22 Mart 2015 Pazar

Seviyorsan Git Konuş...

Günaydın dostlar.

Kanada’da yaşayan çok sevdiğim bir dostum ve arkadaşım, dün akşam Facebook ortamında, “Neden severler ama gidip konuşamazlar?” konusunu işleyen kısa bir yazı yazmış. Dostumuzun burada kastettiği erkekler ama bence bu durum her iki cinsiyet için de geçerli olan bir ruh halidir.
Bu yazıyı görünce Emin de düşündü, neden gidip konuşamıyorlar diye ama artık günümüzde çok da konuşulamayan bir şey kalmadı. Artık herkes sevgisini de, nefretini de büyük bir açıklıkla söylüyor.


Birine, "Seni seviyorum", diyebilmek kadar, böyle bir açıklamayla karşı karşıya kalmak da çok hassas bir konudur. Sana değer vermiş ve hislerini açıklamış birine, öküzce cevaplar vermemek gerekir diye düşünüyorum. “Güzel diyorsun da, ben sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum ki”, gibi cevaplar biraz hassasiyetten uzak yanıtlar gibi geliyor bana.

Bu devirde bile, sevgili dostumun sözünü ettiği gibi, sevdiği halde bir türlü gidip konuşamayan insanlar yok mu? Tabi ki var. Bu sevgi işleri biraz hislere bağlı işlerdir. Bir türlü gidip konuşamamasının, en büyük nedeni de, %99 gıcık bir cevap alacağını hissetmesidir

İkinci bir neden de, ret cevabı aldıktan sonra artık hiçbir umudun kalmayacak olmasıdır. Konuşmadığın müddetçe %1’de olsa halen bir umut vardır ama konuşup da ters bir cevap alınca o umut da ortadan kaybolur.
Unutmayın, konu ne olursa olsun insanları yaşatan kalplerindeki umutlardır. Umut kaybolduğu zaman ışıklar söner ve odayı karanlık bir hüzün kaplar.
Bu umudu kaybetmeyi göze alamayan insanlar, sevgilerini asıl söyleyecekleri insandan başka herkese söylerler. Bu konuya yönelik sözleri olan şarkılar eşliğinde içilmedik şişe kalmaz. "Güzel gözlerinin içinde kayboldum" şarkısından tutun da, "Sokakta her gün yolunu beklerim" şarkısına kadar her şarkı bu gibi hallerde mubahtır.

Benim de aylarca derdini anlatamamış arkadaşlarım yüzünden Ankara’nın meyhanelerinde, İstanbul’un barlarında çok içki içmişliğim vardır. Sonunda insanlara tak eder ve “Sen konuşamayacaksan, senin yerine ben gidip konuşacağım.” demeye başlarlar. Bu da zaten kötü olan durumu daha boktan bir hale sokmaktan başka bir işe yaramaz.

Karşı tarafın bir milim bir niyeti varsa bile, bu tavuk boku kıvamındaki cesaretten sonra o da gider. Bu devirde artık kimse iki lafı bir araya getiremeyecek bir insandan etkilenmez.

Tabi, burada sorulması gereken soru, ille de gidip bir şeyler söylemeye gerek olup olmadığıdır. Her şeyin doğal gelişmesi gerektiğini ve böyle güzel olduğunu düşünen bir insan olarak, ben böyle bir milat noktasına gerek olmadığı kanısındayım.

Bu işlerin gelişeceği varsa, zaten sen istemesen de o kendiliğinden gelişir. Armut gibi bir açıklamaya gerek yok. Böyle bir açıklama karşıdakini de zor duruma sokar. Tam olarak ne diyecek o anda? “Evet ya, ben de seni çok seviyorum ama bir türlü ben de söyleyemiyordum” deme ihtimali bence çok az.
Bu hassas bir konudur. "Söyle kardeşim net ol", diyenler de olabilir veya "Her şeyin söylenmesine gerek yok, hisler zaten karşılıklı anlaşır", diyenler de olabilir.

İşin içine kalp, sevgi, hisler, şu, bu girdiği zaman kesinlikle doğru yol diye bir şey yoktur. En ummadığın yol bir anda karşı kalbe çıkabilir…
İçinden öyle geliyorsa, git konuş kardeşim, gelmiyorsa da akışına bırak…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder