28 Mart 2021 Pazar

Hiç Fotoğrafım Yok...

Günaydın Dostlar,

“Daha geçen gün binlerce fotoğrafı düzenledim diyordun, ne demek hiç fotoğrafım yok?” dediğinizi çok net olarak duyabiliyorum. Allah’a şükür fotoğraf çok da iş seyahati için gittiğim yerlerde hiç çekmemişim.

Görevli olarak dünyanın birçok yerine gittiğim halde, oralarda çekilmiş bir tane bile fotoğrafımın olmadığını fark ettim. Sohbetler sırasında öğrendim ki, arkadaşlarımın çoğu için de durum çok farklı değil. Hepimiz işleri bitirip dönmeye odaklanmışız ve “Şurada iki saniye duralım da birazcık poz verelim.” dememişiz.



Bütün gün süren toplantılar, akşam grupça yenilen yemekler ve yemek sonrası otel odasında Türkiye’deki işlerimizi takip etmeler. Bütün seyahatlerimiz böyle geçmiş. Sonuçta siz seyahattesiniz diye Türkiye’deki işler durmuyor. Cevap yazılması gereken e-mailler, onaylanması gereken siparişler hepsi sizi bekliyor.

O zamanlar resim çekmek bu kadar kolay olmasa da yine de mümkündü. Niepce öncesi günlerden bahsetmediğimize göre bizim içimizde yokmuş. Çalışmaktan başka hiçbir şey düşünememişiz.

En az 15 kere Viyana’ya gitmiş olsam da, Viyana sokaklarında bir tane bile fotoğrafım yok. İnsan otelin kapısının önüne çıkar da orada çektirir bari. Hiçbir şeye kafamız çalışmamış. Sürekli olarak, ‘sonra gezmek için geldiğimizde çektiririz’ gibi bir hisse kapılmışız ama ‘sonra’ hiç gelmemiş.

Viyana böyle de, Brüksel daha mı farklı? Orada da durum çok farklı değil. Grupça yediğimiz akşam yemeklerinde bile bir tane fotoğraf çektirmek hiç aklımıza gelmemiş. En az 15-20 kere de Brüksel’e gitmişimdir ama bırakın bir taneyi yarım tane bile fotoğrafımız yok. Bir yere gidemesek de Grand Place’de yemek yemişliğimiz vardır. İnsan iki fotoğraf çekmez mi?

Tamamen gezmeye ve oradaki arkadaşlarımızı görmeye yönelik olarak Bakü’ye gitmiştik. O yüzden Bakü’de çekilmiş çok güzel fotoğraflarımız ve anılarımız var. Keşke Kazakistan, Kırgızistan gibi diğer ülkelerde de çekilmiş bir sürü fotoğrafımız olsaymış. Bakü’ye de kendimiz kalkıp gitmeseydik muhtemelen orada da olmazdı.

En üzüldüğüm yerlerden bir tanesi de Ürdün. Ürdün’e defalarca gittim ama bir tane bile fotoğrafım yok. Bir tane bile fotoğrafımı çekmediği için ben Firas’ı suçlarım. Ürdün’de o kadar çok fotoğraf çekilecek yer var ki, insan birinde bile mi çektirmez. Keşke dünyanın en tuzlu sularında nasıl batmadığımın bir fotoğrafı olsa, ne güzel olurdu. Madaba’daki çok sevdiğim bahçe restoranı da olurdu. Bir gün Firas’ın beni yeniden gezdirmesi gerekecek.

Ne Irak’ta, ne de Suriye’de; hiçbir yerde çekilmiş tek bir fotoğrafım yok. Piramitleri de Kahire’de bir toplantı sırasında öğle yemeği arasında görmüştük. Bizi koştur koştur götürüp getirmişlerdi. İyi ki de yapmışız yoksa onları da göremeyecektik. Şehirden uzak daha mistik bir yer bekliyordum ama olsun yine de çok güzeldi. Paraya kıyıp develerle resim çektirmediğime şimdi pişman oldum.

Cape Town’da dönüş gününde uçak saatine kadar epeyce vaktimiz vardı. Genelde uçaklar akşama doğru veya sabaha karşı kalkıyorlar. Tecrübeli arkadaşlarım taksi tutmuş kısa bir tura çıkıyorlardı. Son anda ben de onlara katıldım da epeyce bir yer gördüm. Masa Dağı’ndan en güney noktaya kadar birçok yere gitmiştik.

Udapiur’da bir yanlışlık olmuş ve birçok çekim yapmışız. Çok güzel bir yer olmasının bizi etkilediğini düşünüyorum. İyi ki de yapmışız, zira gitmesi oldukça zor ve sapa bir yer. Her nedense Udapiur’da gösterdiğimiz başarıyı Hong Kong ve Macau’da gösterememişiz. Sonuçta, onlar da çok uzak noktalar ve her zaman gidilemeyecek yerler.

Moskova’da otele çok yakın olduğu için toplantılardan sonra yemeğe kadar olan arada Kızıl Meydan’a yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Hava korkunç soğuk olsa da birkaç fotoğraf çekmeyi başarabilmişiz.

Her yıl en az bir kere gittiğim Atlanta’dan da hiçbir şey yok. Son sabah her yer kapalıyken sevgili dostum Gülgün’le boş sokaklarda çektiğimiz fotoğraflar da olmasa sıfıra sıfır elde var sıfır durumu olacakmış.

En başarısız olduğum noktalardan biri de Londra. İş için de, gezmek içinde defalarca gittiğim bir yer olmasına rağmen tek bir fotoğrafım yok. Hadi benim içimde yok, demek ki yanımdakilerin de yokmuş. Sevgili dostum Selim olsa yüzlerce çekerdi.

Son olarak da Rio’dan bahsetmek istiyorum. Rio’ya üç kere gittim ve epeyce resmim var. Cape Town’da öğrendiğimiz yöntemi Rio’da da uyguladık. Yarım günlük taksi turuyla bütün turistik yerleri gezdik. Gençlik yıllarımda gittiğimde de birçok yeri zaten gezmiştim. Corcovado halen aynı.

Bu örnekleri çoğaltabilirim, Tokyo’dan tutun da Pakistan’a kadar çok geniş bir yelpaze var. Yelpaze var da fotoğraf yok. Sevgili dostlar, bir yere gittiğiniz zaman iki saatliğine de olsa bir yerleri görmeye çalışın. Havaalanı yolunda bile olur. “Nasıl olsa bir daha geliriz” diyoruz ama genelde de daha bol zamanlı bir imkân hiç olmuyor. Gerekirse cebinizden ödeyerek bir gece daha kalın.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum: