14 Ekim 2014 Salı

Unutma Beni Yaz Aşkım...

Günaydın dostlar...

Dün akşam teknolojinin nimetleri ile ilgili iki ayrı yazı okudum. Birincisinde işyerine gitmeden evden çalışabilmenin rahatlığından söz ederken, ikinci yazıda da yaz aşklarının bu devirde ne kadar kolay olduğundan söz ediyordu.

İsterseniz biz evden çalışmayı şimdilik bir kenara bırakalım ve yaz aşklarından söz edelim. 30-40 yıl öncesinde yaz aşkları gerçekten çok zordu. Bilirdin ki, tatil bittiği zaman bir daha görüşme imkânınız yok gibi bir şeydi. Her nereye gitmişseniz dönüş günü yaklaştığında insanlara bir hüzün çökerdi. Bırakın şimdiki haberleşme imkânlarını, insanların birçoğunun evinde telefon bile yoktu.
 
Yaz aşkın tesadüfen seninle aynı mahallede oturmuyorsa görüşmen mümkün değildi. Düşünün ki, İstanbul’da bile yaşasa, sen Bakırköy’desin, o Etiler’de veya Pendik’te. Nasıl görüşeceksiniz? Kimsenin o kadar uzun mesafeleri gidebilmesi mümkün değildi. Gerçi günümüzde de çok mümkün değil. Çok da değişen bir şey olmamış aslında.
"Yaz aşkı" lafının ortaya çıkması işin imkânsızlığından kaynaklanıyordu. Sonu olmayacağını bilmekten kaynaklanıyordu. Yoksa mevsimler arasında bir fark yaratmaya gerek yoktu. Bütün bu şarkılar, türküler, şiirler hep işin imkânsızlığından ve ayrılığından bahseder. Her ne kadar ayrılık günü karşılıklı görüşme sözleri verilse de genelde görüşülemezdi.

Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte imkânsızlıklar ortadan kalktı.Artık bir tanesi dünyanın öbür ucuna da gitse iletişim kopmuyor. İnsanlar Söke’ye varmadan 25 tane mesaj atıp, 26 tane de WhatsUp yazıyorlar. Neredeyse yolda beraber gider gibi.

Yukarıda da belirttiğim gibi birçok insanın evinde telefon yoktu. O yüzden ayrılırken telefon numarasını almak gibi bir konu da söz konusu değildi. Hadi diyelim aldın telefon numarasını, ne yapacaksın, arayacak mısın? Vallahi o iş de o kadar kolay değildi. Bir kere gündüz arayacaksın ki babası evde olmasın. Sonuçta salonun ortasında gümbür gümbür çalan bir telefonu arıyorsun. Telefonun çaldığını komşular bile duyuyordu. Baba evde olmasa da, senin istediğin insandan başka herkes açar o telefonu ama o açmaz. Sonra kim olduğunu anlat dur.
Emin mi? Ortaokul yıllarında Bursalı bir kızcağızla, Ege’de bir yerlerde samimi olduğumuzu hatırlıyorum. İsmini çok iyi hatırlamıyorum ama galiba Filiz’di. Tek hatırladığım kızla bütün gün pinpon oynadığımız. Tatil bitti bir daha da görüşemedik. Bizim evimizde telefon filan da olmadığı için zaten öyle bir muhabbet de olmadı.

"Sevgili Filiz, uzun süredir görüşemedik ama bu sabah bu yazıyı okuyorsan sanki bizim iş yürümeyecek gibi". Benden duy istedim. Gerçi Allah var, “görüşürüz” diyerek de ayrılmamıştık ama yine de ben konuya bir netlik getirmek istedim. Muhtemelen Filiz de artık tenis oynuyordur…

Teknoloji tabii çok güzel ama bence insanların kabak dolmasının içine ne koyduğunu sosyal platformlarda görmediğimiz günlerin de garip bir cazibesi vardı. Yaz aşkı bir ayrılık, bir özlemdi ama genelde hasret tatil kadar bile uzun sürmezdi. 15 gün bir arada olduğun insanı da, 30 gün özleyecek değilsin ya… Bir kere ayrıldınız mı bir daha hiç görüşmek mümkün olmadığı için, o gidiyordu Bursa’daki Peyami Sefa Ortaokulu'na, sen gidiyordun Ankara’daki Bahçelievler Ortaokulu'na.

Şimdi herkes otursun yaz aşklarını düşünsün ve ilişki yürümeyecekse Emin gibi ilişkiyi bitirsin. Karşı tarafı da sürüncemede bırakmayın. Kim bilir belki bir yerlerde birileri halen temmuzda gelecek olan yaz aşkını bekliyordur…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil