26 Şubat 2023 Pazar

Saatin Çalmasına On Dakika Kaldı

Günaydın Dostlar,

Çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz. On binlerce kardeşimizi kaybettik. Üzüntümüz büyük, acımız büyük; bu böyle olmamalıydı diye düşünüyoruz. Geçen yirmi dört yıl içinde çok daha fazla önlem alınabilirdi, dersler çıkarılabilirdi.

Jeologlar, “Her fay aynı değildir, bir kısmı aktif faylardır, bir kısmı da hırçın faylardır.” diyorlar. Şunu kabul etmeliyiz ki Avrupa’daki en hırçın, en laf dinlemeyen faylar bizim ülkemizde. Bunların üzerine bir şeyler inşa etmek yasaklanamaz mıydı? Türkiye kocaman bir ülke, bu fayların üstü bu kadar mı değerliydi?



Manzarasına göre değil de sağlamlığına ve zeminle uyumuna göre bina inşa etmeyi ne zaman öğreneceğiz? Ne diyor uzmanlar? “Binayı sağlam yapmak yetmez, zeminin de sağlam olması ve binanın da o zemine göre yapılmış olması gerekir.” Aynı ilçe içindeki her arsa aynı zemin özelliklerine sahip olmayabilir. Yüz yıldır dünyalar kadar deprem yaşadık, binlerce vatandaşımız kaybettik, bir arpa boyu kadar yol alamadık.

Seçilmişlerin kanunlara, kurallara uygun iş yapması değil de yasaların etrafından dolaşacak çözümler bulması bekleniyor ve bu yönde onlara sürekli baskı yapılıyor. İmar affı gibi kavramlar bu gibi baskıların sonunda kazanılmış zaferler olarak görülüyor. Umarım bütün bu yaşananlardan bir gram ders çıkartırız.

Senin düzgün bir bina yapmadığını bilerek (kendin istediğin için) sana burada oturma izni veriyorum. Bu yaklaşım o gün için bir iyilikmiş gibi görünse de sonunun ne olduğunu hep beraber defalarca gördük. İmar affı yasaklanmalı ve anayasal güvence altına alınmalı. Teklif dahi edilemeyeceği çok net olarak belirtilmeli. Hemen yarın yapılmalı. Buna karşı çıkacak bir siyasi parti olmaması lazım. Bir daha imar affı olmayacağını bilirsek belki birazcık ona göre hareket etmeyi öğrenebiliriz.

Bir diğer önemli konu da kimlerin inşaat yapabileceği konusu. Her önüne gelen inşaat yapamamalı. Çok net tahsil ve tecrübe kriterleri konulmalı. Tecrübeye dayanarak inşaat yapmak son bulmalı. Bilime dayalı, mimarisi ve statik hesabı çok net çalışılmış binalar inşa edilmeli. Böyle bir şeye gerek olmasaydı kimse yıllarca gidip bu konularda üniversite eğitimi almazdı. Nasıl ki insanlar kendi kendine her şeyi öğrenerek doktor olamıyorsa müteahhit de olamamalı, inşaat da yapamamalı. Bu gereklilikleri yerine getirmeyenlerin şu ana kadar verilmiş olan karneleri de hemen iptal edilmeli.

En az imar affı kadar tehlikeli bir diğer konu da binalara yapılan müdahaleler. Binanın yapısıyla oynayacak her türlü müdahale yasaklanmalı. Bu listede bir numarada kolon kesme var. Biraz yer açmak için bir binanın kolonunu kesmek nasıl bir düşüncenin ürünüdür? Kolon kesmeye aklı çalışan kişiler, olası bir depremde binanın çökeceğini düşünemiyorlar mı? Kolon kesildiği tespit edildiği zaman cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olmalı. Bunun için binanın çökmesine de gerek yok. Tespit edildiği anda ceza uygulanmalı.

Kullanım amacını değiştirmek, ilaveler yapmak, balkonu odaya katmak, odayı bahçeye doğru uzatmak, duvarları yıkıp boydan boya cam yapmak, taşıyıcı olmayan duvarları yıkmak, kat çıkmak gibi konular da kesinlikle yasaklanmalı. Yangın merdiveninin bir bölümüne erzak odası yapıldığını bile gördük.

İngiltere’de inşaat yapan bir vatandaşımızla bir röportaj yapılmış. Ben de izledim. “İngiltere’de bir inşaatın başından sonuna kadar çeşitli kuruluşlar en az altmış yetmiş kere denetime gelir.” dedi. En az üç dört kere de onları denetleyenleri denetleyenler gelirmiş. İşte böyle olmalı. Her aşaması tek tek onaydan geçmeli. Proje onayı, inşaat onayı gibi bir iki onayla bu iş yürümez. Aralarda ne yapıldığına da hâkim olmamız gerekiyor. Son yaşadığımız depremin en üzücü yanlarından biri de son yıllarda yapılan birçok sitenin çökmüş olmasıydı. Birkaç blok değil birçoğunda bütün bloklar çöktü.

Birbirine bitişik yapılmış binalar da ayrı bir sorun. Maalesef şehirlerimiz bu tip binalarla dolu. Kimi uzun, kimi kısa, ortak duvar kullananları bile var. Bina çökmüş, duvara asılan resimler yan apartmanın duvarında asılı kalmış. Uzmanlar, kat yükseklikleri birbirine denk gelmeyen binaların bir deprem anında büyük sıkıntı yaratacağını söylüyorlar.

Böyle bir afet anında en önemli sorunlardan bir tanesi de tedarik. Çadır, Uyku Tulumu, Jeneratör veya benzeri şeylerden kısa bir sürede on binlerce bulamayız. Hiçbir tedarikçi dünyanın hiçbir yerinde on binlerce stok tutmaz. Bizim de on binlerce depolamamız çok mümkün olmasa da bu tip ihtiyaçlar belli miktarlarda illerde, ilçelerde, köylerde yıkılmayacak binalarda stoklanmalı. Bir afet anında ulaşımın da nasıl bir sorun haline geldiğini düşünürsek merkeze en yakın yerden tedarik en kolay yöntem gibi duruyor. Depolardaki stok hemen kullanıma açılmalı ve önceden belirlenmiş yerlerde çadırlar, konteynerler ilk günden kurulmaya başlanmalı. Bir yandan arama kurtarma yapılırken bir yandan da barınma ihtiyacına yönelik çalışmalar hemen başlamalı.

Hep afet sonrası ne yapacağımız konusunda eğitiliyoruz. Yaşam üçgenleri, kurtarma ekipleri, yardım kuruluşları vs vs vs… Bunlar öğrenmemiz gerekli olsa da hiçbiri çözüm değil. Tek çözüm afete dayanıklı yapılar üretmek. Bina çökmeyecek kardeşim.

Sabah işiniz olduğunda saati kurup saatin çalmasına on dakika kala uyanırsınız ya, o on dakika dünyanın en güzel on dakikasıdır ama çok çabuk geçer. Bir saniyede biter ve saat acı acı çalmaya başlar. Bizim için de on dakika geçti, saat çaldı. Dursun diye düğmesine bassak da durmuyor, saat acı acı çalmaya devam ediyor.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 yorum:

  1. Sabah Sabah Evrankaya26 Şubat 2023 08:50

    Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil
  2. Cok haklisiniz Emin Bey, keşke bu kadar bilinçli bir toplumumuz olsa bir gün. Bu depremden sonra aynı zihniyet oy verildigine göre bizde bir yanlış var bence

    YanıtlaSil