5 Eylül 2016 Pazartesi

3. Köprü...

Günaydın dostlar…

Reklamlardaki kamyon şoförü, “Allah bu köprüyü yapanlardan razı olsun, artık karşıya geçmek için saatlerce beklememe gerek kalmayacak.” diyordu. Ona nazire yaparcasına otobüs şoförü de, “Artık çok kısa bir süre içinde İstanbul’u başından sonuna kadar geçebileceğim.” diye karşılık veriyordu.
Daha dün durum böyleydi ama ne yazık ki balayı kısa sürdü. Dün methiyeler düzenlerin hepsi, bugün beddua okuyorlar. Görülüyor ki, yarım yamalak açılan köprü bu aşamada faydadan çok zarar getirdi. Büyüklerimiz daha iyi bilirler ama sadece köprü yapmakla iş bitmiyor, bağlantı yolları filan da gerekiyor.


Mantalite hep aynı şekilde işliyor. Köprüyü yap, stadı aç, yolu filan daha sonra arkadan gelir. Olimpiyat Stadı açıldığında yaşanan rezillikleri de gayet iyi hatırlıyorum. Doğru dürüst ulaşımı olmayan stada, insanların çamurlara bata çıka gidişlerini unutmadık.

Bencil bir insan değilim ama 3. Köprü’nün açılacağını duyduğumda, “Bu köprünün bana tam olarak nasıl bir yararı olabilir?” diye düşündüm. Fatih Köprüsü’ndeki kamyon trafiğini azaltmaktan başka bana çok da bir faydası olmayacağına karar verdim.

Kamyon yasağı bittiğinde binlerce kamyonun hep bir anda yola çıkması da ayrı bir dertti. Bu saldırının ortasında kalmak, birçok insanı çok korkutuyordu. Düşünsenize 500 kiloluk arabanızla yüzlerce 50 tonluk kamyonun ortasında kalmışsınız; bu kadar fazla çekicinin ortasında kalmak, çok da çekici bir durum değil.
“Bana faydasını boş verin, memlekete faydası olsun; biz zaten mutlu oluruz.” diyorduk ama görüyoruz ki bu aşamada memlekete de bir faydası yok. Köprüyü geçtikten sonra sadece iki bağlantı noktası olması sistemi kilitliyor. Sistem yine eski sistem. Tek değişikliğimiz, şimdi ulaşması çok da kolay olmayan, trafiği sıkışık olan bir de köprümüz olması.
Binali amca müjdeyi verdi. 2018 sonuna doğru bağlantı yolları bitmiş olacakmış. Sevgili amca, 2018 sonuna daha 2 yıl var (o da zamanında biterse) 2 yıl boyunca bu trafik kilitleme oyunu sürüp gidecek mi? 2 gün önce “Her şey süper.” diyen otobüs şoförleri, şimdi “Ben Harem’e nasıl gideceğim?” demeye başladılar.

Neymiş? Demek ki, bütün otobüsler, kamyonlar buradan geçecek demekle iş bitmiyormuş. Şehrin bir de genel işleyişi var. Ben şehir planlamacısı değilim ama bu işleri bilen amcaların sanki detayları biraz daha iyi düşünmesi gerekiyor gibi geliyor bana. Birileri bir toplantıda, “Arkadaşlar böyle yapıyoruz ama otobüsler Harem’e nasıl girip çıkacak?” diye sormalı. Ya da Harem Otogarı’nın oradan taşınması konusu gündeme gelmeli.

Harem Otogarı gibi yüzlerce örnek sayabiliriz. Zamanında şehir dışı diye düşünülerek yapılmış ama artık şehrin ortasında kalmış birçok işletme var. Listenin ilk sırasında olan da, Erenköy Gümrüğü’dür.
Bu köprünün en büyük özelliklerinden biri de üzerinden (aynı anda) raylı sistemin de geçecek olması. Trenleri çok seven bir insan olarak ben de işin bu tarafını takip ediyorum ama Binali amca verdiği bir haberle beni bitirdi. “2018 sonunda bağlantı yolları bittikten sonra raylı sistem çalışmaları başlayacak.” dedi. Ekonomideki negatif eğilimi de göz önüne aldığımızda en erken 2023’den önce bu sistemin bitemeyeceği aşikâr.
Umutlanmak istiyorum ama 2015’de bitmesi gereken Marmaray’ın halen bitmediğini görünce de umutlanamıyorum. Bırakın bütün güzergâhı, Temmuz’da bitecek denilen Suadiye Işıklar Köprüsü bile bitmedi. 2016 bitti sayılır. Ben artık Marmaray için 2017’den bile umudumu kestim.

Bütün bu projelerin bitmesini bekliyoruz ama bir yandan da ömrümüz geçiyor. Geçen gün amcalardan biri 19 yıl sonra hizmete açılacak olan, 3 katlı Boğaz Tüneli’nden söz ediyordu. Artık bu tip zamanlamalarla ortaya atılan projeler kimseyi heyecanlandırmıyor.

3. Köprü’nün bağlantı yolları açılamadı ama yangın sezonu hemen ilk günden açıldı. Köprüye en yakın, en güzel manzaralı yerlerden başlayarak ağaçları yakmaya başladılar. “Ben beton dökebileyim de isterse şehir nefes alamasın.” anlayışı süratle yola çıktı. Çok yakında köprünün çevre yollarını çirkin binalarla doldurma yarışı başlar.
“Yaksalar da biz yeniden ağaçlandıracağız.” senaryolarını çok gördük ama hiçbiri gerçek olmadı. Sokağın gerçeği 100 yıllık ağaçların yerini, şekilsiz, uyumsuz, hiçbir estetik değeri olmayan binaların almasıdır.

3. Köprü büyük bir yatırım ve günün birinde çok faydalı olacaktır ama bu haliyle değil. Bugün, bana bir faydası olmadığı gibi, İstanbul’dan gelip geçenlere de çok bir faydası yok…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder