6 Ekim 2016 Perşembe

Elektrikli Motosiklet...

Günaydın dostlar…

Son zamanlarda elektrikli motosikletlerin sayısı çok arttı. İstanbul trafiği için çok güzel bir çözüm olmakla beraber, sivrisinekler gibi her yöne uçuşmaları yüzünden çok fazla sorun yaratmaya başladılar.
Hangisinin sayısı daha fazla bilmiyorum ama bu araçların sivrisineklerden tek farkı, çok sessiz çalışıyor olmaları. Siz kendi halinizde kaldırımda yürürken bir anda dibinizde bitiveriyorlar. Bilmiyorum nasıl oldu ama bir yerlerde, bir toplantıda bütün elektrikli motosikletlerin kaldırımları kullanması hakkında bir karar alınmış herhalde.


Arkanızdan, sessizce bir anda o kadar hızlı bir şeyin geleceğini beklemediğiniz için de çok fazla kaza oluyor. Sabah yürüyüşlerim sırasında defalarca ufak tefek kazalar gördüm. Bu motosikletleri kullananların çarpmadıkları şey kalmadı. Yaşlı veya genç hiçbir ayrım yapmadan önlerine gelen her şeye çarpıyorlar. Bebek arabasından tutun da, çay taşıyan amcaya kadar her şeye çarptılar.

Dostlar, tahmin edemeyeceğiniz kadar çok kazaya sebebiyet veriyorlar. Yollarda yürürken, defalarca “Ben yarın sabah bu konuyu yazayım.” dedim ama ertesi sabah bilgisayar başına oturduğumda konu hiç aklıma gelmedi.

Bu sabah aklıma gelmesinin nedeni de, dün sabah bu tip bir öküzcüğün son hız benim yanımdan geçerek, caddedeki dükkânların birinden çıkan bir amcaya çarpması oldu. Kendi kendime, “Yuh; kaldırımda ne kadar da hızlı gidiyor.” dememe kalmadan olanca hızıyla amcama çarptı. 70 yaşlarındaki sevgili amcam bir anda kendini yerde buldu. Motosikleti kullanan çocuk da yarım yamalak kendisini yerde buldu.
Çarpışmanın şiddetinden ben amcanın çok zarar gördüğünü düşündüm ama yanına ulaştığımızda (Allah’a şükür) çok da bir şey olmadığını gördük. Bizim zarif amca gerçekten çok ucuz yırttı. Elindeki torbaları etrafa dağıldı, pantolonu yırtıldı, eli birazcık kesildi, kolunda ve dirseklerinde kanamalar vardı ama yaşananları gördüğümüz için, “Yine de ucuz atlattı.” diyoruz.
Amcamı kaldırmaya ve hasar tespit çalışmaları yapmaya çalışırken, benim kolumu tuttu ve gözlerimin içine bakarak, “Beyefendi memleket, memleket olmaktan çıktı.” dedi. Gözlerinin içindeki duyguyu anlatmam mümkün değil. O gözlerden istediğiniz her anlamı çıkarabilirdiniz. Ben, biraz yorgunluk, biraz hüzün, biraz umutsuzluk, biraz da çaresizlik gördüm. Sanki acıyan, kanayan dizi değil de, kalbiydi…

Bu olay sabah saat 10.30 civarı gerçekleşti. Düşünün ki, kahvaltınızı etmişiniz ve mağazalar açıldığında bir işinizi halletmek için sokağa çıkmışsınız. Daha 15 dakika geçmeden etrafta sivrisinekler gibi uçuşan motosikletler yüzünden başınıza gelmedik kalmıyor. Neden bana içini döktü onu da bilmiyorum ama herhalde kendi yaşına en yakın beni gördü.

Tabi ki öküzcüklerden bahsederken, etraftaki dükkânlardan koşuşup amcamla ilgilenen iyiliksever insanları da unutmamamız lazım. Hepsinden Allah razı olsun. Bu gibi durumlarda bizim ülkede ilk ne yapılır? Evet, doğru bildiniz; hemen koştu bir tanesi bir bardak su getirdi. Su her derde devadır. İnsanı bir tazeler, yeniden başlatır.

Bütün bu yaşananlara, elindeki çift kaşarlı tostu müşteriye yetiştirmeye çalışan çocuk ne dedi? Aslında soracaktık ama biz amcayı kaldıralım filan derken, bizim motorcu çekmiş gitmiş.

Bence bizim amcaya da en çok bu durum koydu. Son hız yaşlıca bir adama çarpıyorsun, sonra da ne olduğunu bile görmeye çalışmadan toz olup gidiyorsun. Kim bilir, belki de etrafta toplananlardan dayak yerim diye korkmuştur.
Arkadaşlar, böyle bir şehirde motosiklet çok iyi bir fikir ama üzülerek söylemek istiyorum ki, kaldırımlar sizler için değil. Sokakların, caddelerin durumunu hepimiz biliyoruz ama sizin motosiklet kullanmanız gereken yerler oralar. Son hız kaldırımlarda oraya, buraya giderek bu işi çözemezsiniz.

Motosiklet kullanan herkes araçların onlara dikkat etmediğinden, her an tehlike altında olduklarından şikâyet ediyor. Şimdi soruyorum. Yayalar için ayrılmış olan bölgelerde motosiklet kullanarak sizler de yayaların canını tehlikeye atmıyor musunuz?
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder