23 Şubat 2019 Cumartesi

Dört Ayrı Senaryo...

Günaydın dostlar…

Milli takımımızın veya kulüp takımlarımızın Avrupa Kupaları’nda oynadığı maçlarda bizim 4 ayrı yenilme senaryomuz vardır. Bütün ömrümüz de bu 4 senaryoyu izlemekle geçti. Çok sık olmasa da kazandığımız maçlar da oluyor ama genelde karşılaştığımız durum, yenilme senaryolarını izlemek.
 
En çok karşılaştığımız durumlardan bir tanesi, dün akşam Fenerbahçe’nin bize yaşattığıdır. Dostlarla veya tek başına televizyonun karşısına sofranı kurarsın, ufak da olsa bir avantajın vardır, inşallah gol yemeden maçı tamamlar, turu geçeriz diye umut edersin; daha sen bir lokma yemek yemeden, bir yudum bir şey içmeden bizim takımlar ilk 5 dakika içinde bir gol yer ve her şeyi berbat eder. Heyecanlanmana bile fırsat kalmadan iş biter.
Ömrümüz boyunca çok fazla karşılaştığımız senaryolardan bir tanesi de, başında, sonunda, ortasında, her anında gol yeme durumudur. Allah var, bu durumu da çok sık yaşadık. Ömrümüz 5-0, 6-0’lık maçları seyretmekle geçti. Şanslı bir nesil olarak 8-0 bile gördük. Tarihimiz hezimete uğradığımız maçlarla dolu.

Duymaktan bıktığımız bir başka yenilgi türü de, “Kendi salak hatalarımızdan yenildik” türü. Maçlardan sonra, “Çok basit hatalar yaptık, bize yakışmadı” gibi açıklamaları duymaktan usandık. Tabi hatalar yaptığın için yenildin, hata yapmasaydın zaten yenilmezdin. Birileri hata yapacak ki, diğerleri maçı kazanacak. Can sıkıcı olan durum, bu basit hataları hep bizim yapıyor olmamız. Ayrıca yaptığınız bu basit hatalar, bence size çok yakışıyor.

Ben bu durumu rahat ve umursamaz tavırlarımızın, “Bir şey olmaz” ruh halimizle karıştırılarak sahaya yansıtılması olarak görüyorum. İşin garip tarafı, Avrupa’da sıfır hata oynayan adamlar, gelir gelmez hemen bizim şerbetten içip, hata rekortmeni oluyorlar.
Tabi bir de ülkeyi depresyona sokan, son dakika yenilgilerimiz vardır. Bunların sayısı epeyce fazladır. Öylece oturur kalır, boş boş sahaya bakarsın. İnsanın canı ne gitmek ister, ne de kalmak. Golü yersin, bir anda da maç biter ve senin 85-87 dakikalık çaban boşa gider.

Bu durum en acı olanıdır. Bir şeyler olsa da, bir şeyler değişse de, geri gelse gibi hissedersin. Arka direkte bomboş kafa vuran bir oyuncu, bir anda ülkenin bütün umutlarını söndürür. Bütün maç boyunca çektiğin sıkıntılar, ettiğin dualar da boşa gider.

Son dakikada hüsran senaryosunun, son dakikalarda 2-3 gol yiyip elenme gibi çeşitleri de vardır. Biz son 3 dakikada 3 gol yiyip elendiğimiz maçları da gördük. Zaten siyah beyaz olan yayın iyice karardı. Bir anda bütün ülke karanlıklara büründü.
Başta da belirttiğim gibi çok büyük galibiyetlerimiz de oldu ama genelde hüsran yaşadık. Galatasaray çekirdek kadrolu takımlar (Galatasaray ve Milli Takımımız) bize ömrümüzün en büyük başarılarını yaşattılar. Avrupa Kupası’ndaki mucizeleri de bir yana bırakırsak gülecek pek fazla bir şeyimiz olmadı.

Bazı arkadaşlarım diyorlar ki, “Bu yıllarda artık o günleri bile arar olduk”. Çok doğru, artık o dönemleri de arıyoruz. Paralı askerlerle, kiralık oyuncularla bu iş olmaz. Alt yapıdan yetişmiş bir tane oyuncunun olmadığı, yetişenin de reşit olmadan şımardığı bir ortamda, bundan daha iyisini beklemek büyük bir iyimserlik olur.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder