27 Ağustos 2020 Perşembe

Masraf...

Günaydın dostlar…

Doğal olarak hayatımızın her parametresi etkilendi. Eğitimden ekonomiye, spordan ticarete kadar hiçbir şey eskisi gibi değil artık. Maddi ve manevi olarak büyük kayıplarımız var. Dünya genelinde 800 binden fazla insan hayatını kaybetti. Bizde de rakam 6 bini geçti. Milyonlarca insan işini kaybetti, ya da çalıştırdıkları ticarethanelerin gelirleri azaldı.
Gelir kaybı çok büyük olmakla beraber, bu virüs bir de üstüne hepimize masraf çıkardı. Her gün maske, eldiven, dezenfektan, önlük, siperlik, kolonya gibi birçok şey tüketiyoruz. İlk aşamada çok göze batmasa da alt alta yazdığınızda bunlar da bir sürü para tutuyor. Zaten sıkıntıda olan bütçeler, bir de bu masraflarla uğraşıyorlar.


Elimizden geldiği kadar hepimiz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kulaklarımız acımasın diye plastik maske aparatları bile aldık. Alıyoruz almasına da bunlar gerçekten işe yarıyor mu?

Her gün kullandığımız maskeler ve önlükler İngiltere’den geri döndü. “Bunlar virüsü önlemiyor” dediler. Üstelik bunu yaptıkları dönemde maske bulmak için ölüyorlardı.

Fransa’ya yolladığımız dezenfektanlar da virüsü öldürmedikleri gerekçesiyle geri döndü. Daha bunun gibi birçok örnek sayabiliriz.
Dün akşam da bizim profesör amcalardan biri, “Maskenin içine üfleyin şişmiyorsa işe yaramıyordur” dedi. Her kafadan bir ses çıkıyor. Neyin işe yarayıp yaramadığı konusunda kaybolup gittik. Bir sürü para harcıyoruz, belki de hiçbir işe yaramıyorlar. Hele de malzemeden çalmaya meraklı coğrafyalarda bu iş büyük bir soruna dönüşüyor.
İşe yarayan malzemeyi biz bilemiyorsak kim bilecek? Tabii bakanlıklardaki amcalar bilecek. Tam olarak Sağlık Bakanlığı’nın konusu mudur yoksa başkasının mıdır bilmiyorum ama birilerinin ilgilenmesi gerekiyor.

Bir onay mekanizması getirilmeli. İmalathaneler ve ürünler denetlenip onaylanmalı. Ben de Sağlık Bakanlığı onay amblemini ambalajın üzerinde görünce güvenle alabilmeliyim. Sucuk üretenlerin bile maske üretmeye başladığı bir ortamda bu işin başka yolu yoktur.

Onaylı, onaysız malzemeler olmalı. Vatandaş yine de gidip onaysızını alacaksa, artık o kendi tercihidir.
Lise yıllarında üç yıl kimya okumuş herkes dezenfektan üretmeye başladı. Sonuçta bunların hepsi kimyasal maddeler. Bir kısmı alerji yapıyor, bir kısmı kaşıntı yapıyor, öksürük yapanı bile var. Virüsü öldüreceğiz derken kendimize zarar veriyoruz.

Tabii bir de bizim virüs iyice ölsün diye çok sıkma alışkanlığımız var. Belki de önerilen miktarın üç mislini sıkıyoruz. Bu da hem bütçeye, hem de bize zarar veriyor.

Bu tip kanunlar, yönetmelikler çok yazılır ama genelde uygulaması çok zordur. Bunları kim takip edecek? Onay aldığı şekilde üretip üretmediğini nereden bileceğiz? Sürekli olarak piyasadan numuneler toplayıp analizlerini yapacağız. Onay aldığı şekilde üretmeyene çok ağır cezalar verilecek. Bu basit bir konu değil, halkın hayatıyla oynanıyor.

Adam milyonlarca liralık malzeme satıyor, gidip birkaç bin liralık ceza kesiyoruz. Bu şekildeki bir uygulamanın caydırıcı olması mümkün değil.
Küçükler bilmez ama uzun yıllar önce Türkiye’de bir yıl şeker sıkıntısı olmuştu. Önüne gelen herkes şeker ithal ediyordu. Gömlek üreticisi firma gelip de “Ağabey elimizde şeker var ister misin?” dediğinde şeker işinin iyice kontrolden çıktığını anlamıştım.

Şu anda da durum çok farklı değil. Herkes Korona pazarından pay kapmak için her şeyi üretmeye başladı. Birilerinin bu işi kontrol altına alıp tüketicileri koruması gerekiyor.
Eski günlerdeki gibi evimize gelenlere kolonya tutmayı ihmal etmeyelim, sağlıkçılarımıza her ortamda destek olalım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil