9 Ağustos 2019 Cuma

Coca-Cola Günü...

Günaydın dostlar…

Her sabah, şehrin büyük bir kısmının uyuduğu saatlerde mahallemizin sokaklarında yürüyüş yapmaya çalışıyorum. O saatlerde uyumayanlar da zaten çoktan işe başlamış oluyorlar. Erenköy sokaklarında Cadde’nin de bir kısmını içine alan minik bir yürüyüş güzergâhım var. Çok günümdeysem en fazla 4,5 km oluyor. Normalde 4 km’den az oluyor.
 
Bu sabah yine minik yürüyüşüm için hazırlık yaparken gözüm dolabın köşesindeki Coca-Cola tişörtlerine takıldı. On yedi yıl boyunca ne verdilerse hepsini biriktirmişim. Yemeklerde, toplantılarda, yılsonu değerlendirme organizasyonlarında, eğitimlerde, orada, burada verilen tişörtlerin hepsi duruyordu.
“Madem burada duruyorlar, Hatice Teyze de tatile gitmişken ben bunlardan bir tanesini giyeyim” diye karar verdim. Yıllardır orada durduklarına göre, demek ki çok fazla giyebileceğim bir ortam olmamış. Teyze dönene kadar bana zaman kazandırırlar. Bundan daha iyi bir taşla iki kuş vurma durumu olabilir mi?

Giydim Coca-Cola kırmızısı tişörtümü çıktım yola. Asansörde aşağıya doğru inerken de kendi çapımda ısınma hareketleri filan yapıyorum. Uzanıyorum, eğiliyorum, çömeliyorum kalkıyorum.

Tam çömelmiş bir durumda hareketlerimi yaparken, bir yandan da telefonuma bakıyordum ki, bir anda asansör duruverdi. “Ne oluyor?” bile diyemeden, bizim emekli teyze ile göz göze geldik. Kadıncağız çok nazik bir tavırla “Nasılsın Emin Bey oğlum?” dedi ve gözlerime baktı. Çömelmiş halimle “Çok iyiyim sağ olun” diyebildim. Ne diyeceğini bilemeyen kadıncağız, “Tişörtün çok güzelmiş” dedi ve kapattı kapıyı. Tuvalette yakalansaydım herhalde çok daha kötü olmazdı.
Teyzeyi atlatıp yola çıkabildim ama bu sefer de yoldaki köpekler Coca-Cola kırmızısını çok sevdiler. Yüzlerinde adeta bana saldırmak istiyorlarmış gibi bir ifade vardı. Bazısı da, “Ya git işine, sabah sabah başımızı belaya sokma” gibi bakıyorlardı. Bir kısmı da sıcaktan mayışmış yerlerde yatarken şöyle bir bakıp, sonra bir daha bakıyorlardı.

Tişörtü giydik ama sonuçta bunlar yıllar önce verilmiş tişörtler. O günden bugüne kadar da (ayıptır söylemesi) götümüz, göbeğimiz azıcık büyüdü. Kırmızı tişörtümün içinde ağlara sıkışmış balık gibiyim. Hiç giyilmediği, hiç yıkanmadığı için “yıkandı da çekti” bahanesinin de arkasına sığınamıyorum.
Köpekleri atlatıp Cadde’ye çıktığımda, daha iki adım atmadan içi Coca-Cola ürünleri ile dolu bir minibüs ile karşılaştım. Adamlar bakkala ürün indiriyorlardı. Bir anda karşılarında yaşı yarım asırdan büyük Coca-Cola tişörtlü bir adam görünce ne yapacaklarını bilemediler. Karşılıklı uzun uzun bakıştık. “Bu da nereden çıktı şimdi sabahın bu saatinde?” der gibiydiler.
Minik yürüyüş güzergâhımın son dönemecinde, Noter Sokak’tan yukarı doğru çıkarken, bu sefer de karşıma dağıtım kamyonu çıktı. Dağıtım kamyonu kenara park etmiş, amcalar da doldurmuş bir sürü koliyi el arabasına yolu karşıdan karşıya geçiyorlardı. Coca-Cola kırmızısı adamı görünce on üç saniye kadar yolun ortasına kalakaldılar. Kimseyle bu kadar uzun bakışmamıştım. Amca bir kendine baktı, bir de bana baktı; hemşerisi filan zannetti. Bu arada, yol ortası bakışması neredeyse ezilmeyle sonuçlanıyordu.

Yollarda karşınıza her şey çıkabilir, yolların insana ne getireceği hiç belli olmaz. Emin’in de bugün bakışmadığı insan kalmadı. Coca-Cola tişörtüm çarpıcı rengi ve albenisiyle çok ilgi çekti. Önümüzdeki günlerde bir de Fanta tişörtümü deneyeceğim.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 yorum:

  1. Coco Cola kırmızısı candır. Olsa da giysek 🤣🤣

    YanıtlaSil
  2. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil