27 Mayıs 2017 Cumartesi

Önce İyi Niyet...

Günaydın dostlar…

Hayatını beş ana temel prensibin üzerine oturtmuş bir insan olarak, Allah’ın bize bir kere daha Ramazan Ayı’nı görmeyi nasip ettiği bu günlerde, düşünüyorum da bunlardan en önemli olanı, niyet. Daha da net olmamız gerekiyorsa, iyi niyetten söz ediyoruz.
Ramazan, dinimizin gerekliliklerini yerine getirmektir, verdiği nimetler için Allah’a şükretmektir ama her şeyden önce niyet etmektir. Bizim dinimizin en önemli başlangıç noktası niyet etmektir. Her şey niyetle başlar. Neden? Niyet olmadan başlayan hiçbir şey yolun sonunu göremez de ondan. Niyetin olacak, yaptığın işe yönelik samimiyetin olacak. Göstermelik iş yaparsan Emin’i aldatırsın ama Allah’ı aldatamazsın…


Yaptığın işin temelleri kalbinde olacak. Temeller elinde, dilindeyse her an, her yerde yıkılabilir. Adı ne olursa olsun; günlük sorumluluklardan önce bütün dinlerin temelleri iyi niyet ve insanlık üzerine kurulmuştur. Binayı yapmaya ikinci kattan başlarsan o inşaatla ancak sen kendini aldatırsın. Konu ne olursa olsun, kalbinde iyi niyet ve samimiyet olmayan insanların tutacağı oruçların bir yanının eksik kalacağını düşünüyorum.

İkinci önemli temel taşımız, samimiyet. Yaptığın işte samimi ol. Yapıyormuş gibi yapma, insanları aldatmak için yapma, günlük kişisel menfaatler elde etmek için de yapma. Yaptığın işi samimiyetle yap, içinden geliyorsa yap. Samimi ol, içinden gelmiyorsa da başkaları görsün diye horana kalkma.

Doğallık, benim için çok önemli bir kavram. Doğal ol. Bırak su aksın, yatağını bulsun. Bir şeyin olacağı varsa, sen istemesen de zaten olur. Bir takım gelişmelerin doğal sürecini yaşamasına müsaade etmemek, o sürecin tadını kaçırıp değerini azaltmaktan başka bir işe yaramaz. Büyük de konuşma. “Ben onu hayatta yapmam” gibi büyük sözler, genelde tükürdüğünü yalamana neden olurlar. Rahmetli Neşe abla, “Oğlum büyük konuşma, öyle bir durumla karşılaşırsın ki, yapmam dediğin şeylerin hepsini, çok isteyerek, bayılarak yaparsın” derdi. Bir kere daha çok haklısın Neşe abla.

İlişkiler de böyledir. İster arkadaşlık olsun, ister aşk, meşk. Gelişeceği varsa, sen “İstemiyorum” diye yırtınsan da, kendiliğinden gelişir. Bir bakarsın arkadaş bile olamamışsınız, bir bakarsın Batı Yakası’nın en büyük aşkı oluşmuş. “İnsan kendi kaderini kendi yaratır” denilir ama kadar diye bir şey olduğu da kesin.

İyi niyete, samimiyete, doğallığa sahip çıkabilmek; cesaret gerektirir. Karşına çıkabilecek her ortamda, iyi niyetini koruyabilir misin? Bildiğin yoldan ayrılmadan yürüyebilir misin? Sen iyi niyetlisin ama etrafın sahtekârlar kaplıcasına dönüşmüşse, sıcak suda çırpınır durursun. Sadece iyi niyetle ve doğallıkla suyun üzerinde kalamazsın, bu durum yürek de gerektirir. Sıcak suda kalbin yanar ama yürek seni suyun üzerine çıkartır. Biz ona kısaca “cesaret” diyoruz…

Son temel prensibimiz de, zorluk. Hayır, bilemediniz, sağda, solda zorluk çıkarmaktan söz etmiyorum. Önüne çıkan zorluklarla başa çıkabilir misin? Şartlar ne olursa olsun, dik durabilir misin? Bu kadar eğilip, bükülen dal varken, sen bir çınar gibi dimdik ayakta kalmayı başarabilir misin? Pes edip gitmek dünyanın en kolay seçimi olabilir. Zorluklar mücadele gerektirir. İmkânsız diye bir şey yoktur, sadece zorluklara mücadele etmeye cesareti olmayan insanlar vardır. Unutma dalgalardan korkarsan, denize açılamazsın. Senin gösteremediğin cesareti gösterebilen insanlar, senden daha uzağa giderler.
“Ne olacak?” deme. Git yolun sonuna kadar, belki de yolun sonunda rüyaların seni bekliyordur.

Ramazan geldi, beş temel prensibimiz her daim kalbimizde olsun; iyi niyetli olalım, samimi olalım, kendimiz kadar şanslı olmayanları unutmayalım. Tok açın halinden anlasın.

Bütün dostlarımızın oruçları yüce rabbim tarafından kabul edilsin, duaları iyiliklere vesile olsun, Ramazan Ayı’nız mübarek olsun… Unutmayın önce niyet, iyi niyet...
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

21 Mayıs 2017 Pazar

İlk Görüşte Aşk

Günaydın Dostlar,

İlk görüşte hissedilen şey aşk mıdır yoksa hoşlanmak mıdır tartışmaları hiç bitmiyor. Hatta birçok arkadaşım bu işleri kronolojik bir sıraya da diziyor.
İlk önce beğenirmişsin, sonra severmişsin, sonra da aşık olurmuşsun. Vallahi bu sıralama hiç Yay burçlarına göre değil. Hele Emin’e hiç uymuyor. Hani “Sevdim mi tam severim.” lafı var ya, ben de bu konulara aynı şekilde bakıyorum. Bir yerler de karşına çıkarsa hepsi bir anda oluverir. Hoşlanması, beğenmesi, aşkı, şunu, bunu bir paket halinde yüreğinden aşağıya doğru iner. Kademe kademe aşk olmaz. Aşk dediğin ilk görüşte olur.


Arkadaşlarım bana, “Sen ilk gördüğün anda sevip sevmediğine karar veriyorsun.” diyorlar. Gerçekten de öyle, ilk anlar benim için çok önemli. Ufak değerlere, ayrıntılara çok önem veriyorum. Bu devirde değer vermek veya değer verebileceğin bir insanın karşına çıkabilmesi çok zor bir konu ama şımartılmayı, değer verilmeyi hak eden birini de bulduysan korkma şımart şımartabildiğin kadar.

Zor olur, kolay olur hiç fark etmez. Aşk bir anda gelir, çalar kapıyı. Bir görüş, bir bakış, bir söz, beklenmedik bir yorum; bir anda bütün ortamı değiştiriverir. Bir sıraya sokmamakla beraber; ben de kalbine girene heyecan, midene kadar gidene aşk diyorum. Saatte 1300 km hızla midene iniverir, bir daha da onsuz yapamazsın.

Benim için aşk demek farklılık demektir. Seni kendine çeken şey farklılıktır. Hiç kimsede olmayan şeydir. Kimsenin söyleyemeyeceği bir lafı olmadık bir ortamda söylemek, bir farklılıktır. Bir anda kalbinin kapakçıkları açılıverir. Miden de bağırır aşağıdan, “Hazırım, gelsin.” diye. Takılır aklına o laf. Araba kullanırken nereye gittiğini bile unutursun.

Gözlerdir aşk. Gözlerde yaşanmadan aşk olmaz. Gözlerin içinde kaybolmak, gözlere bakarken ağlamak istemektir aşk. Üzüntüden değil, aşktan.

Meltem rüzgârıdır aşk. Kusursuz bir gecede onun kokusunu sana getirir, bir daha da rüzgâr hiçbir zaman öyle esmez. Gittiğin her yerde o kokuyu alırsın. Daha doğrusu aldığını zannedersin.
Farklılık aşktır. Bu dünyada bu kadar insan varken neden gidip de ona aşık oluyorsun? Çünkü o farklı, o hiç kimseye benzemiyor. Çünkü sen onun herkesten farklı olduğuna karar verdin. Onunla savaşa da gidilir, Migros’a da.

Bir kırmızı kazak, bir pembe ceket, bir beyaz gömlektir aşk. Kırmızı bir kazak bugüne kadar hiç kimseye bu kadar çok yakışmamıştı. O bir pembe ceket değil, asil bir kuğuydu.

Kalptir aşk. Kocaman bir kalptir. Üzerinde oturduğu çok önemli temelleri vardır. İyi niyet, samimiyet, cesaret, doğallık ve zorluk temellerine kalbini oturtup üzerini de aşk ile kaplarsın. Zırh gibidir maşallah, kolay kolay delinmez.

Bu dünyada her şeyin bir tersi bir de düzü vardır. Büyük aşklar, büyük kaybetme korkularını da ceplerinde sana getirirler. Korkma, temellerin sağlamsa hiçbir şey olmaz. Zor mu olacak? Haklısın ama unutma ki “En güzel aşk zor olanmış.” demişler. Kolay olsa herkes yapardı. Aşk farklılıktır, aşk herkesin yapamayacağıdır.
Aslında belki de doğru olanı, mide kalp karayolundaki hisler yarışına bir ad koymaya çalışmamaktır. Adı ne olursa olsun; midende bir heyecan, kalbinde bir sıcaklık, beyninde bir salaklık yaratıyorsa bırak adı ne olursa olsun. Her şeyin bir adı veya bir tarifi olması gerekmiyor. Tabii duymak hoş olur ama önemli olan hissetmek ve hissettirebilmektir.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…