9 Ocak 2022 Pazar

Patladı

Günaydın Dostlar,

Her gün bir şeyler patlıyor. Ya döviz patlıyor ya da müthiş bir haber. Her haber “büyük bomba” denilerek anlatılıyor. Her şeyin sürekli patlamasından bıktık, usandık. Artık hiçbir şeyin patlamadığı günler istiyoruz.

O kadar bıktık ki ne iyi ne kötü hiçbir türlü patlama duymak istemiyoruz. Sakin günlere hasret kaldık. Haber kıtlığı yaşanırsa (bu ülkede çok zor ama) dedikodular patlıyor veya bizim beceriksiz takımların emekli olmuş futbolcu transferleri patlıyor.



“Fenerbahçe bombayı patlattı.” gibi laflardan çok sıkıldım. Nedense patlamalar hep transfer masalarında oluyor. Sahalarda o patlamaları hiçbir zaman göremiyoruz. Transferin nükleer bombaları, sahaya çıkınca havası alınmış balon gibi oluveriyorlar.

Bizler zaten patlamalar konusunda büyük travmalar yaşamış bir nesiliz. Patlama haberleri bize çocukluğumuzu hatırlatıyor. En gündemde olan konu da tüp patlamasıydı. Ben Ankara’da büyüdüğüm için çok fazla tüple haşır neşir olmadım ama İstanbul’a her gediğimizde tüplerle bir kere daha tanışırdık. Dedemlerin evinde tüp olmasa da birçok evde vardı.

Neden herkes tüplerden çekinirdi? Sık sık patlardı da ondan. Şimdi de (Allah korusun) zaman zaman tüp patlamaları duysak da o günlerde çok daha fazla duyardık. Bunun en büyük nedeni tüplerin şimdiki kadar iyi olmamasıydı. Tabii bütün kabahati tüplere yükleyemeyiz, insanlar da şimdiki kadar bilinçli değildi. Şimdi çok daha dikkatliyiz. Halen yapılıyor mu bilmiyorum ama insanların çakmakla tüp kontrol ettiği günleri çok net olarak hatırlıyorum.

En çok evdeki tüplerle haşır neşir olsak da diğer yerlerdeki tüpler de patlardı. Bunların da en meşhuru, hastanelerden tutun da üretim tesislerine kadar birçok yerde kullanılan oksijen tüpleriydi.

Genç arkadaşların aklına bile getiremeyeceği bir diğer konu da şofbenlerin patlamasıydı. Ne olurdu da patlardı bilmiyorum ama su yeterli gelmeyince alev söner ve bir çeşit gaz birikimi olurdu diye hatırlıyorum. Maalesef bu şekilde zehirlenen çok fazla insan da oldu.

Şofben patladığı zaman banyo harabeye dönerdi. Duvardaki fayanslar bile yerlerinden çıkardı. Hepimiz korkuyla şofbenin sesini dinlerdik. Ses normal geliyor mu acaba diye tetikte olmanız gerekiyor. Aksi takdirde zehirlenmeden tutun da banyonun başınıza yıkılmasına kadar her şey başınıza gelebilir.

Tüp patlaması kadar yaygın olmasa da ara sıra elektriksel patlamalar da duyardık. Elektrik trafoları ve panoları da patlardı. Ben son zamanlarda böyle bir haber duyduğumu hatırlamıyorum. Ne olurdu da bunlar patlardı? Hiç hatırlamıyorum. Muhtemelen bir şeyler kısa devre yapardı. Bir diğer gerçek de bu tip patlamaların genellikle bakım onarım çalışmaları sırasında olmasıydı. Durup dururken patlama ihtimali daha azdı.

Araçlarda bırakılan deodorant, sprey gibi malzemelerin patladığını hiç duydunuz mu? Vallahi, biz duyardık. Bırakılan malzemeler sıcaktan patlardı. Bu durum bugün için de geçerli. Yine bırakırsak yine patlar.

Bakkaldan aldığımız üç kuruşluk naylon topların iki vuruşta patlamasını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Her gün top parası istemekten bıkmıştık. Yanılmıyorsam fiyatı da 25 kuruştu, daha sonra 50 kuruş oldu. Eminim aileler de top parası vermekten bıkmıştı. Güzel futbol topları vardı da biz mi oynamadık? Gerçek bir futbol topu alabilmek hayal gibi bir şeydi.

Her ne kadar “patlama” kelimesi son yıllarda büyük haberleri vurgulamak için kullanılsa da bizler için genelde negatif bir anlamı vardır. Bu sabah aklıma gelen ana konuları yazmaya çalıştım. Bunların dışında da çok geniş bir yelpaze var. Ne telefonumuz patlasın ne de ödümüz. Allah hepimize patırtısız, gürültüsüz, patlamaları olmayan güzel bir hayat nasip etsin.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil