4 Nisan 2021 Pazar

Bir Zamanlar Adana...

Günaydın dostlar…

Bir şeyleri bilmek çok güzel bir duygu olsa da, bu durum bildiğimiz şeyleri çok güzel anlatabileceğimiz anlamına gelmez. Her bilgili insan güzel anlatım yapamaz. Bu nedenden dolayıdır ki ben öğretmenliğin de çok farklı bir konu olduğunu düşünürüm. Herkes öğretemez.

Bir takım yaşanmışlıkları akıcı bir şekilde anlatabilmek de aynı öğretmen olmak gibi ayrı bir meziyet gerektirir. Bu becerisi çok fazla olan insanlardan bir tanesi de sevgili ağabeyimiz Yaşar Nadir Atilla’dır. Hem çok bilgilidir, hem de çok güzel anlatır. Bahsetmeden geçemeyeceğim, bir de çok iyi bir Fenerbahçelidir.



Ben Yaşar ağabeyin sohbetlerini çok severim. Son birkaç yıldır defalarca “bir yerlerde buluşalım” diye konuştuk ama bir türlü olmadı. Geçen yılbaşında salgın da başlayınca planlar tam anlamıyla suya düştü. İnşallah salgının sonuna doğru bir yerlerde sohbet ederiz.

Yaşar ağabey her işin içindedir. “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” diye sormuşlar ya, bizim ağabeyde maşallah ikisi de fazlasıyla var. Bu kadar bilgi ve tecrübe biriktirince de bunları birileriyle paylaşmak gerekiyor.

Bu düşünceyle yola çıkan Yaşar ağabey ‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ diye bir kitap yazdı. Tam da benim sevdiğim ve de yazdığım cinsten bir kitap. Aslında iki gecede okunacak bir çalışma olmasına rağmen benim okumam bir hafta sürdü. Kolay okunan, hayatın içinden çok güzel bir çalışma olmuş.

Adana’yı televizyon dizilerinden ibaret sanmayalım diye epeyce bir çalışmış. Dizi demişken, ‘Bir Zamanlar Çukurova’ denk geldikçe izlediğim nadir dizilerden biridir. İzleye izleye çırçırları ve huğları öğrenmiştim ama bu kitabı okumak için yetmez. Okumaya başlamadan önce Türkçe-Adanaca lügat edinmeniz gerekiyor. Allah’tan Yaşar ağabey sayfa sonlarında benim gibiler için ufak tefek açıklamalar yapmış.

Yaşanmışlıkları anlatan yazılara bayılıyorum. Ayrıca, sadece sabah yazıları yazmıyorum, bana gelen her şeyi de muhakkak okuyorum. Bu kitabı da görünce (Yaşar ağabeyin sohbetinin ve anlatım tarzının da çok keyifli olduğunu bildiğim için) hemen aldım.

Yazılanların içeriğinden söz etmeyeceğim, bence herkes bu kitabı alıp okumalı. Ben kendi açımdan her şeyi buldum bu kitapta. Çok güldüğüm anlar da oldu, gözlerimin dolduğu anlar da. Sonuçta bütün öyküler bir araya geliyor ve kocaman bir hayat ortaya çıkıyor.

Benim yazma şeklim de kısa öykülerden oluştuğu için, kitabın içinde kaybolup kendimi bulup çıktım. Bazı öykülerin sadece mekânını değiştirerek hepimizin hayatına rahatlıkla sokabiliriz. Adana’da çırçırda yaşanan şeylerin benzerleri Giresun’da da fındık kırma tesislerinde yaşanıyor olabilir. Hiç fark etmiyor. Tek fark, muhtemelen Adana’da daha çok pavyon olmasıdır.

Yazılanların tadını kaçırmak istemesem de, Kambur Kazım’ın Çandırı ile ilgili bir şeyler yazmadan edemeyeceğim. Bu öyküyü okudum, sonra bir daha okudum, sonra da canım bir kere daha okumak istedi. Hayat çok karmaşık olmakla beraber, bir yandan da yaşananlar ve yaşanacaklar Adana’nın pamuk iplikleriyle bir birbirine bağlı. Birini çektin mi nereye kadar gideceği hiç belli değil.

Bütün yazılanlar aklımda derin bir yerlerde kaldı. Bir kısmı da kalbimin derinliklerine kadar gidip yerleşti. Hiç unutmayacağım bir diğer konu da ‘hardal renkli ayakkabılar’. İlle de filmlerdeki kırmızı rugan ayakkabıların hikâyemizin kahramanı olması gerekmiyor, bazı hikâyelerde başrolde hardal renkli ayakkabılar vardır. Mahmut’un da içimde bir yerlerde çok ayrı bir yeri var.

Sizce Yaşar ağabey bütün bu Adana sözcüklerini halen hatırlıyor mudur yoksa gidip bir yerlerde bilgilerini tazelemiş midir? Bence halen hatırlıyordur, çünkü hafızası da maşallah çok iyi.

Bu güzel kitap, üç yıl önce kaybettiği sevgili eşine armağan edilmiş çok başarılı bir çalışma. Mekânı cennet olsun, nurlar içinde uyusun. Geliri de yoksul öğrencilere burs olarak verilecek.

Bütün dostlarıma ‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ kitabını alıp okumalarını tavsiye ediyorum. Ben internet ortamında satın aldım, iki gün sonra geldi. Herkese iyi okumlar.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…


1 yorum: