13 Eylül 2016 Salı

Sonunda Ben de Milli Oldum...

Günaydın dostlar…

Geçen gün yazdığım Almanlar konusu ve ondan önceki günlerde başıma gelenler, beni “Allah bilir Almanlar zehirlenmiyordur da.” diye düşünmeye itti. Bugüne kadar etrafımda birçok zehirlenen arkadaşım olmuştu ama ben hiç zehirlenmemiştim. Geçen hafta içinde zehirlenerek, bu eksikliğimi de giderip milli oldum.
Almanların zehirlenmediğini düşünüyorum zira minicik bir kasabada, tren istasyonunun yanında döner satan Türklere ait bir büfenin çok sıkı bir şekilde denetlendiğine şahit olmuştum. Sonrada kendi kendime “Ulan burası bile bu kadar denetleniyorsa, bu adamlar büyük şehirlerde kuş bile uçurtmuyorlardır.” diye düşünmüştüm…


Siz ne zannetmiştiniz? Yoksa Fatih Terim’in Arda Turan’ın yerine beni milli takıma davet ettiğini mi düşündünüz? Çok komiksiniz dostlar. Bu kadar genç oyuncu dururken, beni ne yapsın milli takımda?

Yay Burcu olduğum için seyahat etmeyi ve dışarlarda yemek yemeyi severim ama bilmediğim restoranlara da gitmem. Alıştığım ve mutlu olduğum bir restoranı kolay kolay değiştirmem. Her bulduğum restorana saldırsaydım veya da hadi orayı da deneyelim, burayı da deneyelim yaklaşımı içinde olsaydım, eminim bu kadar beklemeye gerek kalmadan çok daha önce zehirlenirdim.

Babamın bana tavsiyelerinden bir tanesi de, bilmediğim restoranlarda yemek yememe konusuydu. “Hele hele balık ve eti bilmediğin yerlerde kesinlikle yeme.” derdi.

Bu olayı yaşarken arkadaşımın biri, “Zehirlendiğini nereden anladın?” diye sordu. Cevabı gerçekten de çok basit. Google’a girdim ve “Zehirlenme belirtileri nelerdir?” yazdım. Halsizlik, baş ağrısı, mide krampları, iştahsızlık gibi birçok belirti sıralandı. Ateş hariç geri kalan bütün belirtilerin bende olduğunu da görünce, “Ben zehirlenmiş olabilirim.” diye düşünmeye başladım.

Sağ olsunlar Ayşın ve İbrahim de dünyanın öbür ucundan bu durumu teyit ettiler. “Tamam, zehirlendim.” diyorsun ama bu konudaki diğer ana hastalıkların da belirtileri zehirlenme olayından çok da farklı değil. Yine de insanın içinde bir huzursuzluk oluyor. Ateşim de olsa belki Acil Servise giderdim ama ateş durumu olmayınca gitmedim.
2 gün boyunca aklınıza gelen her türlü sorunu yaşayıp bir gram yemek yiyemedim. Ailemizin çakma doktoru Ayşın da, “Boş ver yeme, 48 saat aç dur, sadece su iç.” deyip durdu. Yemek yememek sorun değil de, yıllardır besleyip büyüttüğüm göbeğim küçülecek diye çok korktum.

Her şeyin ağırlığı yaşandıktan sonra anlaşılıyor. Bu olayı yaşadıktan sonra ben de anladım ki, bu güne kadar, ben bu zehirlenme olayını çok da ciddiye almamışım. Etrafımdaki insanlar, “Ben zehirlendim.” dediği zaman, basit mide sorunları gibi düşünüyordum ama gördüm ki çok daha kapsamlı bir olay.

Zehirlenince insanın bütün sistemi çöküyor. Neredeyse 2 gün boyunca, yataktan kalkıp koltuğa yattım, koltuktan kalkıp yatağa yattım. İnsan bazen, “Kolumu kaldıracak hâlim yok.” der ya, bende de işte tam öyle bir durum vardı. Zehirlenme olayı bütün her şeyimi etkiledi. Kafam bile çalışmamaya başladı…

Tabi ki bu olayla beraber “Acaba ne yedim de oldu?” sorusu gündeme gelmeye başlıyor. Açıkçası ben neden kaynaklandığını bulamadım ve kabahati yemeğin yanında gelen salataya buldum. Bu tip sorunlar genelde yeşil bitkilerin doğru dürüst yıkanmasından kaynaklanıyor. Yeşil salatayı ben evde kendim yıkadığım zaman çok iyi yıkıyorum ama dışarılarda ne kadar iyi yıkanıyor Allah bilir.
Defalarca, zehirlenme ihtimalin yüksek olan ülkelere git, hiçbir şey olmasın sonra tut İstanbul’un göbeğinde zehirlen. Bu gibi durumlarda ne denir? “Olacağı varmış herhalde” mi demeliyim yoksa “Kaderden kaçılmıyor.” demek daha mı doğru olur…

Belki de en doğru yorum, “Bilmediğiniz yerlerde, bilmediğiniz şeyleri yemeyin yoksa Emin gibi zehirlenirsiniz.” cümlesinde gizlidir…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil