre yarıyı geçtik demektir. Sona doğru yol alıyoruz. Sevgili Bekir, kurtardım zannetme. Yemek sözünün halen geçerli olduğunu bir kere daha hatırlatmak istedim.



Bir deniz kıyısı yemek sözüm de Sevgili Fatih’e vardı. Karadeniz’den ılık ılık rüzgâr eserken minicik sarılmış karalahana sarmalarına kim hayır diyebilir ki? Bunu konuşmadık ama herhalde gitmişken bana bir pide de yedirir diye düşünüyorum.

İzmir’deki dostlarımı hiç yazmayayım, günlerce bitiremem. Hepsine ayrı ayrı sözüm var. İlk fırsatta Allah’ın izniyle hepsini yerine getireceğim. Eskişehir, Ankara, Antalya, Adana gibi şehirler için de durum çok farklı değil. Tarsus’ta Şelale’ye gitme sözüm bile var. Eskişehir’e gitmeyeli 1,5 yıl olmuş, ara hiç bu kadar çok açılmamıştı.

Sözler çoktu, davetler de çoktu ama şu anda hiç kimse “Hadi gel” demiyor. Hemen hemen bir yıldır bütün davetler durdu. “Yıllardır çağırıyordunuz, şimdi ne oldu?” diye sorup, hepsine küssem mi acaba?

Hiçbirine küsemem; zira çağırmayarak, ısrar etmeyerek gerçek dost olduklarını gösteriyorlar. Bu zamanda kimse kimseye bir yere gitmek konusunda ısrar etmemeli. Sokağın durumu ortada, ısrar edilecek bir ortam yok. Israrla bir yerlere sürüklediğiniz insanlar iki gün sonra hasta olursa veya daha kötü şeyler başlarına gelirse bunun vebalini nasıl taşıyacaksınız?

Bu günlerde, ısrarlarımız bir yerlere gitmek isteyenleri vazgeçirmek yönünde olmalı. Birbirini düşünen insanların yapması gereken budur. Ben “Hadi gidelim” desem, karşımdakinin “Salgın bu kadar yayılmışken kafayı mı üşüttün?” demesi lazım. Unutmayın ki, illa da her şeyi idarenin yasaklaması gerekmiyor. Allah hepimize akıl vermiş. “Evde çok sıkıldım” ruh hali bizi kısa sürede dünya liderliğine taşıdı.

Salgın her yerde, Allah korusun hepimizin başına gelebilir ama herkesin vücut yapısı farklı. Birimizin çok hafif geçirdiği bir hastalığı bir başkası çok ağır geçirebilir, hatta hayatını kaybedebilir. Ucunda ölüm olan bir konu da insanların birbirlerini ısrarla kalabalık ortamlara çağırmasını şaşkınlıkla izliyorum.

Hem de “Gelir misin?” diye sormaktan söz etmiyorum. Genelde işin içinde büyük bir ısrar var. Gitmek istemeyeni zorla riskli bir ortama çekme var. Hatta bu ısrarlar sokağa çıkma yasaklarının başladığı saatler sonrası için de geçerli. Tipik cevabımız nedir? “Bir şey olmaz” . Zaten bu ülkenin başına ne geliyorsa, ‘bir şey olmaz’ ruh halimiz yüzünden geliyor. Trafik kazalarında dünya birincisi olmamızın da,  salgında rekor kırmamızın da en büyük temeli; doğuştan kazanılmış ‘bir şey olmaz’ genlerimizdir.

Bir şey olur ve oluyor da. Her gün yüzlerce insan boşuna ölmüyor. Onlar da zamanında bir şey olmayacağını düşündüler. Kimse bile bile gidip de salgına yakalanmaz. Unutmayın ki, dün kaybettiğimiz insanlar 15 aydır bu salgından yakalarını kurtarmayı başarmış insanlardı. Hepsinin mekânı cennet olsun.

Dostlar her şey ortada. Herkes durumu benden daha iyi süzebilir. Israr etmek yerine “Evde kal dostum” denilmesi gereken günlerden geçiyoruz. Bir gün bu işler bittiğinde hep beraber sokaklara dökülür, hatta hiç içeri girmeyiz ama henüz o noktadan çok uzağız. Bu işin sonunda hastalık var, sıkıntı var, ölüm var.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

11 Nisan 2021 Pazar

Hiç Sevmiyorum

Günaydın Dostlar,

Sabahın sessizliğinde adalara doğru bakarken okuduğum bir yazıda, dostumuz sevmediği şeyleri tek tek sıralamış. Gördüğünüz gibi sadece yazmıyorum, çok fazla da okuyorum.

Doğal olarak, böyle bir yazı okuduktan sonra ben de sevmediğim şeyleri düşünmeye başladım. Düşündükçe de liste uzadı gitti. Ne kadar çok sevmediğim şey varmış. Sonuçta, ben de melek değilim.



Liste çok kabarık, trafikte ters yöne girenlerden tutun da sıranın önüne geçenlere kadar herkes var. Liste çok kalabalık olduğu için ben bu sabah sadece arkadaş buluşmalarından ve iş seyahatlerinden söz etmek istiyorum. Diğerlerini başka bir sabah yine konuşuruz.

En başta, bekletilmeyi veya insanları bekletmeyi sevmiyorum. Sevmediğim şeylerin listesi kalabalık ama hep kendi tarafıma da yontmuyorum. Sevmediğim şeyleri başkalarına yapmamak için de büyük özen gösteriyorum.

Bekletme konusu küçüklüğümüzden kalma bir yara. Bizim çocukluğumuzda zaman mefhumu yok gibi bir şeydi. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, bu konu artık bizim çocukluğumuzdaki kadar kötü değil. İnsanlar daha duyarlı davranmaya başladılar. Hele de gençler bu konuda çok iyiler. Tabii istisnai durumlar var ama bu konuda gerçekten de iyiye gittik. Her konuda da kötüye gidecek değiliz ya.

Sevmediğim bir diğer konu da ‘kısıtlı zamanlı’ buluşmalar. Arkadaşının biri “Akşam buluşalım mı ağabey?” diye sorar, sen de kabul eder gidersin, sonra da “Saat 21.00’de benim başka birine sözüm vardı” deyip kalkmak ister. Buyurun cenaze namazına. Sen beni aramışsın, ben sana değer verip o akşamımı sana ayırmışım, sonra da sen bana “Ben sana sadece 1,5 saat ayırmıştım” demişsin. Kesinlikle bir daha en ufak bir buluşma olmayacağının kanıtı tescillenmiş oldu.

Bazı arkadaşlar, “Bunda bir sorun yok ki” diyecek olsalar da, ben bu durumu saygısızlık ve karşındakine değer vermemek olarak görüyorum. Bazen de, “En azından bir saat ayırdım seni gördüm” diyenler oluyor. Teşekkür ederim lütfettin. Baştan böyle konuşulmadıysa, oraya gelip de “Ben birazdan kalkacağım” demek doğru bir iş değil. Hele de İstanbul gibi bir şehirde, saatlerce yollarda süründükten sonra vardığın bir noktada “Benim de 50 dakikam kaldı” gibi bir şey duymak hiç olmuyor.

Bununla paralele giden bir diğer konu da, buluşacağın arkadaşının hiç tanımadığın birilerini habersizce yanında getirmesidir. İki kişi buluşacaksınızdır, hiç tanımadığın adını bile duymadığın iki de arkadaş getirir, bir anda tek başına kalıp saatlerce onların geçmiş hikâyelerini dinlersin. Birilerini getireceğini keşke bana da söyleseydin ne güzel olurdu. Bu gibi durumlarda bazen de masa sorunu yaşanır. Sen iki kişilik masa ayırtırsın, olursunuz dört kişi; ondan sonra bütün restoranı huzursuz ederek uğraş dur.

Bir diğer konumuz da, seyahatlerde yol arkadaşını yalnız bırakmak. Tabii yine burada başta anlaşmak kuralı geçerlidir. Seyahate gidilir, bütün gün orada burada toplantılar ve ziyaretler yapılır, akşam olunca da yol arkadaşın “Ben Şule ile plan yapmıştım” diyerek seni bırakıp gitmek ister. Olacak iş mi? O zaman söyleseydin de biz de akşam için plan yapsaydık. Bunun tercümesi, ‘ben gidiyorum sen ne yaparsan yap’. Tabii her şehirde plan yapacak arkadaş da olmayabilir. Bu konularda ne biçim felaketlerin kıyısından dönüldü.

Ortamına göre hareket etmeyenleri de sevmiyorum. Her yeri kendi evi veya yedi yıldızlı restoran zanneden tipler var. Hem de çok fazla. Facebook’ta dün akşam şöyle bir paylaşım gördüm. Arkadaşımın biri “Cenaze evinde pilav dağıtılırken karabiber derine düşüp bütün ev halkını rahatsız eden tipler vardır ya” demiş. Tam da bu tiplerden söz ediyorum. Ye pilavını, et duanı ve git evinde sabaha kadar karabiber dök. “Şu anda sırası mı?” diye sorsan, bu arkadaşlar hemen “Ağabey karabiber olmadan yiyemiyorum da” derler.

Başta da söylediğim gibi liste çok uzun. Burada önemli olan konu, doğru düşünüp kendimize yapılmasını sevmediğimiz şeyleri başkasına da yapmamak. Yüzlerce kere iş seyahatine gittim ama hiçbir zaman kendi başıma bir plan yapmadım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

4 Nisan 2021 Pazar

Bir Zamanlar Adana...

Günaydın dostlar…

Bir şeyleri bilmek çok güzel bir duygu olsa da, bu durum bildiğimiz şeyleri çok güzel anlatabileceğimiz anlamına gelmez. Her bilgili insan güzel anlatım yapamaz. Bu nedenden dolayıdır ki ben öğretmenliğin de çok farklı bir konu olduğunu düşünürüm. Herkes öğretemez.

Bir takım yaşanmışlıkları akıcı bir şekilde anlatabilmek de aynı öğretmen olmak gibi ayrı bir meziyet gerektirir. Bu becerisi çok fazla olan insanlardan bir tanesi de sevgili ağabeyimiz Yaşar Nadir Atilla’dır. Hem çok bilgilidir, hem de çok güzel anlatır. Bahsetmeden geçemeyeceğim, bir de çok iyi bir Fenerbahçelidir.



Ben Yaşar ağabeyin sohbetlerini çok severim. Son birkaç yıldır defalarca “bir yerlerde buluşalım” diye konuştuk ama bir türlü olmadı. Geçen yılbaşında salgın da başlayınca planlar tam anlamıyla suya düştü. İnşallah salgının sonuna doğru bir yerlerde sohbet ederiz.

Yaşar ağabey her işin içindedir. “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” diye sormuşlar ya, bizim ağabeyde maşallah ikisi de fazlasıyla var. Bu kadar bilgi ve tecrübe biriktirince de bunları birileriyle paylaşmak gerekiyor.

Bu düşünceyle yola çıkan Yaşar ağabey ‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ diye bir kitap yazdı. Tam da benim sevdiğim ve de yazdığım cinsten bir kitap. Aslında iki gecede okunacak bir çalışma olmasına rağmen benim okumam bir hafta sürdü. Kolay okunan, hayatın içinden çok güzel bir çalışma olmuş.

Adana’yı televizyon dizilerinden ibaret sanmayalım diye epeyce bir çalışmış. Dizi demişken, ‘Bir Zamanlar Çukurova’ denk geldikçe izlediğim nadir dizilerden biridir. İzleye izleye çırçırları ve huğları öğrenmiştim ama bu kitabı okumak için yetmez. Okumaya başlamadan önce Türkçe-Adanaca lügat edinmeniz gerekiyor. Allah’tan Yaşar ağabey sayfa sonlarında benim gibiler için ufak tefek açıklamalar yapmış.

Yaşanmışlıkları anlatan yazılara bayılıyorum. Ayrıca, sadece sabah yazıları yazmıyorum, bana gelen her şeyi de muhakkak okuyorum. Bu kitabı da görünce (Yaşar ağabeyin sohbetinin ve anlatım tarzının da çok keyifli olduğunu bildiğim için) hemen aldım.

Yazılanların içeriğinden söz etmeyeceğim, bence herkes bu kitabı alıp okumalı. Ben kendi açımdan her şeyi buldum bu kitapta. Çok güldüğüm anlar da oldu, gözlerimin dolduğu anlar da. Sonuçta bütün öyküler bir araya geliyor ve kocaman bir hayat ortaya çıkıyor.

Benim yazma şeklim de kısa öykülerden oluştuğu için, kitabın içinde kaybolup kendimi bulup çıktım. Bazı öykülerin sadece mekânını değiştirerek hepimizin hayatına rahatlıkla sokabiliriz. Adana’da çırçırda yaşanan şeylerin benzerleri Giresun’da da fındık kırma tesislerinde yaşanıyor olabilir. Hiç fark etmiyor. Tek fark, muhtemelen Adana’da daha çok pavyon olmasıdır.

Yazılanların tadını kaçırmak istemesem de, Kambur Kazım’ın Çandırı ile ilgili bir şeyler yazmadan edemeyeceğim. Bu öyküyü okudum, sonra bir daha okudum, sonra da canım bir kere daha okumak istedi. Hayat çok karmaşık olmakla beraber, bir yandan da yaşananlar ve yaşanacaklar Adana’nın pamuk iplikleriyle bir birbirine bağlı. Birini çektin mi nereye kadar gideceği hiç belli değil.

Bütün yazılanlar aklımda derin bir yerlerde kaldı. Bir kısmı da kalbimin derinliklerine kadar gidip yerleşti. Hiç unutmayacağım bir diğer konu da ‘hardal renkli ayakkabılar’. İlle de filmlerdeki kırmızı rugan ayakkabıların hikâyemizin kahramanı olması gerekmiyor, bazı hikâyelerde başrolde hardal renkli ayakkabılar vardır. Mahmut’un da içimde bir yerlerde çok ayrı bir yeri var.

Sizce Yaşar ağabey bütün bu Adana sözcüklerini halen hatırlıyor mudur yoksa gidip bir yerlerde bilgilerini tazelemiş midir? Bence halen hatırlıyordur, çünkü hafızası da maşallah çok iyi.

Bu güzel kitap, üç yıl önce kaybettiği sevgili eşine armağan edilmiş çok başarılı bir çalışma. Mekânı cennet olsun, nurlar içinde uyusun. Geliri de yoksul öğrencilere burs olarak verilecek.

Bütün dostlarıma ‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ kitabını alıp okumalarını tavsiye ediyorum. Ben internet ortamında satın aldım, iki gün sonra geldi. Herkese iyi okumlar.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…


2 Nisan 2021 Cuma

Ekonomi Postası Mart 2021

Günaydın Dostlar,

Yılın ilk üç ayını geride bıraktık. Gelin beraberce mart ayındaki gelişmelere bir göz atalım.



Süpermarket Alışverişi:

Benim aldığım ürünlerin fiyatları benim aldığım süpermarkette mart ayında geçen aya göre %0,10 oranında arttı. Yılbaşında beri toplam artış oranı %2,97 oldu. Elimizdeki üç aylık veriyi bütün yıl bazında düşünürsek, şu anda %11,86 civarında bir yıllık süpermarket enflasyon oranına doğru gidiyoruz.

Geçen aya göre fiyatı en fazla artan ürünler: Piliç Bonfile: %27,13 Un: %25,66 Kuru Soğan: %14,03 Çikolata: %13,21 Dolmalık Biber: %10,57.

Geçen aya göre fiyatı en fazla düşen ürünler: Hıyar: %38,73 Duş Jeli: %32,28 Kulak Çubuğu: %13,55 Yumuşatıcı: %12,64 Earl Grey Demlik Poşet Çay: %11,29.

Yılbaşına göre fiyatı en fazla artan ürünler: Dolmalık Biber: %99,44 Tereyağı: %29,97 Beyaz Peynir: %24,12 Taze Kaşar: %22,62 Süt: %22,34.

Yılbaşına göre fiyatı en fazla düşen ürünler: Atom Salata: %37,17 Taze Patates: %36,24 Duş Jeli: %32,28 Tuvalet Kâğıdı: %20,01 Kabuklu Ceviz: %18,07.

Kış mevsiminde olduğumuzun farkında olsak da dolmalık biberin fiyatının üç ay içinde %99,44 oranında artması bence çok fazla.

Ambalaj fiyatlarındaki korkunç artış ve yükselen kurlar henüz raflara yansımadı. Üreticiler fiyatlarını arttırmamak için direniyorlar. Nereye kadar direnebileceklerinin de bir sınırı var. Önümüzdeki haftalarda bu gelişmeler fiyatlara yansıyacaktır.

Hatırlayacağınız gibi, ocak ayında, takip ettiğim 50 süpermarket ürününden 28 tanesinin fiyatı hiç değişmemişti. Şubat ayı sonunda yılın ilk gününden beri fiyatı hiç değişmeyen ürün sayısı 17’ye inmişti. Mart ayı sonunda elimizde sadece fiyatı hiç değişmeyen 9 ürün kaldı. Üç aydır fiyatı hiç değişmeyen ürünlerden bazıları: Pirinç, lavaş, sandviç ekmeği, diş macunu ve çok sevdiğimiz Eti Burçak. Malzeme fiyatlarındaki korkunç artışa ve yükselen kurlara rağmen Eti Burçak direnmeye devam ediyor.

Birkaç günlük indirimler süpermarketlerde bütün hızıyla devam ediyor. Mart ayında bilhassa kâğıt ürünlerinde ve temizlik malzemelerinde çok ciddi indirimler oldu. Her gün bir şeyler ciddi boyutta indirimde oluyor. Biraz takip ederseniz çok uygun fiyatlarla alışveriş yapabilirsiniz.

Damacana:

Damacana fiyatları üç aydır hiç değişmedi. Fiyatlarda bir artış olmamakla beraber, siparişlerinizi akıllı telefonlar üzerindeki aplikasyonlar üzerinden vermenizi şiddetle tavsiye ederim. Hemen hemen her markanın kendi aplikasyonu var. Uygulamayı telefonunuza indirip siparişlerinizi buradan vermezseniz, bayilerin belirlediği fiyatlardan ödeme yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Şeker:

Mart ayında Şubat 2021 fiyatlarına göre dünya borsalarında şeker fiyatı %3,85 (USD) oranında azaldı. Böylece yılbaşından beri toplam artış %12,35 oldu.

Süpermarket raflarındaki şeker fiyatlarında hiçbir değişiklik olmadı.

Yumurta:

Yumurta fiyatları Şubat 2021’e göre Başmakçı Borsası’nda %0,31 oranında arttı. Başmakçı, Türkiye’de yumurta fiyatlarını belirleyen önemli borsalardan biridir. Toplamda da Aralık 2020’ye göre yumurta fiyatları  %16,65 oranında azalmış oldu.

Bu düşüşler marketlere nasıl yansıdı? Maalesef bu oranlarda bir düşüş olmadı ama Aralık 2020 fiyatlarına göre %7,19 oranında bir azalma oldu.

Süt:

Hatırlayacağınız gibi, yılın ilk gününde çiğ süt fiyatları %21,74 oranında artmıştı ve bu da yılın ilk gününden itibaren fiyatlara yansımıştı. Mart ayı içinde başka kayda değer bir gelişme olmadı. Toplamda da Aralık 2020’ye göre marketlerdeki süt fiyatları %22,34 oranında arttı.

Mevsimsel arz fazlalığı nedeniyle üreticiler ellerindeki sütü satmakta zorlanıyorlar. Bu nedenden dolayı Et ve Süt Kurumu en kısa zamanda süt alımına başlayacak. Daha önceki yıllarda olduğu gibi Kurum, üretici örgütleri üzerinden piyasadaki sütü alarak süttozuna çevirecek.

İçki, Sigara:

Benim takip ettiğim içki ve sigara fiyatlarında mart ayında hiçbir değişiklik olmadı.

Doğalgaz, Elektrik, Su:

1 Mart itibarıyla doğal gaz fiyatlarına bir kere daha %1 oranında zam yapıldığı açıklandı. 1 Ocak ve 1 Şubat’ta da %1’lik zamlar yapılmıştı. Yılbaşından beri toplam artış %3,08 oldu. Her ne kadar açıklanan toplam zam %3,08 olsa da, benim faturam bu dönemde %3,74 oranında arttı.

Mart ayında elektrik fiyatlarında bir değişiklik olmadı. Aralık 2020 ile mukayese ettiğimizde fiyatların bugüne kadar %5,63 oranında artmış olduğunu görüyoruz.

İSKİ 1 Ocak 2021 tarihinde su fiyatlarına %6,84 oranında zam yapmıştı. Mart ayı içinde başka bir gelişme olmadı. Zam bu oranda açıklanmış olsa da diğer parametrelerin etkisiyle ilk üç aylık dönemde benim faturamdaki birim fiyat %9,67 arttı. Su fiyatı kullandığınız miktara çok bağlı. Az kullanırsanız birim fiyat da azalıyor. Böylece hem faturanız düşmüş oluyor, hem de sıkıntılı dönemde su tasarrufuna destek sağlamış oluyorsunuz.

Birim fiyatlardaki değişim bu şekilde olmakla beraber bir kere daha her üç konuda da hayatımda ödediğim en yüksek faturaları ödedim.

Ham Petrol:

Brent Petrol fiyatı mart ayında bir önceki aya göre %5,79 oranında arttı. Aralık 2020’den beri toplam artış %31,05 oldu. Petrol fiyatlarının bu kadar artmasındaki en büyük etken Suudi Arabistan’ın üretimdeki kesintiye devam etmesi ve önümüzdeki günlerde de bu yönde devam edeceğini açıklaması. Şubat ayına göre artış hızı azalmış olmakla beraber fiyatlar halen artmaya devam ediyor.

Dolar, Euro:

Dolar geçen aya göre %7,55 oranında arttı. Bu artışla beraber Aralık 2020’ye göre toplamda %1,41 oranında değer kaybetmiş oldu.

Amerikan tahvillerindeki faiz artışı zaten doların ufak tefek artmasına neden oluyordu. Merkez Bankası’nda yaşanan değişiklikler ve diğer gelişmeler yabancı yatırımcıların gözünde istikrarsızlık olarak algılandığı için ciddi oranda bir yükseliş oldu.

Euro da geçen aya göre %5,91 oranında arttı. Bu artışla beraber Aralık 2020’ye göre toplamda (dolara benzer bir şekilde) -%3,44 oranında değer kaybetti.

Geçen ay Aralık 2020’ye göre değer kayıpları çok daha yüksekti. Mart ayındaki ciddi artışlar o kayıpların çoğunu götürdü.

Altın, Gümüş:

Altın fiyatlarında son dört aydır devam eden düşüş, mart ayında sona erdi. Mart ayında geçen aya göre %3,49 oranında değer kazandı. Böylece toplamda Aralık 2020’ den beri %7,46 oranında değer kaybetmiş oldu. Yaşanan istikrarsız görüntüler aynen döviz de olduğu gibi altın fiyatlarının da artmasına neden oldu.

Gümüş fiyatlarındaki artış mart ayında bitti. Mart ayında geçen aya göre %5,86 oranında değer kaybı yaşandı. Toplamda Aralık 2020’den beri olan artış da  %2,54’e indi.

Benzin, Motorin:

Tavan fiyat uygulamasına geçildikten sonra mart ayında benzin fiyatları Şubat 2021’e göre %1,03 oranında düştü. Böylece toplamda Aralık 2020’e göre toplam artış %0,41 oldu.

Mart ayında mazot fiyatları da bir önceki aya göre %1,08 oranında azaldı. Aralık 2020’ye göre toplam artış %0,38 oldu.

Fiyatlar azaldı azalmasına da, akaryakıt istasyonları bunun sürdürülebilir olmadığı konusunda yüksek sesle şikâyet etmeye başladılar. Bakalım nereye kadar gidebilecek!

Bu Ay Açıklanan Diğer Fiyat Güncellemeleri:

Yukarıdaki gelişmelerin dışında bu bölümde yazabileceğim ana bir fiyat değişimi mart ayında gözüme çarpmadı.

Dostlar, daha önce de belirttiğim gibi bunlar Emin’in enflasyonu ve Emin’in takip ettiği ürünler. Ne piyasa analizi, ne de sizlere nasıl hareket etmeniz gerektiği yönünde bir tavsiye. Herkesin öncelikleri ve gözlemleri farklıdır. Alım alışkanlıklarınıza göre sizin enflasyonunuz daha farklı olabilir. Bakalım önümüzdeki aylarda ne gibi gelişmeler yaşayacağız.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…