31 Ocak 2016 Pazar

Saruhan...

Günaydın dostlar…

Yenişehir Koleji’nin en değişik simalarından biri Saruhan’dır. “Her şeyin fazlası başa derttir" demişler, bence de çok doğru söylemişler. Yarım asırdan fazla bir süredir devam eden yaşamı boyunca, “fazla zekilik” her zaman Saruhan’ın başına dert olmuştur…
Benim gibi averaj zekâdaki insanların, zekâ fışkırması yaşayan Saruhanların ne gibi bir ruh hali içinde olduklarını ve düşündüklerini anlamaları mümkün değildir. Tek bildiğim şey, normal konuların bu insanları fazlası ile sıktığıdır.


Normal konuların en başında gelen, okul konusu da Saruhan’ı tahmin edemeyeceğiniz kadar çok sıkıyordu. Okul hayatımızı renklendirmek için yapmadığı şey kalmadı. Bu gibi arkadaşlarda genelde otoriteye karşı gelme durumu da oluyor.

Lisenin son senesinde Saruhan benim sıra arkadaşımdı. Kopya yazmak için büyük çaba harcardı ama kopyaları yazarken her şey kafasına girdiği için, kopyaları kullanmaya gerek kalmazdı. Sınıfın en arka köşesi, kopya yazmaya bile üşenen arkadaşlarla dolu idi ama Saruhan büyük bir özveri ile bütün kitabı minik kâğıtlara yazar gelirdi.

Mühendis kafası daha lise yıllarında oluştuğu için de, kâğıtları da (eğilip bükülmesinler diye) çift kat yapıştırırdı. Çalışmasındaki detaya bakar mısınız?
Saruhan’ın yaptığı veya yapacağı hiçbir şey bizi şaşırtmazdı ama bir gün okula iki tane kocaman zar ile gelince ben bile şaşırdım. “Oğlum zarları ne yapacağız?” diye sorduğumda, “Zar atacağız, ön sıradakilerin paralarını alacağız” diye cevap verdi. Hoca ders anlatır, biz arka sırada patır kütür zar atarız. Kimin parasını alıyorduk bilmiyorum ama her gün ufak tefek bir şeyler kalıyordu.
Her şeye olduğu gibi matematiğe de kafası çok basardı ama aklının %90’ını yaramazlık için kullanan bir insandı. Dakikada 60 ayrı sakatlık yapabilirdi. Gerçi bugün de çok fazla bir şey değişmedi. Saruhan, içindeki çocuğu hiçbir zaman kaybetmedi. Sadece yaramazlıkları ile değil, sevgi dolu kalbiyle, iyi niyetiyle, arkadaşlığıyla da tam bir çocuktur.

Saruhan, sevdiklerine çok değer verir. Kimse arayıp sormasa bile Saruhan her zaman arar. Hani derler ya, “Al yanına savaşa git,” diye, işte bizim Sarı da öyle bir insandır. Sevdiği insanı hayatta satmaz ve ölümüne arkasında durur.

Beyninin çalışmasının zirve yaptığı günlerde bir gün okula kocaman çiviler ve eni az 3-4 cm olan don lastiği ile geldi. Şaşkın gözlerle baktığımı görünce, “Sıranın üzerine bilardo masası yapacağım”, şeklinde bir açıklama yaptı. Benim eşekliğim, bu kadar net bir konuyu neden anlayamadımsa?
Malzemeleri almış gelmiş ama çivileri çakmak için çekiç yok. Bana dönüp, büyük bir çocuk saflığı ve cinliğiyle; “Ön sıralara bir sorsana çekiç var mıymış?” demesiyle kontrolden çıktım. O kadar doğal bir şeymiş gibi soruyor ki, gülmekten öldüm. Sınıfta kimsede çekiç olmadığını öğrenince, “Ben yarın getiririm” dedi ve konuyu kapattık.

Ertesi gün çekiçle beraber gelince, bizim bilardo masası inşaatı da başladı. Dikdörtgen bir şekil çizip, köşelerine ve orta noktalarına koca koca çivileri çakmaya başladı. Ayıptır söylemesi ama tam anlamıyla sıranın canına okudu, diyelim şimdilik.

Çiviler tamam. Sıra çivilerin etrafına don lastiğini germeye geldi ama o iş bizim Sarı’nın düşündüğü kadar kolay olmadı. Siz üzülmeyin. Bizimki mühendis aklıyla ona da bir çözüm buldu ve masa kullanıma hazır hale geldi.
Top olarak kullanılmak üzere, cebinden çıkarttığı misketleri kullandı. Doğru tahmin ettiniz, ıstakalar da kalemlerimiz oldu ama kalemler misketlerin üzerinden kayıyordu, güzel vurulmuyordu.

Sevgili Saruhan, sen git bu sorunu çözmek için, silgili kalemler al gel. Silgili tarafınla vurunca kayma sorunu ortadan kalkıyordu. Bilardo masası ile epeyce eğlendik ama hikâyenin sonu nasıl geldi bilmiyorum. Hocalardan biri mi gördü yoksa biz kendimiz mi sıkıldık bilmiyorum ama bir müddet sonra bizim gecekondu bilardo masası ortadan kalktı.
Bilardo demişken, sevgili Saruhan’ın kahve kültürü de çok iyidir. İyi bir bilardocu olduğu gibi, her türlü kâğıt oyununu da çok iyi oynar. King ve Maça Kızı masalarında biz genelde hiç masadan kalkmazdık. Kaybedenler kalkardı ama biz çok nadir kaybettiğimiz için hep otururduk.

Saruhan, çok akıllı ve çok yaratıcı bir çocuktur ama genelde yaratıcılığı haylaz konular üzerinedir. Espri kabiliyeti de çok gelişmiş olan kardeşimiz, Afyon Dağları’nda yol inşaatlarında çalıştığı dönemlerde yazdığı sabah yazılarıyla bizi çok güldürürdü. Çizdiği karikatürler dillere destandır.
11-Fen için ailenin yaramaz çocuğudur. Arkanı döndüğün anda bir yaramazlık yapabilir. Saruhan’a göz kulak olmayı üzerine vazife edinmiş onu çocukları gibi seven bir ekibiz biz. Her zaman arkasında olduk, olmaya da devam edeceğiz.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 yorum:

  1. Sonunda ağladım lan!! Yazi şaane kalemine sağlık .. daa evvelde okumuştum tabi..

    YanıtlaSil
  2. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil