13 Nisan 2019 Cumartesi

Binalar Kapatılır Anılar Kalır...

Günaydın dostlar…

Atatürk Havalimanı kapatıldı. Anılarımızla dolu koskoca bir bina kaderine terk edildi. Gecenin bir yarısı evden çıkıp Atatürk Havalimanı’nın bomboş salonlarında çorba içtiğimiz günler çok geride kaldı. Rastlaştığımız dostlar da yok artık.
Pazar akşamı herkes yatmaya hazırlanırken, gece yarısından sonra yollara düşüp (hem de Anadolu Yakası’ndan) Havalimanı’na gitmenin nasıl bir his olduğunu ancak yaşayan bilir. İçini de, dışını da garip bir sessizlik kaplar. “Herkes evinde uyurken, ben neden buradayım?” diye sorarsın kendi kendine. Sessiz koridorlar durgunluk katsayını arttırır. O saatte orada olanlarla aranızda adı konulmamış garip bir bağ oluşur.


Amerika’ya ilk gittiğim senelerde, yaz tatili dönüşü Pan American uçağının içinde beş, altı saat beklememden tutun da, yirmi beş saat boyunca uçamayan sorunlu Delta uçağına kadar bu Havalimanı’nda çok fazla anım vardır.

Sabahın erken saatlerinde buzlu suların içinde mahsur kalan taksiden inip, yarı ıslak Havaalanı'na gittiğim günler de oldu, sis veya rüzgâr yüzünden inemediğimiz veya uçamadığımız günler de oldu.

Bir sabah, o zamanların klasik 5.55 uçağı ile Frankfurt'a uçarken, sabahın 4’ünde kendilerine çilingir sofrası hazırlamış amcaları da hiç unutamam. O kadar keyifli yiyip, içiyorlardı ki, en güzel balık restoranına gitseniz o kadar keyif alamazsınız.
Atatürk Havalimanı neden kapatıldı? Kapatıldı, zira kapasitesi yetmiyordu. Yetmeyen kapasitelerin başında da pistler geliyordu. Ne zaman radar programına baksam Marmara Denizi’nin üzerinde uzun iniş kuyrukları görüyordum. Doğal olarak, kalkış kuyrukları da uzayıp gidiyordu.
Bir tanesi dört yüz metre kadar daha kısa olsa da, Atatürk Havalimanı’nda üç adet pist vardı. Peki, İstanbul Havalimanı’nda kaç tane pist var? Şu anda iki tane pist var. Günün birinde toplam altı pist olacak ama şu anda sadece iki tanesi bitmiş durumda. Anlayacağınız, yetmeyen pist kapasitesi durumu, Yeni Havaalanı’nda daha kötü.

Ara sıra radar programına üç, beş dakika bakar kafamı dağıtırım. Atatürk Havalimanı’nda da, Sabiha Gökçen’de de hep düzenli gelişler ve kuyruklar olurdu. Yeni duruma baktığım zaman o düzeni göremiyorum. Eminim her şey milim milim hesaplanmıştır ama ben baktığımda sanki uçaklar her yönden geliyormuş gibi görüyorum.

Bizler, yolun yarısını geçmiş insanlar olarak, Atatürk Havalimanı’nın ilk hallerini de biliriz. Amerika’dan geldiğimizde, gümrükten geçmek saatler sürerdi. Çok basık bir salonda, sigara dumanından göz gözü görmeyen bir ortamda bekler dururduk.
Günün birinde; bugünün İç Hatlar Terminali, o zamanın Dış Hatlar Terminali olarak yapıldığında ve ilk defa körüklü bir havaalanına kavuştuğumuzda, “Vay ne kadar modern, aynı Avrupa, Amerika havalimanları gibi” demiştik.
Amerika’dan gelip, dört saatte Atatürk Havalimanı’ndan eve geldiğimi de bilirim. Yeni Havalimanı’nda bu durum nasıl olur şu anda hiç bilemiyorum. altı saate mi geliriz yoksa hiç mi gelemeyiz yaşayıp göreceğiz. Günün birinde Halkalı – Yani Havalimanı Metrosu yapılırsa bizim işimize yarayabilir.

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, Atatürk Havalimanı küçültülerek, özel uçakların kullanması için millet bahçesinin bir kenarında, bir atraksiyon olarak kalmalı. Bu gibi örnekler Amerika’da çok var. Parka gelenlerin de, uçakların inip, kalkmasını seyretmek hoşlarına gidiyor.

Ben (bilhassa Sabiha Gökçen’in olmadığı yıllarda) Atatürk Havalimanı’ndan çok fazla uçtum. Dünyanın her köşesine de, her cuma akşamı kızımı görmeye de hep oradan gittim. Bir dönem her hafta sonu yaptığım Viyana seyahatlerim de efsanedir.
Hayat değişiyor, her şey değişiyor ama korkunç bir yatırım maliyetinin altına girdiğimiz de kesin. Sıkıntılı bir ekonomide bu kadar yükün altından kalkmak kolay olmayacak. Dünya artık “En büyük” kavramından uzaklaştı. Tam tersine daha küçük, daha modüler, daha yönetilebilir yatırımlar yapıyorlar. “En büyüğünü yapacağım” diye yola çıktığınız zaman, finansal zorlukların da, işletme sıkıntılarının da en büyüğünün altına girmiş oluyorsunuz.

Havalimanı yapıldı ve işletmeye açıldı. Umarım verimli kullanıp, orayı hiç kullanmayacak insanların ceplerine girmek zorunda kalmayız. Yatırım çok büyük, taahhüt çok büyük…
Yeni Havalimanı ilk olarak ISL kodu ile açılmıştı ama artık IST kodunu aldı. Naçizane düşüncem, Atatürk Havalimanı’nın kodunu aldıysa, artık ismini de alabilir.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder