26 Eylül 2021 Pazar

Uykum Var

Günaydın Dostlar,

Dünya üzerindeki birçok millet gece erken yatmayı sevmiyor. Bunlardan bir tanesi de biziz. Hele de havalar sıcaksa herkes sabah namazına kadar oturuyor. Aslında sıcak bir ortamda uyumayı ben de sevmiyorum ama geç yatmayı da çok sevmiyorum.

Bir ortam varsa sonuna kadar oturmaktan kaçınmasam da evde otururken gece 2.00’ye kadar oturmak hiç bana uygun bir durum değil. En geç 12.00'de yatarım. Bu da şu anki durum, çalışırken en geç 10.00’da yatardım. Sabah 5.30’da kakıp en geç 6.45 gibi işte olan bir insanın bütün gece oturmasının hiçbir anlamı yok.



Erken yattığım için de sabah kalkmak benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Her zaman şen şakrak işe gittim. “Pazartesi sendromu” denen şeyin konusunu bile anlamam. Sabahın köründe beni çok mutlu, çok enerjik gören insanların ters ters baktığı da olmuştur. Hatta kızın bir tanesi bir sabah “Nedir sizi bu saatte bu kadar mutlu eden şey?” bile demişti.

Neden mutlu olmayayım? Sağlığım yerinde, çok iyi bir şirkette çalışıyorum ve birazdan ilk çayımı içeceğim. Allah’a şükür, daha ne olsun dostlar? Polyanna olmasak da şükretmeyi bilmemiz gerekiyor. Her zaman bulunduğum ülkelerin en önde gelen şirketlerinde çalıştım. Bu da benim için önemli bir ayrıcalıktır.

Geçen sabah kızımın okul işleri dolayısıyla sabahın çok erken saatlerinde Suadiye Marmaray İstasyonu’na vardığımızda insanların yarısının oturarak, yarısının da ayakta uyuduğunu fark ettim. Görüntü inanılmazdı, kimse gözünü açamıyordu. Neden? Gece yatmak bilmedikleri için. Ertesi sabah çok erken saatlerde işe gideceklerini bildikleri halde, saatler gece yarısını geçmeden önce kimse yatmıyor.

Tren geldiğinde durumun daha da vahim olduğunu fark ettim. Trende çıt çıkmıyordu. Oturanların en az %75’inin gözleri kapalıydı. Ben yatağımda bu kadar rahat uyumuyorum. Uyurken öne doğru kafası gidip son anda uyananlardan tutun da yanındakinin üstüne yığılanlara kadar her çeşit insan vardı.

Böyle yazdım diye tren boştu zannetmeyin. Çok doluydu. Ortadaki demire tutunup ayakta seyahat eden amcanın bile gözleri kapalıydı. Böyle ortamlarda da insan, “inşallah bunlardan biri düşmez şimdi” hissine kapılıyor.

Boğazı geçmek üzere motora bindiğimiz de tam bir yatakhane ortamı vardı. Yol beş altı dakika sürmesine rağmen, herkes o beş dakikayı bile değerlendirmeye çalışıyordu. Büyüklerimiz boşuna “Beş dakikada Beşiktaş.” dememişler. Oturduğu yerde uyuyabilenlere büyük saygı duyuyorum. Benim o şekilde uyuyabilmem hiç mümkün değil. En azından yan dönmem gerekir.

Bu nedenden dolayı gece otobüsleri ile seyahat etmeyi hiç sevmem. Koltuğa sığmazsın, yan dönemezsin, doğal olarak da böyle bir ortamda uyuyamazsın. Herkes, yatağındaymış gibi uyurken ben bütün gece cin gibi bakarım.

Bütün bu uyuma ortamlarının en uygun olanı vapurlardır. Vapurda uyumak çok eski bir gelenek. Uyumayanı dövüyorlar zaten. Kadıköy’den kalkan sabah vapurlarında koltukların bir kısmı yatar koltuk olsa ne güzel olurdu. Bileti de ona göre alırdık. “Eminönü’ne bir tane gidiş dönüş yataklı bileti alabilir miyim?”. Çok güzel bir cümle, kulağa bile hoş geliyor.

Bütün yol boyunca uyuyan dostlarımızın vardıkları noktada uyanmaları da biraz süre alacaktır. Saat 10.00’dan önce kimse çok fazla gürültü yapmasın, insanlar uyuyor.

Uykunun çok önemli bir konu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Uykusuzluk sağlık sorunları yaratıyor. Robin Sharma, “Başarılı olmak istiyorsanız 22.00’de yatın, sabah 5.00’te kalkın.” diyor. Ben yıllarca 5.00’te kalktım. Hudsons’a gittiğim günlerde de 4.00’te kalkardım. Erken kalkmanın kitabını yazdım denebilir.

Belli bir saatte olmasa da sağlıklı bir uyku sağlayacak saatlerde yatıp kalkmanızı tavsiye ediyorum. İşe gideceğimiz günlerde gece kuşu gibi oturmayalım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder