31 Temmuz 2021 Cumartesi

Boşa Giden İlaçlar

Günaydın Dostlar,

Amerika’ya gittiğimiz ilk yıllarda, Türkiye’ye her gelip gittiğimizde dönerken yanımızda ilaç götürürdük. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi çok paramızın olmaması, ikincisi de Amerika’da reçetesiz ilaç almanın imkânsız olması. Allah razı olsun, daha sonraki yıllarda sevgili Ekrem ağabey ile tanışınca bu derdimiz bitmişti. Ekrem ağabey her derdimizle ilgilenirdi. Desteğini hiç unutamayız.

İşin komik tarafı, bu ilaçları hiç kullanamadan kullanım süreleri dolarsa da üzülürdük. Sanki hasta olsak ve ilaçlar boşa gitmese daha iyi olacaktı. Çocukluk işte. Bu da gösteriyor ki her aldığımız şeyi “parasını çıkartması” parametresi üzerinden değerlendiremeyiz. Bazı şeyler gereklidir ve kâr zarar tablosuna bakamazsınız. Hiç hasta olmasak da Türkiye’den getirdiğimiz ilaçlar (üç beş kutu da olsa) bizim için bir güvencedir.



Aynen ilaçlarda olduğu gibi bazı şeylerin değerini ne kadar çok kullanıldıkları ile ölçemezsin. Milyarlarca dolar harcayarak savaş uçaklarını ve diğer savaş araçlarını satın alıyoruz. “İlle de savaş olsun da kullanalım” diye bir arzumuz yok. Hiçbir savaşın içine girmezsek de mutlu oluruz. Savaşa giremedik, paramız boşa gitti diye dertlenmeyiz.

Allah muhtaç etmesin. Savaşta filan olmayalım ama mecbur kalırsak da hazır olalım. Uçaklarımızı her türlü tehdide karşı hazır tutalım. Bakımlarını yapalım, deneme uçuşları yapalım ve dosta düşmana mesaj verelim.

Sürekli olarak, “Futbol takımlarını herhangi bir şirket gibi yönetemezsiniz,” diyorlar ve çok haklılar. Bambaşka bir dinamiği var. Öyle olmasaydı bir yıl içinde sadece 17-18 maç yapmak için milyonlarca lira harcayarak statlar yapmazdık. Bu tip yatırımlara yılda kaç kere kullanılıyor diye bakamayız. Gereklidir nokta.

Bu gibi konuları süratle çoğaltabiliriz. Bunun en canlı ve en vahim örneği de şu anda acı içinde izlediğimiz orman yangınları konusudur. Ormanlar bir ülkenin can damarlarıdır, milli servettir. Karşınızdaki düşman her zaman tankla tüfekle gelmez. Bazen de aleve dönüşür gelir.

“Sadece üç ay kullanmak için yangın uçağı sahibi olmak çok maliyetli bir iş.” diyemeyiz. İnsanları, hayvanları, bitkileri, şehirleri, kasabaları, köyleri, geleceği, umutları kaybetmek de çok maliyetli bir iş. Üstelik burada kaybettiklerimizi bir daha yerine koyamıyoruz.

“Hadi hemen ağaç dikelim” kampanyaları çok iyi niyetli çabalar olsa da ben bugüne kadar ormanların geri geldiğini hiç görmedim. Muhakkak bir yerlerde başarılı olmuş örnekleri vardır ama ben genelde yanan ormanların yerine ağaç değil beton dikildiğini görüyorum.

Dünyanın düzeni bozuldu. Havalar ısındı ve ısınmaya da devam edecek. Böyle bir ortamda nasıl olur da envanterimizde sıfır yangın söndürme uçağıyla sezonu açarız. Üç adet kiralık uçakla bu koşullarla başa çıkabilir miyiz?

Zararın neresinden dönersek kardır. İşletme maliyetine bakmadan acilen 8-10 tane yangın söndürme uçağı siparişi vermeliyiz. Her şeye para bulabilen ülkemiz, buna mı para bulamıyor? Her konu ile ilgili uçağımız var ama bir tane bile yangın söndürme uçağımız yok. Helikopterlerle ve itfaiye araçlarıyla bu boyuttaki yangınlarla başa çıkamayız.

Bu gibi durumlarda en ideal alım şekli birkaç tanesini alıp gerisini kiralamaktır. Bu tip yangınların çok artacağını düşünürsek, kiraladığımız ülkelerin gerektiğinde bize o uçakları gönderip gönderemeyeceği de bir diğer konu. Muhtemelen onların da ihtiyaçları olacak. Şartlar zorlaştığında (doğal olarak) herkes önce kendini düşünür. Uçaklarımız olursa biz onlara kiralarız.

Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere baktığınızda, hemen hemen hepsinin en az 20 tane yangın söndürme uçağı olduğunu görebilirsiniz. Bütün bu ülkeler de finans özürlü değil. Gerekli olduğunu ve olacağını bildikleri için almışlar. Keşke hiç yangın olmasa da bütün sene bu uçaklara boşu boşuna masraf ettik diye dertlensek.

Dünya her geçen gün ısınıyor. Bir de bizim her türlü kazaya ve ihmale açık yapımızı düşünürseniz, bu tip faciaların (maalesef) önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini öngörebiliriz. Mangal merakımızdan anız yakmamıza kadar her türlü (ormanlar açısından) riskli işin içindeyiz.

Naçizane görüşüm, yaz aylarında ormanlara girişin yasaklanması yönünde. Bunu yazarken benim de kulağıma hoş gelmiyor ama başka türlü de koruyamıyoruz. İster hainler yaksın, ister beton dökme derdinde olanlar, ister tiryakilikten kurtulamayanlar, ister sıcak havalar hepsi aynı noktaya varıyor ve ormanlar yok oluyor.

Çok az kalmış olan ormanlarımızı gözümüz gibi korumak hepimizi en önemli görevlerinden biridir. Ülkemize sahip çıkalım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil