21 Ağustos 2020 Cuma

Küçüktüm Bilmiyordum...

Günaydın dostlar…

Ankara’nın nüfusunun İstanbul’dan az olması küçüklüğümde beni çok rahatsız ederdi. Her yaz İstanbul’a geldiğimizde İstanbullu arkadaşlarım bu konuda benle dalga geçerlerdi. İçimden “İnşallah seneye yakalarız” diye dua ederdim.
Maalesef dualarım kabul olmadı. Bırakın aranın kapanmasını, giderek daha da açıldı. Her sene İstanbullu çocuklara laf anlatmaya çalışmaktan anam ağladı.


Dedim ya, küçüktüm bilmiyordum. İyi ki de yakalayamamış. Şu anda 16 milyonluk bir Ankara’nın olduğunu düşünebiliyor musunuz? Gözümün önünde bile canlandıramadım. O kadar nüfusa rağmen muhtemelen Ankapark yine de iş yapamazdı.

Bir diğer arzum da, şehirlerde yüksek binalar yapılmasıydı. Ne ileri zekâlı hedeflermiş bunlar. Düşününce, şehirlerin bu hale gelmesinden kendimi sorumlu hissettim. Allah Baba bu hedefimde bana yardımcı oldu, her yerin yüksek beton binalarla dolmasını sağladı. Camdan bakınca kendi kendime “Hiç söylenme, 55 yıl önce en büyük arzundu” diyorum. Küçüktüm bilmiyordum, bilseydim piyangodan para çıkmasını filan isterdim.

Ankara’daki Gima binası yapıldığında çok mutlu olmuştum. Bir de Türkiye’nin en yüksek binası olduğunu öğrendiğimdeki keyfi anlatamam. Sonunda bizde de artık İstanbul’dan daha büyük bir şey vardı. Hatta adı da “Gökdelen” olarak tarihteki yerini aldı. En büyük buluşma yeriydi. Kim bilir ne aşklar başlamış, bitmiştir Gökdelen’in gölgesinde.

Küçüklerin garip hedefleri oluyor. Geç saatlere kadar oturmayı da çok istiyordum. O saate kadar oturup ne yapacaktım acaba? Kesinlikle, “Büyükler oturuyorsa bu iyi bir şeydir” diye düşünmüşümdür. Gerçi rahmetli babam genelde erken yatardı; bu arzum, muhtemelen dayımdan kaynaklanıyordu. Bu yılların çoğunda televizyon bile yoktu. Geç saatlere kadar ders çalışma ihtimalimin de sıfır olduğunu düşünürsek, ne yapacağımı gerçekten ben de çok merak ediyorum.

Büyüyünce ne oldu? En geç saat 10.00’da yatar oldum. Hatta 9.30’da yattığım bile vardır. Hudsons’da çalıştığım günlerden kalma erken kalkma alışkanlığım, o günlerden beri devam ediyor. İlkokulda da hep sabahçı olmuşumdur. Günün ortasında okula gitmek hiç bana göre bir şey değil. Küçüktüm, geç saatlere kadar oturmayı matah bir şey zannediyordum. Yat uyu kardeşim, yastığın seni özlemiştir.
Büyümek demişken, her çocuk gibi benim de en büyük dileklerimden biri, bir an önce büyümekti. O kadar kalpten istemişim ki, çabucak büyüdüm. Bir anda bu günlere geldik. Büyüdüm de büyüdüm. 18 yaşına geldiğimde istediğim her şeyi yapabileceğimi düşünürken, 180 yaşında bile istediğim her şeyi yapamayacağımı öğrendim. Anlamını bile bilmediğim kelimeler, büyüdükçe hayatımın önemli parçaları oldular. Gittiğim her yere de benimle geliyorlar. Küçüktüm bilmiyordum.

“Küçüklüğüne inmek lazım” derler ya, bence benim büyüme arzum da daha altı yaşına basmamışken okula başlamış olmaktan kaynaklanıyor. Sınıftaki herkesin benden büyük olması, bende bir an önce büyüme arzusu oluşturdu diye düşünüyorum. Büyüme konusu önemli bir hedefti benim için. Allah’tan büyük gösteriyordum da bu konu çok bir sorun olmuyordu. Ne yapalım, küçüktüm bilmiyordum.

Birçok arkadaşımda olan, “Bir büyüsem de sigara içsem” arzusu bende hiç olmadı. Hayatımda bir kere bile içime sigara çekmedim. Tamam, itiraf ediyorum, bir kere denedim ama boğuluyordum. Yay burcu olarak denemeden olmazdı.

Ankara’dan İstanbul’a kadar oyuncak trenimi kurmak gibi bir hedefim de vardı ama onu bu sabah bir kenara bırakalım. Aslında epeyce de düşünmüştüm. Güzergâh belliydi, sadece altyapı çalışmaları kalmıştı. Çoğunlukla mevcut demiryoluna paralel gidecekti. Anlayacağınız, proje aşamasında hedefim yarım kaldı.
Yıllar geçtikçe hedeflerimiz nasıl da değişiyor. Artık sakin şehirler, yeşil alanlar, sorunsuz yaşlar, sağlıklı günler peşindeyiz. Anı yaşamak gerekiyor; bugün çok önemli gördüğün bir konu, yarın hiçbir şey ifade etmiyor.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder