20 Aralık 2015 Pazar

Her Şey Zamanında Güzel...

Günaydın dostlar…

“Artık her mevsimde her meyve ve sebze bulunuyor” cümlesini duymaktan fazlasıyla bıktık. Bulunuyor ama gerçekten de bulunuyor mu? Yoksa domates görüntülü bir şeyler mi yiyoruz? Bu sabah yediğim domatesler, bana “Acaba bulunmasa daha mı iyi?” sorusunu sordurttu.
Belki biz yaşlandık, belki de zaman değişti ama her meyveyi sebzeyi zamanında yemek ve o zamanın gelmesini beklemek sanki daha güzeldi gibi geliyor bana. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi dedemlerin İstanbul Beylerbeyi’ndeki bahçesinde her türlü meyve ve sebze yetişirdi.


O bahçeden yetişen domates, salatalık ve yeşilbiberle yapılan çoban salatasının tadına doyum olmazdı. Çoban salatası güzeldi ama o yıllardaki en büyük derdimiz meyvelerdi. Yaz başında babamın bir türlü bizi İstanbul’a götürmemesinden dolayı kiraz mevsimini her sene kaçırırdık. O kadar yıl Beylerbeyi’ne gittik geldik ama bir kere bile kirazları ağacın üzerinde göremedik. Kirazın değişik bir görünüşü olduğu için, ağacın üzerinde nasıl durduğunu çok merak ediyorduk.

Ne diyor adamcağız? “İncirler olana kadar kalsaydın bari” diyor fakat incirler olana kadar biz de hiç kalamadık. Okulların başlayacak olması nedeniyle eylül başında Ankara’ya dönünce, incirleri de ağacın üzerinde hiç göremedik.

İncirleri göremedik ama hemen incir ağacının yanında duran mor erik biz gitmeden meyvelerini verirdi. Tırmanmak için de çok uygun bir ağaç olduğu için, ben sık sık üstüne tırmanırdım.

Bir türlü yakalayamadığımız ağaçlardan bir tanesi de dut ağacıydı. Ne zaman meyve verirdi, bir türlü anlayamamıştık. Hatta kendi aramızda, “Bu uyuz dut ağacı bence meyve vermiyor” diye yorumlar da yapardık.

Bizim orada olduğumuz dönemde, elma ağaçlarının üzerinde elmalar olurdu ama onlar için de, “Elmalar daha olmadı sakın koparmayın” muhabbeti olurdu. Anlayacağınız; bir sürü meyve vardı ama biz birçoğunun zamanına denk gelemezdik.
“Yaz gelse de yeşil erik yesek” diye beklemenin de ayrı bir tadı vardı. Şubat ayında yenilen erikten aynı tadı alamıyorum. Ya erikler bir başka, ya da ben… Kışın mandalina yemeyi de çok severdik. Aklımda mandalina ve soğuk hava beraberce yer etmişler. Antalya’da, ağustos ayında açık büfelerde mandalina görünce, Merih’ten gelmiş bir şeye bakar gibi bakıyorum.

“Her şey zamanında güzel” felsefesi sadece meyveler için değil hayatımızın diğer bütün parametreleri için de geçerli. Zamanında yaşanmayan senaryolar yapay oluyor. Aynı benim bu sabahki domatesler gibi tat vermiyorlar.
Konumuz ne olursa olsun; ister aşk meşk, ister tahsil hayatı, ister iş hayatı. Her şeyin doğal gelişeni ve zamanında yaşananı güzeldir. Ben şimdi ilkokula gitmeye kalksam, ağustos ayındaki mandalina gibi sırıtırım. 
Babam, “Bizim çocukluğumuzda Giresun’da muz yoktu, sadece öyle bir meyve olduğunu biliyorduk” demişti. Benim çocukluğumda da ananas yoktu. Biz de öyle bir şeyin olduğunu sadece okuduklarımızdan ve izlediklerimizden biliyorduk. Allahtan bu durumdan dolayı hiçbirimizde kalıcı bir hasar oluşmadı.

Emin der ki; Her şey olmalı ama zamanında olmalı. Zamanında olmayan şeylerin tadı tuzu olmuyor. Benim için, yılbaşına yeşil erik yiyerek girmek; başını bilmediğin bir kitabın ortasından okumaya başlamak gibi bir his…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil