28 Kasım 2015 Cumartesi

İşin Fıtratında Var...

Günaydın dostlar…

Can Dündar’ın yazılarını çok severek takip ettiğim söylenemez. Doğrusunu söylemek gerekirse genelde de okumam. Okuduğum zaman da en azından yarısını anlamam. Benim kafamın almayacağı bir açıdan yazar. Bazı insanların konulara bakış şekilleri ve aktarım şekilleri bir değişiktir. Ben de bu insanların söylediklerinden hiçbir şey anlamam.
 
Bunların hepsi tamam ama son iki gündür yaşananlarla, beğenmediğim veya anlamadığım yazıları aynı kefeye koymam da mümkün değil.

Gazeteci, yazar kardeşim. Araştırır, bulur ve yazar. Bulmaması gereken bir takım gizli bilgilere ulaşıyorsa bence ilk önce bu bilgilere nasıl ulaştığı sorgulanmalıdır. Birileri bu bilgileri sızdırıyor ki, adam da yazabiliyor. Benim gözümde, bilgileri deşifre edenler, yazan gazetecilerden 100 kat daha fazla suçludur.
Yazma kardeşim, bunlar devlet sırrı…

Birilerine yardım ettiğim zaman ben de ortalara çıkıp yaygara yapmayı sevmem ama bir şekilde duyulur ve yayılırsa da, “Neden bunları yaydınız ulan?” diyerek gidip insanları dövmem. Duyulmasa iyi olurdu ama duyulduysa da dünyanın sonu değil.

Aynı pencereden baktığımız zaman, Türkmenlere insani yardım malzemesi götüren TIR’ların deşifre olmasından neden bu kadar rahatsız oluyoruz? Gösteriş yapılarak yapılan yardımı ben de hiç sevmem ama bir şekilde ortaya çıkarsa da kıyameti kopartmam.

“Yardım yapıyoruz” diye yaygara yapmayalım ama yardım malzemesi taşıyan araçlardan söz etmek neden ülke menfaatlerine aykırı bir devlet sırrı olsun? Bu konuyu yazanları, çizenleri vatan haini ilan etmek nedendir? Yaşananlar bu kadar büyük bir hâl alınca, insanın aklına “Acaba bu TIR’lar insani yardım malzemesi değil de, başka bir yerlere, başka bir şey mi taşıyordu?” sorusu geliyor.
CCI’da çalışırken, çok sevdiğimiz, denetim bölümünde çalışan bir arkadaşımız öğlen yemeklerinde, boş sohbetlerde duydukları da dâhil olmak üzere duyduğu her şeyi denetim raporuna yazardı. “Neden böyle yapıyorsun?” dediğimizde de, “Benim görevim bu, hangi ortamda nasıl duyduğum hiç fark etmez” derdi.

Gazeteciliğin de böyle bir meslek olduğunu düşünüyorum. Haber almak için, bir şeyler aktarabilmek için savaşların ortasında canını ortaya koyan adam, öğrenebildiği her haberi yazar. Gazetecilik yürek işidir. Yüreği olmayan insan, ne habere ulaşabilir, ne de ulaştığı haberi paylaşabilir.

Birçoğumuzun gitmeye cesaret edemeyeceği ortamlardan onlar canlı yayın yapıyorlar. Etrafında bombalar patlarken, mermiler uçuşurken kameralara haber anlatmaya çalışmak her babayiğidin harcı değildir. “Haber neredeyse ben oraya giderim” diyebilen cesur gazetecileri bir kere daha saygıyla selamlıyorum.

Tamam, yardım ediyoruz diye böbürlenmeyelim ama tesadüfen insani yardımlarımız ortaya çıktı diye de bu kadar sinirlenmeye gerek yok. Sonuçta zor durumda olanlara yardım etmek hepimizin en insancıl değerlerinden biridir.
Konu her ne olursa olsun; araştırdığını, bulduğunu yazmak gazeteciliğin fıtratında var…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder