24 Ocak 2015 Cumartesi

Dikkatli Oynayın Camları Kırmayın...

Günaydın dostlar...

"Dikkatli oynayın camları kırmayın" denirdi ama Emek Mahallesi'ndeki apartmanın bahçesinde cam kırmadan futbol maçı yapmak imkânsız gibi bir şeydi. Dar alanda kısa paslaşmalar yapalım derken eninde sonunda bir gün zemin katındaki dairenin camlarından biri kırılırdı.

Anneler, babalar cam parası ödemekten bıkmıştı. Beş altı çocuk bahçede sürekli maç yaptığı halde, cam kırıldığı zaman en son topa kim dokunmuşsa, parayı ödemek de onun ailesine düşerdi. Köşeden topu çıkarırsın; Allah’ın cezası top da gider oturma odasının camını kırar, ödemek de senin ailene düşer.
 
Hiçbir zaman, yahu biz bu oyunu hep beraber oynuyoruz, cam kırıldığı zaman da hep beraber ödeyelim gibi bir durum olmadı. İhale her zaman topa son vurana kaldı. Hâlbuki icraat ortak, cezası da ortak olmalıydı.
Düşünüyorum da; ha cam kırmışsın, ha kafa kırmışsın bizim ülkede hiçbir şey değişmiyor. Beş altı tane Allah’ın verdiği canı Allah’tan başka kimsenin alamayacağını bilmeyen cahil toplanıyor, karanlık sokaklarda 19 yaşında bir genci öldürüyor, ihale de en son tekmeyi atana kalıyor.

En sondan bir önceki darbeyi indiren cahil suçlu değil mi? Veya daha mı az suçlu? En son tekmeden sonra bir tekme daha atılsaydı, bu sefer de en suçlu en son tekmeyi atan mı olacaktı? Burada hep beraber yapılan bir vahşet var, durup dururken bilerek ve isteyerek bir genci öldürmek var. Camın kırılması gibi en son topa sen dokundun diyemeyiz. Maçı yapanların hangisinin ne oranda suçlu olduğuna, bir tanesinin topa en son dokunmuş olmasıyla karar veremeyiz. Bu oyunu oynayanların hepsi aynı ölçüde suçludur.

Neymiş? Ali İsmail korkmazmış, Fenerbahçe de yıkılmazmış. Fenerbahçe, 100 senedir yıkılmadığına göre muhtemelen bundan sonra da yıkılmaz ama inanın Ali İsmail korkmuştur, hem de çok korkmuştur.

Karanlık bir sokakta altı yedi kişi tarafından kıstırılan ve tekme tokat dövülen bir çocuk. Siz olsanız korkmaz mısınız? Dayak yerken de, sonrasında da ölebileceğini düşünmüyor. Neden? O kadar genç ki, ölüm henüz onun sözlüğüne girmemiş. Konuyu bile bilmiyor. O daha çocuk ama korkuyor, çok korkuyor.

Bu insanların, sırf kendileri gibi düşünmüyor diye öldüresiye üzerine saldırmalarına bir anlam veremiyor. Adam mı öldürdü, hırsızlık mı yaptı, birine mi vurdu, silah mı çekti, ne yaptı Ali İsmail Korkmaz?
Tek suçu, karanlık yolda kendini kıstıranlarla aynı görüşte olmamak, başka hiçbir suçu yok. Bu nasıl bir nefrettir? Bu nasıl bir düşmanlıktır? Her önüne gelen kendi gibi düşünmeyenin üzerine saldırıp öldürmeye kalkarsa ne olur bu dünyanın hali? İzinsiz gösteriye mi katılmış, taş mı atmış, varsa bir suçu alıp götürürsün bağımsız yargı önünde hesabını verir. Döve döve öldürmek ne oluyor? Sen mi verdin ona o canı da almaya kalkıyorsun?
Arkadaşlar hepimizin kendine göre farklı görüşleri var. Bu konu siyaset için de geçerli, futbol için de, yaşamın diğer parametreleri için de. Sizin gibi düşünmeyenler sizin düşmanınız değil. Farklılıklara ve farklı görüşlere saygılı olmayı öğrenip, medeni eleştiriler yapabilmeyi öğrenebildiğimiz gün çok yol almış olacağız.

Sen benim gibi düşünmüyorsun, o yüzden de ben senden nefret ediyorum duruşu kimseye bir şey kazandırmaz. Arabaya bindiğiniz zaman isterseniz gaza sonuna kadar basıp karşıdaki duvara çarpabilirsiniz. Çok kolay. Önemli olan arabayı sağa sola çarpmadan kullanabilmek. Marifet yanlış işler yapmakta değil, doğru olabilmeye çabalamakta.

Hiçbir din, insanlara "Git de senin gibi olmayanlardan nefret" et diye öğüt vermiyor. Konu ne olursa olsun, karşımızdaki kim olursa olsun, “Bunu güzel yaptın kardeşim”, “Bunu da kötü yaptın kardeşim” diyebilecek olgunluğa ulaşmamız gerekiyor.
Her zaman söylediğim gibi, ben çok iyi bir Fenerbahçeli olabilirim ama efendiliğiyle, sporculuğuyla da Muslera’yı severim. Aslında konu bu kadar basittir.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

2 yorum: