14 Eylül 2018 Cuma

Ruhunu Kaybetmek...

Günaydın dostlar…

Hepimiz karşımıza çıkan problemlerin nedenlerini bir yerlerde arar dururuz ama asıl sorunun ruhumuzu kaybetmek olduğunu bir türlü kabul etmek istemeyiz.
Dostlarım bilirler, ben ruhunu kaybetmiş restorana bile gitmek istemem. Gidilecek yerin ucuz veya pahalı olması çok önemli değildir, yeter ki ruhu olsun. Hem ruhu olup, hem de denizin dibinde olursa tadından yenmez.


Aslında kız seni terk etmemiştir, 50 çeşit bahane bulmaya da gerek yok, ilişki ruhunu kaybetmiştir. Çalan müzik aynı, balıkta da sorun yok; kaybolan şey sizin ilişkinin ruhu. Ruh varsa 300 km gidersin, ruh yoksa 3 km gitmek zor gelir. Ruh varsa 7 saat yetmez, ruh yoksa 7 dakika geçmez.

Öyle de zordur ki bu ruh işi; elle tutamazsın, gözle göremezsin, davet edemezsin, zorla getiremezsin bu iş kendiliğinden oluşur. Bazen de hiç haber vermeden çeker gider. 

İlişkilerin, arkadaşlıkların, takımların, şirketlerin, grupların, milletlerin hepsinin ruha ihtiyacı vardır. Ruhunu kaybeden milletler kendilerini her türlü tehlikeye açık bırakmışlar demektir.
Mücadele ruhunu kaybetmiş bir ordunun savaşabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Fenerbahçe’de de durum çok farklı değil. Herkes teknik adamı, oyuncuları, oyun dizilişini, şunu, bunu konuşuyor; kimse asıl yok olan şeyin ruh kaybı olduğunu söyleyemiyor. Bugün Fenerbahçe’nin de diğer birçok takımın da en büyük sorunu mücadele ruhlarını kaybetmiş olmalarıdır. Mücadele arzusu yok olunca da takım olmaktan uzaklaşırsınız, oyuncular arasındaki mesafe açılır. Hangi mesafe? Her ikisi de. Oyun bir anda 70 metrede oynanmaya başlanır ama ondan daha da önemlisi takım arkadaşlarının arasındaki mesafe açılır. Neden? Hep beraber mücadele etme ruhları kalmadığı için.

Bugün birçok şirkette de durum çok farklı değil. Genellikle insanların üzerinde nedenini çok da bilmedikleri bir mutsuzluk var. İşyerlerimiz, bölümlerimiz takım olmayı başaramıyorlar. Mesafe aynı Fenerbahçe’de olduğu gibi açılmış durumda. Hep beraber mücadele edebilme ruhlarını kaybettikleri için takım olamıyorlar. Ülkemiz de, dünya da sıkıntılı günlerden geçiyor. Herkesin herkesten uzaklaştığı zamanlarda, mücadele ruhu şemsiyesi altında birleşip, takım olmayı başarabilen şirketler daha başarılı olacaklardır. Diğerleri günlük işlerini yapıp, “Yarını da yarın düşünürüz” deyip evlerine gidecekler.
Ailelerimiz için de ruh kaybı çok önemli bir konudur. Sizce aynı ruhu taşıyan aile bireylerinden kurulu ve aynı mücadele ruhunu taşıyan aileler mi bu devirde daha başarılı olurlar yoksa aile fertleri birbirlerini yiyen aileler mi?  Mücadele ruhumuz ya hiç yok, ya da yanlış yönlere odaklanmış durumda.
Konu ister futbol takımı olsun, ister başka bir birim; bir kere ruh kayboldu mu tekrar bulabilmek çok zordur. Satın alamayacağın için, davet edemeyeceğin için geri gelmesi yıllar alır.

“Zor görmeden bir yerlere ulaşılmıyor” temalı birçok atasözümüz var. Burada sözü geçen durum da çok farklı değil. “Mücadele ruhun olacak kardeşim” diyor.

Şartlar her gün biraz daha zorlaşıyor. Dünyanın nimetleri azalıyor ve bir gün herkese yetmemeye başlayacak. Önümüzdeki yıllar; çarşıda, pazarda, sokakta, işyerinde, alımda, satımda, hayatın her parametresinde mücadele edebilen, mücadele ruhu taşıyanların olacak.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder