24 Ocak 2016 Pazar

Avrupa Yakası Asya Yakası...

Günaydın dostlar…

“Karşıdan mı yoksa buradan mı?” derdi ben doğduğumdan beri hiç çözülemedi.

“Sabah sabah ne diyorsun?” kardeşim dediğinizi duyuyorum. Hemen açıklama yapayım. Sizlerin de bildiği gibi; İstanbul’dan Anadolu’ya giden yolcu otobüslerinin birçoğu, Avrupa Yakası’ndan kalkarlar, Anadolu Yakası’na gelirler, buradan da yolcu aldıktan sonra yollarına devam ederler.
 
Bu iş her zaman böyle olmuştur ve buna bağlı problemler de hiçbir zaman çözülememiştir. Problem, insanların bir türlü otobüslerin hangi yakadan saat kaçta hareket edeceğini anlayamamasından kaynaklanıyor. “Karşıdan mı 11.00’de yoksa buradan mı 11.00’de?” soruları hiç bitmiyor. İnsanların rahat ve dikkatsiz yapıları sorunların artmasında büyük rol oynuyor. İnternetten bilet alma dönemi başladığından beri de bu sorunlar iyice arttı. Neden mi? Söyledim ya, insanlar çok dikkatsiz de ondan.
Adam oraya yazmış. Karşıdan 11.00’de kalkan otobüsün, saat 12.15’de Asya Yakası’nda olacağı çok net olarak belirtilmiş. Kalkış saati Asya’dan 11.00 olan otobüs, senin otobüsün değil. Gelip de bu otobüse yerleşirsen, sorun çıkar.

Dün kuşumu yolcu ederken aynı senaryo bir kere daha yaşandı. Avrupa’dan kalkış saatini, Asya’dan kalkış saati zanneden yaşları benden bile büyük insanlar, girmişler otobüse kurulmuşlar. Koltukların gerçek sahipleri gelince de doğal olarak sorun çıktı.

Otobüs çalışanları müdahale edip, “Sizin otobüsünüz bir saat sonra gelecek” dediyseler de bir türlü yaşlarının toplamı 200’ü geçen 3 kişiyi otobüsten indiremediler. Ben dâhil, yolcu etmeye gelenler, buz gibi bir havada dışarıda bekliyoruz, otobüsün içinde de yavaş çekim bir tiyatro oynanıyor.

“Otobüsten inmeniz lazım,” diyorlar ama öyle bir tonda söylüyorlar ki, inmeseniz de olur gibi bir anlam çıkıyor. Adamların işi ağırdan alması, dikkatimi çekti ama bir müdahale de etmedim. Tam 40 dakika süren müzakerelerden sonra biletleri bir sonraki otobüs için olan yolcuları otobüsten indirmeyi başardılar.

Yolcuların inmesiyle iş bitti mi? Tabi ki, bitmedi. Bavullarının da geri çıkarılması gerekiyor. 10 dakika kadar da o işlem sürdü ve artık yola çıkmaya hazır bir hale geldik. Ben de kuşuma el sallamak için otobüsün öbür tarafına geçtim ama küçük bir sorun var, otobüs halen gitmiyor.
Otobüsün yanın da sigara içmekte olan şoförün yanına gidip, gür bir sesle, “Neden halen gitmiyorsunuz?” diye sordum. “Ağabey muavin halen gelmedi,” diye cevap verdi. Düşünün aradan 50 dakika geçmiş, bizim muavin halen ortada yok.

Meğerse adamların ağırdan almasının nedeni, muavini bekledikleri içinmiş. Ben de dışarıda kendi kendime, “bir türlü sorunu çözemediler,” diye dert anlatıyorum.

“Ne yapacağız peki?” diye sorduğumda, “Şimdi geliyor,” diye cevap verdiler ama ortalıkta ne gelen var ne giden var.

10 dakika sonra bizim muavin köşeden göründü fakat çocuğun hiçbir acelesi yok. Otobüste insanlar bekliyor, bizler buz gibi hava da otobüsün yanında bekliyoruz; bizim muavin orada bekçiyle sohbet ediyor.
O aşamada Emin’i görmeliydiniz. Gök gürültüsü gibi bağırmaya başlayınca, bizim muavin Kip Keino gibi koşmaya başladı. Sadece muavin mi? Herkes kaçacak bir delik aradı. Bir anda bütün otobüsler kapılarını kapatıp, yola çıkmaya başladılar.

Otobüsler gitti, sohbetler bitti; etrafa derin bir sessizlik çöktü. Millet yan gözle Emin’e bakıyordu ama en azından terminale bir hareketlilik getirdi. Bizim insanımız rahattır ve hiç acelesi yoktur. Bazen gür bir sesle net mesajlar vermek gerekir…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

2 yorum:

  1. Bunun bir de okur yazar olan modelleri bar. O zaman hayırlı çıldırmalar:((

    YanıtlaSil
  2. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil