26 Haziran 2022 Pazar

Mutsuzum

Günaydın Dostlar,

Bizim mayamız mutsuzluk ve didişme üzerine yoğurulmuştur. Hele bir de didişmeden kaynaklı mutsuzluklara bayılırız. Mutsuzluğun mutluluğu bize her zaman çok cazip gelir. O an için hiçbir derdimiz olmasa bile arabesk dinleyip dertlenmek çok hoşumuza gider.

Geçen sabah ekranlarda gördüğüm genç bir kızın yorumları çok dikkatimi çekti. “Benim sevebileceğim bir erkek sürekli insanlarla didişmeli, bilhassa da sürekli polisle didişmeli.” şeklinde bir yorum yaptı. Her ailenin kalbindeki damat adayı!


Kızların (genelde) efendi çocukları istemediğini bilsek de bunun nasıl bir arzu olduğunu ben anlayamadım. “Sürekli gözaltına filan alınmalı.” diyor genç kız. “Bu gibi işler mutsuzluktan başka bir şey getirmez.” denildiğinde “Biliyorum, bana da o cazip geliyor.” dedi. Nasıl yorumlamamız gerektiğinin takdirini size bırakıyorum.

Yukarıdaki kadar uç örnekler olmasa da didişme ve mutsuzluk birçoğumuz için bir yaşam şeklidir. Sorunlu veya deli bir yanı olmayan insanlar sıkıcı bulunur. Televizyondaki programlarda hiç yapımcıların didişmelere müdahale ettiğini gördünüz mü? Göremezsiniz zira parayı didişmeler ve sorunlar getiriyor. Issız bir adada son derece cici şekilde yaşayan insanları kaç kişi izler?

Aslında haksızlık yapmayalım, müdahale ettikleri de oluyor. Ne zaman? İşler birbirlerini boğma aşamasına geldiği zaman. Bütün programlarda durum aynı. Sürekli didişme, sürekli mutsuzluk. Her şeyin mutlu bir ortamda devam ettiği bir diziyi ben bile izlemem. Zaten pek dizi izlemem, hele de sorunları olmayan bir diziyi hiç izlemem.

Mutsuzluğu sevmekle beraber çoğu zaman mutsuzluğumuzun nedenlerini de doğru tartamayız. İşyerindeki yöneticinin yarattığı mutsuzluğu eşimizden/arkadaşımızdan kaynaklanıyormuş gibi hissedip onları hayatımızdan uzaklaştırırız. Birçok parametrede sorun yokken saçma sapan bir şeye takıp mutsuzluk dağı yaratırız.

İşyerinden ekmek parası geliyor, onu değiştiremeyeceğine göre kız arkadaşını değiştirir. Değiştirir de küçük bir sorun var. Sorun düzelmez. Mutsuzluğun da mutluluğun da başlangıç noktasını iyi tanımlamak gerekir.

“Ben bu işyerinde çok mutluyum.” diyen kaç kişi vardır acaba? Bence sayı çok yüksek değildir. Mutlu da olsak “Ben burada mutluyum.” diyebilmek fabrika ayarlarımızla uyuşmaz. Her ortamda mutsuz olduğumuza inanmamız lazım. Her zaman mail o tarafa doğrudur.

Mutluluk ile hüzün arasında çok ince bir çizgi vardır ve bazen ikisine de verdiğimiz reaksiyon aynıdır. Fener maçı izleriz ve maç sonunda Fener kazansa da kaybetse de içeriz. “Ağabey ama şimdi üzüntüden içiyorum.” diyerek, bir de açıklamasını yaparız.

Sürekli olarak “Ben mutsuzum.” derken aradığımız mutluluk mudur yoksa mutsuzluktan çıkma çabasının yarattığı heyecan mıdır? Ben bu sorunun cevabını bilmiyorum. Tabii bir şeyi bulabilmek için ilk önce ne aradığını bilmek gerekir. Belki de “Millet bizi mutlu görmesin, nazar değer.” çabasıdır.

Zor günlerden geçiyoruz. Dünyada da ülkemizde de yeteri kadar mutsuzluk var. Bir de biz üstüne olmayan mutsuzlukları eklemeyelim.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 yorum:

  1. Sabah Sabah Evrankaya26 Haziran 2022 08:47

    Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil
  2. Mutluluğu kendi içimizde oluşturmazsak asla mutlu olamayız. Zaten aslında millet olarak bizler mutlu olmayı da bilen bir toplum değiliz. 😩😩

    YanıtlaSil