16 Ekim 2014 Perşembe

Bir Doktor Dövüp Gelelim...

Artık herkes kendi kafasındaki adaletin peşine düşmeye başladı. Doktor, öğretmen dövmek sıradan bir iş haline geldi. Kimse de çıkıp da “Ne oluyoruz kardeşim?” demiyor. Eski Texas’a döndük diyeceğim ama orada bile bu mesleklerin bir saygınlığı vardı.

Her akşam televizyonlarda izlediklerime inanamıyorum. Doktorların yanlış yaptığını düşünen herkes hastanelere koşmaya başladı. İki gece evvel gördüm, doktoru dövmek, hatta linç etmek için hastaneye kadınlı erkekli en az 50 kişi doluştu ve ne hastane güvenlik birimleri, ne de polis onları durdurabildi.
 
Doktorun gerçekten bir ihmali var mıdır, yoksa umutsuz bir hastayı kurtarmak için dünyalar kadar uğraşıp bir de üstüne dayak mı yemiştir, onu da Allah bilir. Doktorluk saygın bir meslektir ve hepsi insanları kurtarmak, iyileştirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
“Hiç mi kötüsü, ihmali olan yok aralarında?” diyeceksiniz. Her meslekte olduğu gibi tabi ki bu meslekte de var ama bunun çaresi bütün mahalle toplanıp doktoru dövmeye gitmek değil. Sağlık çalışanlarını bıktıracağız, sonra da hiç biri riskli hastalarla uğraşmak istemeyecek.

Yapılan her hatanın, ihmalin cezasını kendimiz kesmeye kalkarsak bu işin sonu gelmez. Her gün etrafımızda sürekli insanlar ölüyor. Bunların çoğu da kendilerinin veya başkalarının ihmalleri, hataları yüzünden ölüyor. 301 madenciyi ve asansör kurbanlarını unutmadık. Bunlar gibi binlerce örnek var.

Doktorlar da dahil olmak üzere, varsa birilerinin bir ihmali, hatası, gidersin yaparsın şikâyetini adalet önünde verir hesabını. Kulaktan kulağa yayılan dedikodularla onun bunun üzerine saldırmak bir hukuk devletinde olmaması gereken bir şeydir.

Ölüm, hayatımızın acı bir gerçeği. Hepimiz yakınlarımızı kaybetmenin acısını yaşadık (hepsinin mekânları cennet olsun) ama o anki üzüntüyü ve çaresizliği, sağlık personeline saldırıya dönüştürmek, doğru bir iş değil.

“Bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum.” inancından, her gün öğretmen döver bir hale geldik. Öğretmen, doktor kim olursa olsun varsa bir kusuru gidersin gerekli yerlere yaparsın şikâyetini, suçlu bulunursa da çeker cezasını.
İnsan kendi çocuğunun dersleri, ödevleri ile uğraşamazken, öğretmenler her gün birçok çocuk ile uğraşıyorlar. Bizler her gün okulda değiliz ve tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Çocuklarımızın akşam bize gelip anlattıkları şeyler hikâyenin tamamı olmayabilir. O yüzden sağa sola saldırmadan önce gerçekten ne olup bittiğini öğrenmemiz de yarar var.
Duyduğum bazı hikâyeler beni de çok sinirlendiriyor. Bu tip durumlar varsa arayın ben de geleyim dövmeye ama onun dışında bırakın herkes kendi görevini yapsın. Şikâyetinizi yapın ve sonuna kadar takipçi olun.

İnsanların adalete olan güveninin kaybolmasının bu durumlarda bir etkisi yok mu? Tabi ki var. Şikâyet etsem de bir şey olmaz ki inancı yüzünden insanlar kendi cezalarını kendileri kesmeye kalkıyorlar. Birçok yetkili mercii, "Adam intihar etti ve öldü" diyor ama hiçbirimizin içi rahat değil. Neden? Çünkü güvenimiz kalmadı. Ailesi zengin olduğu için kaçırmanın bir yolunu bulmuş olabilirler diye düşünüyoruz. Bu nedenledir ki bir ülkede hukukun üstünlüğüne olan güvenin asla sarsılmaması gerekmektedir.

Dün akşam televizyonda gördüm. Yine bizim 4 Anadolu Çocuğu toplanmış ve doktor dövmeye gitmişler ama meğerse doktor da tekvandocuymuş hepsini fena halde hırpalamış. Bu işlerin sonu yok arkadaşlar. Ne insanlar doktor dövmeye gitsin, ne de doktorlar hasta yakınlarını dövsün. Hastane gibi, okul gibi merkezlerde bu tip işlerin olması hiç güzel gözükmüyor.
Unutmayalım ki iyi niyet ve adalet duygusunu kaybeden toplumlar, her gün yeni bir sorunla uğraşmaya mahkumdurlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder