5 Haziran 2015 Cuma

Suriyeli Dostlarımız...

Günaydın dostlar.

Daha önceki yazılarımda da zaman zaman belirttiğim gibi CCI’da çalıştığım dönemlerde en severek gittiğim ülkelerden biri Suriye’ydi.  Sizlerin tecrübeleri nasıldır bilmiyorum ama Suriye’nin modern ve samimi ortamında ben her zaman çok güzel ağırlandım. Kaldığım oteller de, gittiğim restoranlar da, dolaştığım sokaklar da, hepsi çok keyifliydi.
 
Şimdi Suriyeli komşularımızın birçoğu artık kendi ülkelerinde yaşayamıyorlar. Ellerine alabildikleri bir minik çanta, iki don, bir fanila ile yollara düştüler. Sıcacık evlerini, yurtlarını, vatanlarını bir daha hiç dönmemek üzere terk ettiler. Ölmemek için Türkiye, Ürdün, Irak gibi ülkelere sığındılar. Hadi Türkiye ve Ürdün’ü ayrı bir yere koyalım ama durum o kadar kötü ki insanlar yaşama şansları bir milim daha yukarıda olabilir diye Irak gibi 70 türlü örgütün cirit attığı, hiçbir devlet otoritesinin olmadığı topraklara sığınmak zorunda kaldılar.
Bu kardeşlerimizin büyük bir bölümü şu anda Türkiye’de yaşıyor. Sayılarının 2 milyondan fazla olduğundan söz ediliyor. Zaten kendi zar zor geçinen ve fakiri çok olan bir ülke için bu kadar yüksek sayıda misafir ağırlamak hiç te kolay bir iş değil.

Bu büyüklükteki bir insan topluluğunu kamplarda tutmanız da mümkün olmadığına göre birçoğunu sokaklara salmak zorunda kaldık. 20 civarında il ve ilçemiz Suriyeli akınından hem maddi olarak, hem de manevi olarak çok kötü etkilendiler. Bazı kasabalara, o kasabanın nüfusundan daha çok Suriyeli gitti.

Suriyelilerin ülkemizde yaşamasından kaynaklanan bütün zorlukları biliyorum ve söylenenlerin hepsini haklı buluyorum. Sığınanlar olduğu gibi, gittikleri yerleşim merkezlerini birbirine katanlarda var bunları da biliyorum. 100 liralık işin artık 30 liraya yapılıyor olmasından tutunda, Suriyeli korkusu yüzünden insanların geçmeye çekindiği sokaklara kadar, her türlü gerçekle her gün yüzleşiyoruz.
Karşımızdaki her kim olursa olsun yaşanan her türlü tacize karşı kendimizi korumak en doğal hakkımızdır. Buna kimsenin diyecek bir sözü olamaz ama yaşanan trajik tablo karşısında birazcık empati yapmayı da unutmayalım.
Suriyelilerin evlerini terk etmesine neden olan gelişmeleri hepimiz biliyoruz ve bunları sabaha kadar tartışabiliriz ama benim bu sabah ki konum işin insani boyutu. Nedeni ne olursa olsun, ölmemek için evini terk etme hissini ancak yaşayan bilir.

Allah, kimseyi böyle bir durumda bırakmasın. Yanına alabileceğin 3-4 parça giyecekle ve sırtında taşıdığın hasta annenle, çoluk çocuk yollara düşmek hiçbir insanın yaşamaması gereken bir acıdır. Sebep olanlar her iki dünyada da bunların hesabını verirler bir gün.

Açlığı, sefilliği, tacizi, tecavüzü, horlanmayı, itilip kakılmayı, dolandırılmayı, sokaklarda yatmayı ister miydi bu insanlar? Birçoğunun normal bir hayatı vardı. Acımasız hayat onları yuvalarından etti, sokaklara mahkum etti.
Sebebi her ne olursa olsun, her kim neden olmuşsa olsun, kökenleri her ne olursa olsun bu insanlar şu anda burada ve bizim misafirimizler. Kimse isteyerek yanına bir çanta ve bir koyun alarak kendini mayınlı tarlaların ortasında bulmak istemez.

Ben, Suriyelilerin hallerine çok üzülüyorum ve bu mübarek Cuma gününde Allah kimseyi can korkusuyla evini, yurdunu terk etmek zorunda bırakmasın diye dua ediyorum.
Sokakta kartonların altında yaşamaya çalışan o aileyi gördüğünüzde, onlarında geçmişte Suriye’de bir yerlerde bir evi olduğunu unutmayın. Düşmez kalkmaz bir Allah. Doğan güneşin yarın ne getirip, ne götüreceği hiç belli olmaz.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder