28 Ekim 2015 Çarşamba

Ballıyım Ben...


Günaydın dostlar…
Sharma baba der ki, “Başarılı her insanın bir hobisi olmalı, bir şeyler biriktirmeli”. Başarı konusunu bilmem ama bu biriktirme konusunda ben çok iyiyim.
 
Oyuncak trenim olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Babamın ilk parçalarını 1964 yılında Almanya’dan aldığı oyuncak tren; bugün kurulması mümkün olmayan, dolaplara sığmayan bir canavara dönüştü. Babam Almanya’ya gitse de 3-5 parça daha getirse diye aylarca, yıllarca beklerdik. Zaten işin büyüsü de burada gizli. Bir şeyleri takip etmek, planlamak, sabretmek ve sonunda planlanan hedefe ulaşabilmek; iş dünyasına da yansıyan en önemli başarı parametrelerinden bir tanesidir.
Tren olayını 50 yıldır takip ediyorum ama bütün koleksiyon merakım tren ile sınırlı değil. Çok küçük yaşlarda pul biriktirdiğimi de çok net olarak hatırlıyorum. O devirlerde ciddi bir mektuplaşama olayı olduğu için gelen zarfların pullarını ıslatarak, hiç yırtmadan çıkartmaya çalışırdık. Tabi ki amacımız da kimsede olmayan değişik pullara sahip olabilmekti. Çok acayip bir pul bulduğumuzda da mutlu olurduk.
Daha sonraki yıllarda plak biriktirmeye başladım. 60’ların, 70’lerin bütün meşhur gruplarının plakları ben de mevcuttur. Pek dinleyecek vakit bulamasam da bugün dahi halen plaklarımı saklarım.
Plaklar güzeldi ama daha sonra iş CD biriktirmeye döndü. CD’lerin çizilme derdi olmaması ilk aşamada hepimize çok cazip geldi ama sonraki yıllarda da plaktan çıkan sesi özlemeye başladık. Her çeşitten, her müzikten binlerce CD biriktirdim. Yürüyüş yaparken halen CD’lerimi sık sık dinlerim. Doğal olarak bütün bu birikimlerin arkasında yılların takibi ve emeği var.
Sadece kendi biriktirdiğim şeyleri değil, dostlarımın biriktirdiği malzemeleri de her zaman takip ettim. İlginç bir yerlere gittiğim zaman veya değişik bir şey gördüğüm zaman muhakkak alıp getirmişimdir.
Ufak fil heykelciklerinden tutun da, peçetelere kadar getirmediğim şey kalmadı. Kibritler, şarap mantarları, yabancı ülke paraları, cam şişeler, küçük arabalar, bira bardakları gibi aklınıza gelebilecek her şeyi getirdim.
Biriktirmediğim şey kalmadı ama benim en değerli koleksiyonum 50 yıldır biriktirdiğim dostlarımdır. Bir insan bu kadar mı ballı olur? Hafta başında minik kızımın minik ameliyatı için yaşadığımız 4 günlük hastane sürecinde, dostlarım bir kere daha her an yanımdaydı. Aramayan, sormayan, yazmayan, çizmeyen kalmadı. Bu kadar ilgi ve sevgi karşısında bir kere daha beni çok mahcup ettiniz. Tabi ki bir o kadar da mutlu oldum.
Amerika’da beraber çalıştığımız arkadaşlarım bile “John Hopkins” diye check-in yaptığımı görüp, Türkçe anlamadıkları halde; “Hastanede misin?”, “Her şey yolunda mı?” diye mesajlar attılar. Burada tek tek yazmak istemiyorum ama hayatımın her evresindeki dostlarım her zaman yanımdalar. Hepinize tek tek çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun; iyi ki varsınız.
Anadolu Sağlık Merkezi Türkiye’nin en iyi hastanelerinden bir tanesi ama yine de hepimiz hastane ortamlarının zorluğunu biliyoruz. Allah hiç kimseyi en iyi hastane ortamına bile muhtaç etmesin. Ama muhtaç bıraktığı zaman da insanların yanında sizler gibi dostları olsun.
Diyeceksiniz ki, “Hiç mi aramayan sormayan, vefasız insanlar yok hayatında?”. Olmaz olur mu, tabi ki var ama sayıları benim hayatımda önemli bir yer tutacak kadar fazla değil. Ben çok sevdiğim dostlarıma ayıracak zaman bulmazken, yolu Vefa’dan geçmeyenler için üzülemeyeceğim.
Benim çok fazla dostum var, çünkü ballıyım ben.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder