16 Eylül 2016 Cuma

Siyah Zeytin...

Günaydın dostlar…

“Sabah sabah siyah zeytin de nereden çıktı?” demeyin. Karatay teyzeden öğrendim. Sevgili teyzem, “Peki, onu yemezsek onun yerine ne yiyeceğiz?” şeklindeki her soruya “Siyah zeytin ye.” diye cevap veriyor.
Dün sabah ekmek ve şeker konusunu anlatmıştım. Bu sabah da birazcık diğer konulardan bahsedelim. Canan teyzemin söylediği her şeyi yapmak, çok o kadar da kolay bir iş değil ama hayatımızdaki şeker miktarını azaltmak kolaylıkla yapabileceğimiz bir şey. Ekmek yemeyi minimuma indirerek, alkolden uzak durarak bunu başarabiliriz.


Şeker konusu gerçekten de bizim elimizde olan bir konu. Diğer konularda sözü geçen besinleri büyük şehirlerde temin etmek, o kadar da kolay gözükmüyor. “Hakiki tereyağını nereden bulacağız?” denildiğinde, teyzem “Yakınlardaki köylere gidip alın.” diye cevap veriyor. Ben Kadıköy’e zar zor gidiyorum, teyzem “Şehrin yakınındaki köylere gidin.” diyor.

Tabi ki dertlerimiz şeker ve ekmek yememekle bitmiyor. Bir de meyve konusu var. Yıllardır sağlıklı zannederek yediğimiz meyvelerin meğerse hiçbir faydası yokmuş. Faydalı meyveler 50 sene gerilerde kaldı, dağdaki kurtlu elmalar tükendiğinden beri, faydalı meyve de kalmadı. Aslında teyzem bu konuda da haklı zira yıllardır doğru dürüst bir şeftali bulup yiyemiyorum. Mevsiminde de alsan yine karşına buzhane şeftalisi çıkıyor. Güzel, doğal şeftali yemeye hasret kaldık.

Canan teyzem, bu dönemde artık meyvelerin içinde hiçbir yararlı bir şey kalmadığını düşünüyor. Hiçbir yararlı bir şey kalmadığı gibi, içinde oluşan meyve früktozunun da zararlı olduğunu belirtiyor. Kırk yılda bir meyve yemeye çalışıyorduk artık o da gitti. Anlaşılıyor ki bugünkü meyvelerin içinde şekerden başka bir şey yok.

Bu kadar şeker düşmanlığı yapılıyor ama vücudumuzun hiç mi şeker ihtiyacı yok? Tabi ki var ama sadece günde 5 gram. Bir porsiyon fasulye bile yeseniz, bu şekerden daha fazlasını zaten alıyorsunuz.

Aslında söylenenler herkesin söylediği şeylerden çok da farklı değil ama tarz biraz değişik. Kimse cesaret edip de, “Bu işler ilaç lobilerinin eseri.” filan gibi laflar edemiyor. Teyzemin cesareti de takdire şayan.
Doğal beslenmek ve mevsiminde beslenmek çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor ama bu devirde ne mevsimler kaldı, ne de doğallık kaldı. Teyzem bir laf da bana sokuşturdu. “Her mevsim var diye adam oturup her sabah kahvaltıda domates yiyor.” diyerek adeta beni tarif etti. Televizyonun karşısında otururken, bir an dönüp bana da kızacak zannettim. Zaten yediğim iki şeyden bir tanesi domates, onu da bırakırsam ne yiyeceğim kardeşim?

Kahvaltıda yumurta yiyelim. Yumurta olayına teyzem de karşı çıkmıyor ama küçük bir sorunumuz var. Serbest dolaşıp, katkısız yemle beslenmiş olan tavuğun yumurtasını yiyeceğiz. Ben şimdi nereden bileceğim, tavuk dolaşıyor mu, dolaşmıyor mu? Belki de ev kuşudur, kümesten dışarı çıkmayı sevmiyordur. Şimdi anlıyorum, çocukluğumuzda tavukların neden Beylerbeyi sokaklarında dolaştığını.

Tavuk serbest dolaşacak, zeytinyağı rafine edilmemiş olacak, fındık kavrulmamış olacak, cevizin kabuğu kırılmamış olacak, sebzeler çok pişirilmeyecek, mangalda pişirilen et yavaş yavaş pişirilecek, dondurmada tatlandırıcı olarak hurma kullanılacak gibi yüzlerce kanun hükmünde kararnamemiz var. “Hadi hepsini uygulayayım.” desen, hatırlaman mümkün değil.

Ben teyzemin olayına, Amerika’daki mide doktorunun bana zamanında gösterdiği pencereden bakıyorum. Sayın doktor bana demişti ki, “Birçok zararlı gıda var. Bunların arasında da az zararlı olanları var, çok zararlı olanları var. Sen, çok zararlı olanları %80-%90 oranında hayatından çıkarabilirsen, hiçbir derdin kalmaz.” Neydi o zamanlar amcanın bana söylediği listede bulunan ve mide için çok zararlı olanlar. Alkol, sigara, kahve ve gazlı ve asitli içecekler.
Gerçekten de bu 4 büyükten uzak durduğum müddetçe hiçbir mide sorunu yaşamadım. Ne zaman abartsam bir müddet sonra mide sorunlarım başladı…

Aslında çok da abartmaya gerek yok. Şekeri kesip, zararlı yağlardan uzak durup, sigara içmeyi bırakıp, günde 20 dakika da (ama her gün) yürüyüş yapabilirsek, gerçekten de çok fazla yol almış oluruz…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil