17 Kasım 2016 Perşembe

Hiç Görmediğimiz Bir Aşk

Günaydın Dostlar,

Bugüne kadar hiç görülmemiş bir aşk görmek istiyorum. Paramparça, minicik aşkların birleştirilmiş halini değil; bağımsız, daha önceki hiçbir aşka benzemeyen, kocaman, yekpare bir aşk görmek istiyorum.

Çok mu fazla bir şey istiyorum? Geçmişin milyon kere yaşanmış aşklarına benzemeyen bir duygu ve tek başına bir aşk istemek, çok mu yanlıştır?



Bakmadan görülen, konuşmadan duyulan, dokunmadan elini, yüreğini yakan bir aşk istiyorum. Mecnun bile duyduğu zaman, “Ne aşkmış be kardeşim!” demeli.

Benim istediğim aşkta birinin zengin, birinin fakir olmasına da gerek yok. İkisi de her gün işine giden, ayağını yorganına göre uzatan, orta halli insanlar. Akşam olunca istedikleri yere uzatabilirler ama gün içinde yorganın sınırlarını geçmiyorlar. Hayatın içinden, sokaktan, gerçekten bir aşk olsun. Türkan Şoray aşkı istemiyorum. Biri Marmara’nın bir ucunda olsun, diğeri Boğaz’ın öbür ucunda. Aşkları ile dağları değil, trafiği delsinler. Dört vasıta ile gidip beş vasıta ile geri dönsünler.

Yapmacık ağlamaların sular altında bıraktığı bir aşk da görmek istemiyorum. O kadar büyük bir aşk olmalı ki ağlarken her an yüreğimizin yarısı gözyaşlarından süzülüp dışarı çıkacakmış gibi hissetmeliyiz. Kaldırım kenarlarında akan gözyaşlarında çocuklar kâğıttan kalpler yüzdürmeliler.

Kalplere sığmayan, dudakları yakan, gözleri nemlendiren bu aşk, bu dünyada yaşanmalı. Jüpiter’de yaşanıyormuş hissine kapılmamalıyız. Onu ne kadar çok sevdiğini düşündüğün zaman, miden bir garip olmalı; yaşam fonksiyonlarının düzeni bozulmalı. Kendini her an onun kokusunu alıyormuşsun gibi hissetmelisin. Dünyanın öbür ucuna da gitsen onun kokusu her zaman seninle gelmeli.

Gerçek bir aşk olmalı. Aşkından gebermelisin ama sabah yine de işine gidip güncel konularla uğraşmalısın. Aklının yarısı işinde olmayabilir ama olsun, hayatın gerçekleri böyle bir şey. Sen aşkından ölüyorsun diye kimse sana “İşe gelme.” demez.

Masanın yanına gelenler tabii ki aşkın değil ama senin gördüğün onun gözleri, onun saçları, onun dudakları, onun kırmızı kazağı. Her zamanki gibi aldığın koku onun kokusu. Senin kalbin bu kadar yükselmişken petrol fiyatları yükselse ne olur, yükselmese ne olur. Dünyanın bütün petrolünü onun bir tek saç teline değişebilir misin?

Evet, böyle bir aşk istiyorum. Eskinin yamalı aşklarından çok sıkıldım. Sabah sabah kocaman bir aşk da nereden çıktı? Nereden çıkacak, hayatın içinden çıktı. Sokaktan çıktı, yaşamdan çıktı, gördüklerimizden çıktı, duyduklarımızdan çıktı. Fabrikalarda imal edilen, menfaat mayalı tek tip aşklardan çıktı.

Biraz Belgin Doruk’tan çıktı, biraz da Hale Soygazi’den. En fazla da Filiz Akın’dan çıktı. Onun su gibi zarif güzelliğinden çıktı. Bazı insanlar doğuştan zariftirler. Büyük sıkıntılarla boğuşsalar da hayatlarının son gününe kadar da hep zarif yaşarlar.

Ben, her konunun kişiye özel olması gerektiğini düşünen bir insanım. Bakkaldan ekmek bile alıyorsan senin ekmek alışın sana özel olmalı. Aşklar için de öyle. Aşkın büyüsü, özelliği, güzelliği hepsi diğer aşklardan farklı olmalı. En başta da muhteşem bir heyecanı olmalı. Heyecandan sık sık iştahın kaçmalı. Uyku zaten yok. Her buluşmaya koşarak gitmelisin. Zaman öyle bir geçmeli ki “Keşke günler daha uzun olsa.” diye düşünmelisin.

Kimi baş başa şarap içmek ister, kimi kavun suyu. Hiç sorun değil. Konu ne olursa olsun yaşananlar, arzular, hissedilenler, gözyaşları, gülümsemeler hepsi farklı olmalı. İster dizilerde olsun, ister sokakta. Ben artık aynı tip aşklardan çok sıkıldım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…


1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil