23 Ekim 2014 Perşembe

Tam Çizginin Üzerinde Yürümek Şart...

Kare şeklindeki yer döşemeleri koridor boyunca uzanıyor…

Koridorun sonundaki yerden tavana kadar uzanan camdan içeri giren sabahın ilk ışıkları, döşemenin kenarı ve duvar ile tam bir dik üçgen oluşturmuş. Emin, karnındaki acıyı unutmuş, elinde diren torbası “acaba bu üçgenin hipotenüsü kaçtır” gibi bir şeyler mırıldanıyor kendi kendine.
“Aman bana ne kaçsa kaç, sabahın bu saatinde çatlak mıyım neyim?” “Doktor yürü dedi. Ben en iyisi yürümeye devam edeyim”. Emin döner ve koridorun öbür ucuna asansörlerin bulunduğu alana doğru yola çıkar. Yola çıktı çıkmasına ama koridorun öbür ucu 13 km uzakta gibi görünüyor, bu hızla çarşamba sabahına ancak varabilir.



Yarım açılmış gözlerle, yarım açılmış kapıdan dışarıya doğru bakan amcam hiç kıpırdamadan yatıyor. Refakatçi dönmüş cama doğru sarılmış yorganlara uyuyor. Amcam uyanık, amcama saatler, geceler geçmiyor.
Emin’in yaraların üzerine denk gelmesin diye düşük bel kot pantolon gibi aşağılarda bıraktığı pijaması her adımda bir milim daha aşağıya kayıyor. Pijama toptan düşse eğilip de yukarı çekmesi mümkün değil. Biri gelene kadar bekleyecek artık. Yapacak bir şey yok, burası bir hastane. İstiyorsan yün donunla bile gezebilirsin, kimse bir şey demiyor. Umarım tam asansörlerin orada düşmez.

Ufak adımlarla yola devam. Doktor yürü dedi. Hemşirelerin oturduğu bankoda tek bir amca oturmuş, harıl, harıl bir şeyler yazıyor. Vardiya değişmeden önce formları doldurması gerekiyor.
Koridorlarda kimseler yok, herkes evinde uyuyor. Pazar günü sabahın bu saatinde kalkıp da amcamı ziyaret edecek halleri yok tabi ki. Gelseler de belki de içeri sokmazlar. Ziyaretçi saatleri diye bir şey var.
“Durum fena değil, koridorun sonuna varıldı ama şimdi uzun bir dönüş yolculuğu var”. “Yavaş, yavaş dik üçgene doğru gitmemiz lazım”. “İşin yarısı yola çıkmak, çıktıktan sonra nasıl olsa koridorun sonuna varırız”.

Yavaş adımlarla, düşmek üzere olan pijamamızla, hayatından bezmiş fanilamızla, elimizde diren torbası koridorda yürüyoruz. “Uzun ince bir yoldayım…” “Offf bu da nereden çıktı şimdi?

Dik üçgene çok az kaldı. Emin, her koridorun sonuna geldiğinde de camdan dışarı bakıyor. 10 dakika içinde sanki bir şeyler değişmiş gibi bakıyor. Kara Fırındakilere bakıyor. Kim bilir ne güzel poğaçalar fırında pişiyordur şu anda! “bir dik üçgende kısa kenarların karelerinin toplamı, uzun kenarın karesinin…”. Taktı bu işe.  Mümkün olsa kenarları ölçecek. Deli midir nedir?
“Kadının biri ATM’den para çekiyor, ne yapacak o parayı acaba?” Hadi Emin, sen en iyisi geri dön bir kere daha hemşirelere doğru yürü.
Bir anda direniyle yürüyen epeyce yaşlı bir teyze belirdi koridorda. Kadıncağızın biri de kolundan tutuyor ve Emin’e doğru geliyorlar. Teyzem, Emin’i görünce “size de çok geçmiş olsun” dedi. Emin’de “çok sağ olun, size de” deyip yoluna devam etti. Emin’in işi var yürüyüp duygusuz gözlerle kapıya bakan amcanın kapısının önünden bir kere daha geçmesi lazım. Aralarında gizli bir anlaşma var. Konuşmaya, görüşmeye gerek yok. Bir daha bir birini hiç görmeyecek bu iki insan aslında her geçişte o kadar çok şey konuşuyorlar ki…

Teyzem yer döşemelerinin yarattığı çizginin üzerinde hiç sapmadan yürüyor. Sanki adımlarını tam çizgiye denk getiremezse birisi ona kızacakmış gibi hissediyor. Emin teyzeme bakıyor ama kendisi de çizginin üzerinde yürüdüğünün farkında değil.

Bir yerde bir çizgi varsa, o çizgi insanları bir şekilde etkiliyor diye yazacaktım ama sonra yollardaki trafik şerit çizgileri aklıma geldi.
Hastaneler değişik ortamlar. Bambaşka bir dünya onlar. Dış dünyanın içinde kurulmuş, minicik, minicik ayrı dünyalar. Uzun koridorların insanları gerçek dünyadan uzaklaştırdığı farklı bir yaşam şeklinin hüküm sürdüğü yerler.

Koridordaki en güzel yürüyüş de, çıkacağınız günkü yürüyüşünüz. Tamam, çıkalım ama yarım açılmış kapıdan, yarım açılmış gözlere bir kere daha bakmadan çıkamayız. “Sevgili amcacığım ben çıkıyorum, darısı başına”… Sabah bakışmalarımız hep kalbimde kalacak…
“Hipotenüs bir dik üçgenin en uzun kenarıdır”…

Yok, yok, yok ben gidiyorum artık…

4 yorum:

  1. Geçmiş olsun. Yazar oldugunu bilmiyordum. Sagligimizi kaybedince tekrar elde etmek icin gittigimiz yerdir hastaneler. Umuttur yaşam için ikinci bir yerdir. Cikiyor olmana sevindim. Gaipten sesler. Sinus cosinus derken bak kim cikti karsina. Get well soon.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili David çok teşekkür ederim :) Sabahları aklıma bir şeyler geldikçe bu platformda yazıp dostlarla paylaşıyorum...

      Sil
  2. Gul Sevil Erisi24 Ekim 2014 10:36

    Cok gecmis olsun acil sifalar Emin bey...Akici farkli bir stil..okurken sizinle bende orda hissettim..Allah hastane ortaminda bulunan herkese acil sifalar versin.. Kaleminizesaglik.sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) Epeydir sabahları böyle bir şeyler yazıyorum ve bloğum da yayınlıyorum. Tekrar çok teşekkür ederim...

      Sil