15 Ağustos 2021 Pazar

Sorun Yollarda Değil Gözlerde

Günaydın Dostlar,

Ne zaman bir yerlere gitmek üzere yola çıksam hemen aklıma “Gözlerim vagonları dolaştı üzgün üzgün.” sözleri gelir. Sanki Filiz Akın’ı vagon pencerelerinde arayan benmişim gibi bir hisse kapılırım. “Filiz Akın” demişken her zaman çok zarif bir insan olduğunu düşünmüşümdür.

Tren yavaş yavaş gider, el sallayanlar yavaş yavaş trenle beraber yürür; ne güzel ve duygulu anlardır. Tren tamamen gidince de boş gözlerle birkaç saniye boş kalan perona ve raylara bakarsın.



Bu da bir "çocukluğuna inme" durumu olsa da tren sevgimden kaynaklanıyor da olabilir. Neden otobüs camlarında değil de tren camlarında aradığımı ben de bilmiyorum. Tabii bir nedeni de hayatım boyunca sık sık sevdiğim insanları bırakıp gitmek zorunda kalmış olmam da olabilir. Pazar günlerinin buruk dönüşleri insanı etkiliyor.

Geçen gün Ankara’ya gelirken de durum aynıydı. Daha Sultanbeyli Kavşağı’na gelmeden “Gözlerim vagonları…” diye mırıldanmaya başladım. Kendimi susturmak için radyoyu bile açtım. Orada da aynı şarkı çıksaydı, vallahi hemen geri dönerdim. Bu tip milyonda bir ihtimaller ancak televizyondaki dizilerde olur.

Yollarda sorun yok. Sorunu başlatan gözler. Gözleri de dolduruşa getiren şarkılar. Huzur içinde Hereke’nin masmavi sularına bakarken, bir anda devreye İbrahim Tatlıses girdi. “Mavi mavi, masmavi, gözleri boncuk mavi, bir gördüm aşık oldum…” diye söylemeye başlayınca yolumuz da Marmara’nın yanından değil adeta içinden gitmeye başladı. Masmavi suları yararak gidiyorduk artık. Suyun serinliği güneşin sıcaklığına karışmıştı. Gözlerin maviliği ile denizin maviliği bir anda yakın akraba oluverdiler. Hatta “Sevgili oldular.” bile diyebiliriz.

Marmara’dan çıkıp yola devam ettiğimizde bambaşka yerlere gitmiştik. İzmit’e mi gelmiştik yoksa şarkının sonuna mı? Şarkılar bitse yollar bitmez, yollar bitse şarkılar bitmez. Şarkıların en büyük görevi sürekli anılarını taze tutmaktır.

Şarkı bitti, yol bitmedi. Bir müddet sessizce ilerliyoruz. Mola noktasına yaklaşırken Ümit ağabey, “Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne, şarkıları düşürürüm peşine…” diye lafa giriyor. Her gün nikâh masasına oturacak değil ya Ümit ağabey de yollara çıkmış. Madem karşılaştık artık Bolu Dağı’na kadar bizle gelmek zorunda. Şarkılar bir kere peşine düştü mü dağların tepesine kadar gelirler vallahi.

Yolun kenarında zeytin ağaçları olmadığına göre bu şarkı da nereden çıktı şimdi? Bu gözlerdeki bakışlardan hiç kurtulamayacak mıyız? Ne mavisi peşimizi bırakıyor ne de simsiyah zeytin gözler. Mavi, yeşil, siyah, kahverengi derken bir anda ağacın birine çıkacağız. Polis amcaya “Vallahi gözler yüzünden oldu.” desem kesin suçsuz bulunurum. Gözler, her zaman etrafımızda olmakla beraber yola çıkınca hiç yanımızdan ayrılmıyorlar.

Çamlıdere’nin yemyeşil çam ormanlarına bakıp “Avrupa’da bile böyle güzel bir yol yok, Allah ormanlarımızı korusun.” diye kendi kendime konuşurken bu sefer de arka şeritte “Bak Yeşil Yeşil” beliriyor. Bu da nereden çıktı şimdi? “Bak” denildiği zaman kesin gözlerle bir ilgisi vardır. Yeşil yeşil, minik minik bakarlar. Doğal olarak bu durumda araba Çamlıdere - Kızılcahamam arası bir yerde ama sen başka bir evrendesin. Artık yeşil gözlerle beraber yemyeşil çam ağaçlarının arasında el ele yürüyorsunuz. “Yalnız benim için bak yeşil yeşil.” demene bile gerek yok, zaten başka türlüsü mümkün değil.

Ankara uzakta göründüğünde bitmeyen yol bir kere daha bitmiştir. Billur bir pınar gibi akan Çubuk Deresi değil, kahverengi gözlerin.

Her zaman söylerim, sorun yollarda değil gözlerde.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil